Kendisini ikinci sınıf vatandaş hissedenlerin oranı yüzde 40'tan fazla

Denge ve Denetleme Ağı (DDA), son 10 yılda vatandaşın demokrasi algısının nasıl değiştiğini inceledi ve 'Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu'nu hazırladı.


KONDA’nın 2010-2019 yılları arasında 250 bini aşkın kişiyle yaptığı yüz yüze görüşmelerin sonuçlarıyla hazırlanan “Türkiye’de Demokrasi Talebi - Toplumda Demokrasi Talebi, Denge Denetleme Mekanizmaları Algısı ve Farkındalığı Hakkında Ölçüm” başlıklı raporun sonuçları yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını sebebiyle video konferans yöntemiyle basına duyuruldu.

Dr. Meltem Ersoy’un sunduğu raporu, KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman değerlendirdi.

Rapor; "Hukukun üstünlüğü, Eşit vatandaşlık, İfade özgürlüğü, Örgütlenme özgürlüğü, Yerel yönetimler" konu başlıklarını inceliyor. 

2010 yılında 'Adalet Sizin İçin ne anlama geliyor' sorusuna çoğunlukla; "Herkesin dini, kökeni, cinsiyeti, fikri, dili, rengi ne olursa olsun eşit olması' yanıtı verilirken, 2016 yılında da cevapların değişmediği gözleniyor.

'Mahkemeler insanların ekonomik durumuna göre farklı karar veriyor mu" sorusuna yanıt verenlerin yüzde 59'u ise, 'evet' diyor. 

Dr. Meltem Ersoy, "Mahkemelerde bir eşitlik talebinin olduğunu, ancak tam bir inanç olmadığını görüyoruz" diye yorumluyor. Ersoy, adil yargılanmaya yönelik talebin toplumda oldukça yüksek olduğunu ifade ediyor.

Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 7'si, 'Din, etnik köken gibi kriterler vatandaşlık kriteri olarak ne kadar önemlidir' diye sorulduğunda, 'Vatandaş kesinlikle Müslüman olmalıdır' diyor. Etnik köken ise yüzde 40'lık bir oranda önemli görünüyor.

Türkiye'nin demokrasi talebinin ölçüldüğü rapora göre; 'Kimler vatandaş olabilir' sorusuna; 'Türk ırkından olmak gerekir' diyenlerin oranı yüzde 62 iken, 'Türkçe bilmeyenler olmasın' diyenlerin oranı ise yüzde 65.

Ayrıca rapora göre; Türkiye'de kendisini 2. sınıf vatandaş olarak görenlerin oranının yüzde 40'ın üzerinde olması dikkat çekiyor. 

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, 'Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu'nu değerlendirdi. "İkircikli bir toplum görüyorum" diyen Ağırdır, "Aklımızın, yüreğimizin bir tarafı daha iyi olması gereken bir dünyayı istiyor, diğer tarafı da ne olur ne olmaz diye bulunduğu yere kök salmaya çalışıyor gibi ikircikli bir durum var" diye konuştu. 

Ağırdır, bu 'ikircikli' durumu şöyle açıkladı; "Birincisi, bu toprakların insanları 'birey' olmakla 'yurttaş' olmak meselesi arasında sıkışıyorlar. İkinci olarak, değerler ile pratikler arasında bir ayrışma var. Değerler bir yandan siyasallaşırken, bir yandan ortak yaşam ütopyası ve 'biz' duygusu parçalanıyor. Üçüncü paradoksal mesele, Türkiye insanı 'güvenlik' ile 'özgürlük' arasında sıkışmış durumda. İnşa edilen yeni Türk kimliğinin uzun süredir temeli 'güvenlik arayışı'. Ama biliyoruz ki, bu topraklarda özgürlük arayışı da var. Dördüncüsü ise, kentlileşme sürecindeki Türkiye insanı, bunu el yordamıyla deneyimlemeye çalışıyor. Beşincisi, Türkiye insanı 'umutlarıyla' 'korkuları' arasında sıkışıyor. Son olarak, geleneklerimiz var. Şu metaforla açıklıyorum;Türkiye insanı nehrin kenarına gelmiş, nehrin öbür tarafındaki nimetleri görüyor; ama yüzmesinden emin değil. Maharetleri konusunda özgüveni eksik."

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman ise raporu şöyle değerlendirdi; "Türkiye'nin son dönemindeki dönüşümü perspektifinde baktığımızda görüyoruz ki, Türkiye 2013-15 yıllarında daha denge-denetlemeye yakın kapsayıcı bir yönetim şeklini gösteriyor. Fakat 2017-18'den itibaren daha da artan bir şekilde daha devlet ve güvenlik temelli bir yapıya doğru gidiyor. Daha iktidar temelli oluyor ve siyasal kutuplaşmaya doğru gidiyor. Bu da direkt sonuçlara etki ediyor. O yüzden de ikircikliğin artmasının temel nedeni, siyasal ve kurumsal düzeydeki Türkiye'nin yapısı. Yani siyasal kutuplaşma bence toplumsal kutuplaşmadan önde gidiyor."

 
22 Mayıs 2020 18:41
DİĞER HABERLER