Kestane Pazarı Yıllık Toplantısı

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, Kestane Pazarı toplantılarıyla ilgili ilginç bir hatırasını paylaştı.
         İzmir İmam-Hatip ve İlahiyatta Talebe Yetiştirme Derneğinin her sene Temmuz ayında toplantısı olurdu. Mezunlarının çoğu bu toplantıya katılmaya çalışırdı…

         8 Temmuz 1995 günü, İzmir İlahiyat Fakültesi Konferans Salonundaki toplantıya Amerika’dan gelip ben de katıldım. 1992’den itibaren Zaman Gazetesi’nin temsilcisi olarak orada bulunuyordum. 1993’te yaz tatilinde Amerika’da  öğrenciler için Hizmet bir kamp satın almıştı. Tevafuken ismi Kestane Kampı idi. 104 dönümdü. Üst tarafındaki tepelere de KESTANE  TEPELERİ  deniyordu. Ben de konuşma sırasında bunu anlattım. Kestanepazarı İmam-Hatip yurdundan Amerika’da Pensilvanya’da Kestane kampına uzanan bir yol vardı. Enteresan bir tevafuk vardı… Bu toplantıda Avni İlhan Hocamız, Şerafeddin Gölcük Hocamız, arkadaşlarımızdan İbrahim Kâfi Dönmez ve Sabri Tekir de vardı…

         Derneğin kurucularından Hacı Raif Cilasun Amcamız da bir konuşma için kürsüye geldi ve şunları söyledi: “1945/1946 senesinde bir DERNEK kurma mevzuunda görüşmelere başladık. Ama mevzuat müsait değildi. Hacı Salih Tanrıbuyruğu Hoca, Mehmet Helvacı gizli gizli talebe okutuyorlardı. (O zaman Yedek Subay olarak İzmir’de askerlik yapan)  Yaşar Tunagür, Ahmet Ataseven, Ali Özek, Necmettin Özdemir, Mevlüt Berber de katılıyordu. Tilkilik’teki evde ders veriliyordu. Ben Rasim Paşa’ya gittim. “Kur’an Öğrencilerini Koruma Derneği” adı altında bir şeyler düşünüyoruz.” dedim. Hukuk İşleri  Müdürü, “Böyle bir şey yasaktır. Tehlikeye düşebilirsiniz.” dedi. Nuri Sevil, Muhtar  Türkekul ve kendim olarak üç kişi müracaat  etmiş olduk. İstediğimizi, İçişleri Bakanlığına ulaştırdık. Ahmet Hamdi Akseki’ye söyledim. Tam altı ay cevap gelmedi. Izdırap çektik. Ters birşey gelemesin diye yandım yakardım. Öbürlerinin ceza görmesinden korkuyordum. Fakat cevap müsbet geldi. Öylece Kestanepazarı Derneği kuruldu. Hizmeti büyüktür. Hedef, Peygamber Vârisleri yetiştirmekti. Kestanepazarı ruhunu ihlasla tecelli ettirmek gerekir. Kelle koltukta hizmet vermek, ilimle, İslam nurunu yaymak hedefimiz olmalıdır. Gelecek seneye bir daha görüşmek nasip olur mu bilmem. Belki de son konuşmam olur.” (Evet, nasip olmadı…)

         Prof. Dr. Şerafeddin Gölçük, “Kur’an-ı Kerim'e Göre Değişim” konusunu işledi. Sonra şunları söyledi: “1953’te  “Kur’an Öğrencilerini Koruma Derneği’nde öğrenci idik. 29 Ekimde Cumhuriyet Bayramında 33 öğrenci merasime katıldık. Halk bize çok alâka gösterdi ve bizi alkışladı. Alkış, Kur’an Kursu ile ilgiliydi. Hacı Raif Amca Ödemiş’e gelirdi. Zaten Ödemiş İzmir Kestanepazarı Derneğini örnek almıştı. Bursa ve diğerleri, hep İzmir’i örnek aldı.”

Aleyhte  Şeyler  Yazılmasa

Aleyhte şeyler yazılmasa” diye bizi uyardı. Bir iki gün sonra bir sohbet sırasında, Aziz Nesin ile ilgili sorulara şöyle cevap verdi: “Acaba Müslümanlar olarak biz Aziz Nesin’e ait üzerimize düşenleri yerine getirdik mi? Onun seviyesinde onun kabulleneceği yetenek ve eğitimde adamlarımızı yetiştirip karşılıklı sohbet ettirebildik mi? Onu tatmin edecek entellektüelimizle yanına varabildik mi? Böyle bir hizmeti yapmadığımıza göre, Aziz Nesin’e saldıracağımıza, biz, yarın huzur-u İlahîde  acaba bunun hesabını verebilir miyiz, diye kendimizi hesaba çekmemiz gerekir. Ben çok istediğim halde  görüşemedim ve bundan dolayı üzülüyorum.”

         Gerçekten ben onun vefatından birkaç sene evvel, Aziz Nesin ile yapılmış bir röportajda okumuştum, diyordu ki: “Sultanahmet ve Süleymaniye gibi mabetleri, oturup seyretmeye bayılıyorum!” Bu sözü o mâbedlerin sadece mimarı güzelliği ve estetiği için söylediğini zannetmiyorum.”

Nusret Hoca

         31 Ekim 1995’da Kazım Avcı arkadaşımızın annesi  Dürdane Avcı’nın cenaze namazı için Korucuk köyüne gitmiştik. Korucukta Hocaefendi de vardı. O akşam Ağrılı Nusret Hoca ile görüştük. Kendisi 1953’e kadar Nakş-ı Bendî Tarikatının  Küfrevîler koluna mensup imiş. Askerde iken Ağabeylerimizi  ve Üstad  Hazretlerini tanımış. Hocaefendi İzmir’de Çeşme Durağındaki evde kalırken ziyaretine gelmişti. Hocaefendiye “Sizin gözleriniz Üstad’ın gözlerine benziyor.” demişti.

         Korucuk köyünden Ağrı’ya Nusret Hocanın ziyaretine gittik. Üstad  Hazretleri kendisine “Sen, kendi evinde küçük bir dersane aç” dediği için, evinin bir bölümünü  açmış. Biz de kendisini o küçük dersanede ziyaret ettik. Bize şöyle tavsiyelerde bulundu: “Hizmete teşvikçi olunuz. Daireyi geniş tutunuz. Enaniyeti, benliği kendi şahsî hallerinizi öne çıkarmaktan uzak durunuz. Hocaefendinin Hizmeti, İlahî bir lütuftur, bir tavziftir. Zamanın gereklerine göre, Âlem-i İslam çapında meseleyi halletmek işi ona verilmiş.” dedi.
11 Şubat 2025 12:37
DİĞER HABERLER