Beş buçuk yıldır hapiste olan polis memuru Ali Osman Kayan, ailesine yakın bir yere sevk edilmediği için iki yıldır çocuklarını göremiyor.
Ailesi İzmir’de yaşayan kendisi Elazığ 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuklu olan KHK’lı polis Ali Osman Kayan, defalarca nakil talebinde bulunmasına rağmen hiçbir dilekçesi bugüne kadar işleme alınmadı. Ailesi her görüş için 1300 km yol gitmek zorunda kalıyor. 14, 9 (ikiz) ve 8 yaşında olmak üzere dört çocuk sahibi olan Kayan, evlatlarıyla en son 3 Şubat 2020’de görüşebildi.
Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 17 Eylül 2019’da verdiği “Avşar-Tekin & Türkiye” kararına göre bir mahpusun ailesinden uzak bir cezaevine gönderilmesi özel ve aile yaşamına saygı hakkının ihlal edilmesi demek. Karara göre her iki aileye de 6 bin euro tazminat ödendi. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’un 53 maddesi gereğince de mahpusların kendi istekleriyle başka yerlere nakledilmesi gerekiyor.
Hükümet, hem emsal teşkil eden AİHM kararını göz önünde bulundurarak hem de Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’na göre mahpusların nakil talebini dikkate almak zorunda. Ancak birçok mahpusun nakil talebi cezaevlerinin kalabalıklığı gerekçe gösterilerek dikkate alınmıyor. Son iki yıldır ise nakil istekleri koronavirüs salgını nedeniyle reddediliyor.
“BABAMIN NEREDEYSE YÜZÜNÜ UNUTTUM”
İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görev yaparken 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen polis memuru Ali Osman Kayan, Hizmet Hareketi soruşturmaları kapsamında Kasım 2016’da tutuklandı. 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Kayan’ın dosyası Yargıtay’da bulunuyor.
Bold Medya’ya konuşan Ali Osman Kayan’ın eşi “Bizim tek isteğimiz eşimin bize yakın bir yerde olması. Büyük oğlum, geçen gün ‘Babamın neredeyse yüzümü unuttum ‘ dedi. Defalarca dilekçe verdi. Ben de Tutuklu Yakınları Derneği var, oraya başvurdum. Küçük çocuklarım babalarını artık hatırlamıyor. Sadece telefonla konuşuyoruz.” dedi.
31 Ocak 2022’deki açık görüşe gideceklerini söyleyen dört çocuk sahibi anne, “Eşim ‘Çocuklardan ikisini getir’ diyor. Hangisini seçeceksin. Anne-baba olarak bizi bu süreç çok yıpratıyor. Görüşten sonraki ruh halleri de kötü oluyor. Bir kere görüp uzun süre görememek onları üzüyor. İkizlerden biri son gittiğimizde ‘Ben artık gitmek istemiyorum. Çok gidiyoruz, az görüyoruz.’ demişti.” ifadelerini kullandı.
NE YAPILMASI GEREKİYOR?
İhraç savcı Mustafa Doğan’a göre bu aşamada mahpus ve yakınlarına düşen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında izah edilen şekilde transfer sürecini işletmek. Daha önce Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nde 3 yıl tetkik hakimi olarak görev yapan Doğan’ın izlenecek yol konusundaki önerisi şöyle:
“Mahpus veya vekili Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nden nakil talebinde bulunacak, eğer talep reddedilirse mahpus vekili veya kanunda sayılan yakınları Ankara İdare Mahkemesi’nde işlemin iptali için dava açacaklardır. Yargı sürecinin sonucunda eğer idare mahkemesi talebi reddederse Danıştay ve sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilecektir. Yine eğer Anayasa Mahkemesi de talebi reddederse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılacaktır. Bu süreç çok uzun gibi gözükebilir, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin emsal kararı Anayasa’nın 90. maddesi gereğince tüm idari ve yargı birimleri açısından bağlayıcı olduğu için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru aşamasına gelinmeden süreç sonlandırılabilecektir.”