Türkiye'de haksız yere gözaltına alınıp işkence görenlerden biri olan Hayati Uysal yaşadıklarını Almanya'nın ünlü gazetesi Die Welt'e anlattı
Bursa’da gözaltına alınarak Zonguldak’a götürülen 24 yaşındaki Hayati Uysal, gözaltında gördüğü işkenceyi Alman Die Welt gazetesine anlattı. Uysal, bugün Finlandiya’da sürgünde yaşıyor.
Bursa’da, 1 Eylül 2016’da gözaltına alındığında 21 yaşında olan Uysal, aile evinde kollarına kelepçe takıldığında annesinin ağladığını, babasının ise arkasından polise “Suçlu bu! Gelip bunların hepsini alın” diye bağırdığını söyledi.
Bursa’daki polis merkezinde işkence gördüğünü anlatan Uysal, zaman duygusunu yitirdiği için tam olarak karakolda ne kadar kaldığını bilmese de, bir gece yarısı Zonguldak’a götürüldüğünü söyledi. Araçta ‘köpek kulübesi’ gibi küçük bir bölmeye koyulduğu yolculuk neredeyse altı saat sürmüştü. Uysal, işkencenin Zonguldak’taki bir polis merkezinde de sürdüğünü belirtti.
Aralık 2016’da serbest bırakıldıktan sonra Uysal, Finlandiya’ya kaçtı. Bir zamanlar neşeli ve sosyal olduğunu, futbolcu olmayı hayal ettiğini, inşaat bölümünde okuduğunu anlatan Uysal, dört aylık esaretten sonra artık kalabalıkların içine girmekten korktuğunu ve geceleri uyuyamadığını anlatıyor. Gözleri işkencede hasar gören Uysal, görme yetisini büyük oranda kaybetti. Çenesi ise mütemadiyen kasılıyor.
Uysal’ın anlatımlarının yer aldığı haber metninin bir bölümü şöyle:
“Onun çektiği acı, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de yaşanan binlerce öyküden biri. Türk hükümeti, başarısız darbeden İslami vaiz Fethullah Gülen’i ve Gülen hareketine mensup olanları sorumlu tutuyor.
Gülen’in destekçileri asker, yargı ve diğer devlet kurumlarına sızmakla suçlanıyor. Bugün ise bunlar soruşturma geçiriyorlar. Uysal gibi birçoğu polis nezaretinde veya hapiste işkence görüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Gülen’in uzun süreli ortaklığından bir sürek avı çıktı.
Uysal sayısız kurbandan sadece biri. Ancak, bir durum onun davasını özel kılıyor: Türk baskı aygıtındaki faillerin çoğu anonim kalırken, Uysal sürgündeyken kendisine işkence yaptığını söylediği iki polis memurunu bulmayı başardı.”
Haberde Uysal, bu iki polisin Zonguldak’taki karakolda kendisine yaptıkları işkenceyi anlattı. Uysal sonunda bayıldığı için işkencenin ne kadar sürdüğünü anlatamıyor. Polislerin ona bazı kişilerin fotoğrafını gösterdiğini, bunların kim olduğunu söyleyemediği için yine işkence gördüğünü anlattı.
‘ÜLKEDE GİTTİKÇE ARTAN ÇATIŞMA UYSAL’IN AİLESİNE ULAŞTI’
Haber şöyle devam ediyor:
“Uysal, Gülen hareketinin hararetli bir destekçisi olmadığını söylüyor. Gençken, harekettekilerin verdiği isme göre ‘Hizmet’e katılmayı kabul etmemiş. Her şeyden önce, Erdoğan’ın AKP’sine yakın olmaları onu rahatsız etmiş. Babası Gülen’in tesislerinde güvenlik görevlisi olarak çalışır ve ‘sohbet grupları’na katılırken, o arkadaşlarıyla takılıyor, spor yapıyormuş. O sırada alkol ve uyuşturucuyla da tanışmış.
Okumak için Bursa’dan Zonguldak’a taşındığında ise fikirleri değiştirmiş. Babası onu, ‘Hizmet’ hareketinin ortak evine yollamış. Önce direnmiş, bir hafta sonra oradan çıkmayı planlamış. Ama sonunda orada kalmış. ‘Orada o zamana kadar sahip olduğum en iyi arkadaşlarımı buldum’ diyor Uysal. Ancak aynı zamanda ülkedeki ruh hali Gülen hareketine karşı dönmüştü. AKP hükümetinin temsilcileri yolsuzluk iddiaları nedeniyle baskı altına girmiş ve Gülencileri kirli bir kampanya yürütmekle suçluyorlardı. Uysal’ın babası da ‘Hizmet’ten uzaklaşmıştı. Ancak oğulu şimdi yeni arkadaşlarını geride bırakmayı reddediyordu. Ülkede gittikçe artan çatışma Uysal’ın ailesine de ulaşmıştı.
