OHAL döneminde Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç olan bir koruyucu ailenin bir başka mağduriyetleri de ortaya çıktı
15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamu kurum ve kuruluşlarında yaklaşık 150 bin kişinin görevine son verildi.
Bu kişilerden Koruyucu Aile Statüsü olanların bazıları sadece işini değil çocuğunu da kaybediyor.
Son dönemde seçimlerde KHK’lilerin ellerinden mazbatalarının alınması tartışma yaratırken OHAL döneminde Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç olan bir koruyucu aileler de, çocuklarından ayrılmak zorunda bırakılıyor.
Kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen bir koruyucu aile, yaşadıklarını
Euronews Türkçe’ye anlattı.
12 yıllık evlilik hayatlarında doğal yollardan anne ve baba olamayan çift bu süreçte yedi veya sekiz kez tüp bebek denediklerini söyleyen aile, şunları aktarıyor:
“İnternette bir kadın cinayeti haberi görünce aile için işler değişiyor. Normalde kadın cinayeti okumuyordum ama onu okuma isteği duydum. Bir kadını eski eşi boğarak öldürmüş. Normalde yayınlamazlar ama orada çocukların fotoğrafları da vardı. Fotoğrafta iki tane çocuk. Sonra eşim işten geldikten sonra bana aynı kadın cinayeti haberini gösterdi ve 'bu çocuklar şimdi ne olacak' dedi.”
Bu durum üzerine aile yeniden koruyucu ailelik yapmak için başvurduğunu söyleyen KHK’li vatandaş, "Normalde başvuru yaparsınız hangi çocuğun geleceğini bilmezsiniz. Sonra bu çocuğu getirdiler. Kadın cinayeti haberinde ki o çocuklardan küçük olanıydı. Ve onu gördüğümüzde farklı bir şey oldu. Geldi eşimin kucağına oturdu. Çikolata istedi. Verdik. Allah'ın bir lutfü idi. Farklı bir durumdu” diyor.
Daha sonra aylarca düzenli olarak çocuğu görmeye giden aile, çocuğun ruh halini şöyle anlatıyor:
''Her gittiğimizde ayrılırken bize tepki gösteriyordu. Anne babasından ayrılmıştı ve travmatik bir süreci vardı. Tekrar görmeye gittiğimizde alışma sürecinde ilk 5 dakika bizimle konuşmuyordu. Çok sessizdi."
Kanunlara göre koruyucu aile statüsü çocuğun ihmal ve istismar edildiği kötü muameleye maruz bırakıldığının belirlenmesi, ailenin toplum değerlerine aykırı düşen davranışlarının gözlenmesi, fiziki ve ruhsal olarak ailenin sağlığının bozulduğunun belgelenmesi ya da koruyucu ailenin kurumla etkin bir iletişim içinde olmamasının tespiti halinde iptal ediliyor.
Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Kaya'nın 23 Ağustos tarihinde gönderdiği genelgeyle tüm birimlere 'FETÖ/PDY yapılanmasıyla' mücadeleye yönelik çalışmalarda her türlü tedbirin alınması talimatı verildi. Bu genelgeyle koruyucu aileler de inceleme altına alındı.
Babanın, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihracından 11 ay sonra devletin görevlendirdiği iki uzman çocuğun iki gün içinde kendilerinden alacaklarını aileye iletiyor. Sebep olarak ailenin KHK ile ihraç olması gösterilmiş.
Çocuğu ilk alacaklarını söylediklerinde il müdürlüğüne gittiğini söyleyen baba, müdür yardımcısıyla görüştüğünü ve her şeyi bir kenara bırakarak çocuğu almamaları için yetkililere yalvardığını söylüyor.
Yetkililerin ise "Emir kuluyuz. Mecburen yapmak zorundayız. Yapmak istemiyoruz ama yapıyoruz" dediklerini aktarıyor.
Hakkında bir soruşturma ya da kovuşturma olmadığını belirten baba, "Uzmanlar almaya geldiğinde, uzmanın kendisi de ağlamaya başladı. Yani bu çok insani bir durumdu. O anda ağlamaktan başka hiç bir şey yoktu'' diyerek ayrılık anında yaşananları anlatıyor.
"Çocuğuma ikinci kez annesizliği ve babasızlığı yaşattılar" diyen baba, çocuğumu kuruma bırakırken "Seni buradan gelip alacağım. Biraz sen bu ablalarla oyna seni buradan gelip alacağım" diyerek yalan söylemek zorunda kaldığını belirtiyor:
''Beklerden dışarıda park vardı. Teslim edeceğimiz yerde. Ben onu parka götürdüm. 4 yaşını doldurmamış çocuk bana 'baba ne oluyor' dedi. Bir şey olmuyor diyebildim. Ama biliyorum anlamıştı. 'Baba sen ağlama' dedi. Sanki sen ağlama ben giderim der gibiydi."
Türkiye'de Koruyucu Ailelik statüsü ilk olarak 1960'lı yılların başında başladı. Öz ailesi tarafından bakım ve gözetim yükümlülüğü yerine getirilemeyen çocuklar, devletin belirlediği esaslar çerçevesinde koruyucu ailelere emanet ediliyor. Bu, evlat edinmenin bir önceki basamağı olarak kabul ediliyor.