Uysal, kimin ihaneti sonucu tutuklandığını ve neyle suçlandığını hâlâ bilmiyor. Muhtemelen (ihbar eden) bir arkadaştıydı… Uysal buna inanıyor, çünkü korkuyor.
İki polis memuru tekrar tekrar onu dövmüştü. Tehdit ettiler: ‘Sizinle istediğimizi yapabiliriz. Kimse burada olduğunu bilmiyor.’ Masanın üstüne silah koydular. Uysal düşüncelerinin nasıl karıştığını hatırlıyor, korku dayanılmaz hale gelmişti. Bazen de sözle işkence ediliyordu: ‘Hiç bu kadar kötü hakaretler duymadım. Bunlar dayaktan daha da kötüydü’ diyor Uysal. Kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başlamış, çok sonra kendini hücresinde yerde yatarken bulmuş.”
DEMİR BİR DOLABA KİLİTLEYİP, ‘AİLEN SENİ EVLATLIKTAN REDDETTİ’ DEDİLER
Uysal gazeteye bir keresinde de kendisini odadaki demir evrak dolabına kitlediklerini ve polislerden birinin ona “Mezardayken böyle hissediliyor”, “Ailen aradı. Seni evlatlıktan reddettiler” dediğini anlattı.
İŞKENCECİ POLİSLERİ FECEBOOK’TA BULDU
Haberde hak savunucusu Oğuzhan Albayrak’ın da anlatımlarına yer verildi:
“Oğuzhan Albayrak, buna benzer hikâyeler biliyor. Albayrak daha önce Dışişleri Bakanlığı diplomatik hizmetinde çalışmıştı. Bugün küçük bir dernek olan Vereins Human Rights Defenders’in direktörü. Dernek, yurtdışından Türkiye’deki işkencelerileri sorumlu tutmak için çalışıyor.
Şüpheli failleri tespit ederken Albayrak ve meslektaşları, kurbanların anlatımlarını, kamuya açık belgeleri, Türkiye’den kaçan polis ve yargı görevlilerinin ifadelerini temel alıyor. Zonguldak özellikle rapor edilen yerlerden biri. Albayrak, ‘Bir süre işkence merkezi oldu’ diyor. Ayrıca Uysal’a işkence uygulayıp tehdit eden iki polis memuruyla ilgili şikayetler de almışlar.
Uysal, derneğin listesinde iki ismi buldu ve Facebook’taki hesaplarından onları buldu. Profilindeki bir fotoğrafta, adamlardan biri ekose gömlek ve ince bir ceket giymiş. Saçları kısa ve gri, küçük ama atletik görünüyor. Resminin yanında Türk milliyetçilerinin sembolü olan bir kurt resmi var. Arka planda Türk bayrağını görülüyor, kurt hilal yönünde uluyor.
Diğer adam daha uzun görünüyor, bariz bir bıyığı var. O bir aile babası. Polis karısı ve iki küçük çocuğuyla kendini Facebook’ta gösteriyor. Karısı gece elbisesi giymiş, çocukları ve o ise takım elbise… ve kravat takmışlar. Herkes mutlu bir şekilde gülümsüyor. Welt’in sorularını yanıtsız bırakıyorlar.
Uysal adalet istiyor. Karlsruhe Başsavcısının masasında, Albayrak ve arkadaşlarının işkencecilere karşı suç duyurusu bulunuyor. Başsavcı sözcüsü de bunu doğruluyor. Evrensel hukuk ilkesine göre, uluslararası hukuka karşı suçlar yurtdışında da kovuşturulabilir.
Ancak, bir soruşturma olup olmadığı belirsiz. Federal Başsavcı bu yıl Suriye Esad rejiminden iki istihbarat memurunu insanlığa karşı suçlarla itham etti. İki şüpheli, tutuklandıkları sırada Almanya’da bulunuyordu.
Süreç, Uysal’ın da neler olduğunu anlamasına yardımcı olabilir. Çünkü birçok soru hâlâ cevapsız. Örneğin, neden serbest bırakıldı. 26 Eylül 2016’da Uysal, Zonguldak’taki yargıç önüne çıkarıldı. Polis karakolundan Zonguldak Cezaevine nakledildi. Üç ay sonra 28 Aralık’ta aniden serbest bırakıldı. Tutuklama talep üzerine şaşırtıcı bir şekilde askıya alındı. Uysal, hücre kapısı gürültüyle açıldığında dua ediyordu. ‘Tahliye’ dedi gardiyan.
Biraz sonra Uysal, şehrin eteklerinde, hapishanenin kapılarında plastik bir torbayla duruyordu. Daha sonra Yunanistan’a gittiğinde ailesine veda etmedi. Kaçakçıya 1.300 Euro ödedi. Sadece Atina’da annesini aradı. Annesi ‘Seni yakalarsam, önce iyi bir dayak yiyeceksin’ dedi. Ancak, Uysal bunun hiç olmayacağını söyledi. Türkiye’ye dönme umudu yoktu.” (KORONS)