20 yıllık öğretmensiniz. Ağustos ayı bitmiş, okulların açılmasına sayılı günler kalmış. Öğrencilerinizi özlemişsiniz. Şimdiden onlara kavuşmanın, hayalini kuruyorsunuz. Bir sabah uyandığınızda, gece siz uyurken Resmi Gazete’de bir KHK yayınlandığını, hem sizin hem de eşinizin öğretmenlikten ihraç edildiğinizi öğreniyorsunuz.
Devlet tarafından Resmî Gazete ile “terörist” ilan edilmişsiniz. Korkudan kimse telefonunuza bakmıyor, ihraç edildiğinizi duyan kimse selam vermiyor. Yapabileceğiniz başka hiçbir iş yok. Nasıl geçineceğinizi bilmiyorsunuz. Üstüne üstlük 15 gün içinde oturduğunuz lojmandan da taşınmak zorundasınız.
Evet, 15 Temmuz Darbe Girişiminde sonra çıkarılan KHK’larla, Türkiye’de yüz bini aşkın kamu görevlisi gibi, yaklaşık 34 bin öğretmen de bu çaresizliği iliklerine kadar hissetti, yaşadı, yaşıyor. İşlerinden atılanların özlük hakları yok sayıldı, sağlık haklarından istifadeleri engellendi, Resmî Gazete isimleri afişe edilmek suretiyle suçlu ilan edildi, yapılan ötekileştirme ve suçlu sayma propagandası ile başka işte çalışmaları imkânsız hale getirildi. “Çalışma hakları” ve dolayısıyla “yaşam hakları” ellerinden alınan bu insanlar ülkede açlığa ve sefalete terk edildi.
Bugün 1 Eylül.
Bundan 4 yıl önce bugün, yine bir gece yarısı yayınlanan OHAL KHK’sı ile 28 binden fazla MEB çalışanı ihraç edildi. Bu vesileyle öğretmenler ve tüm KHK’lıların yaşadığı hukuksuzlukları bir kere daha özetlemek istiyorum.
34 BİN ÖĞRETMEN HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE KHK’LARLA İHRAÇ EDİLDİ
Anayasanın 128/2, 129/2-3, 121/2 ve 15 inci maddelerinde yer alan açık hükümlerine rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edildi, öğretmenler hiçbir soruşturma yapılmadan memurluktan çıkarıldı, düşünce ve kanaatleri suç sayıldı, bir kısmı işkencelere tabi tutularak düşüncelerini açıklamaya zorlandı, bu düşüncelerinden dolayı suçlandı, suç ve cezalar geçmişe yürütüldü, sendika üyesi olmak, Bank Asya’ya para yatırmak gibi eylemleri suç sayıldı, yargılanmadan, suçluluğu mahkeme kararı ile saptanmadan 34 bin öğretmen meslekten ihraç edildi.
KHK İLE İŞTEN ATILANLARIN BİR YARGI MERCİİNE BAŞVURMA İMKANI YOKTUR
Uluslararası mevzuat ve Türk hukuku gereği mağdur bir insanın yargı önünde hak arama imkânı varken Türkiye’de KHK ile memuriyetten atılmış öğretmenlerin yapılan ihraç işlemini herhangi bir yargı mercii önünde dava etmesi mümkün değildir. KHK’ların idari yargı denetimi dışında olduğuna dair yüzlerce yargı kararı var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti memuriyetten attığı öğretmenlerin dava açarak mesleklerine geri dönmelerini önlenmek için bu yöntemi tercih etmiştir.
Uluslararası baskılar sonucu sonradan uydurulan OHAL komisyonu bu gerçeği değiştirmemektedir. Bu durum Uluslararası Af Örgütü Amnesty International’in “Dönüşü olmayan İhraçlar? Türkiye’de kamudan ihraç edilenler için etkin çözüm yok” adlı raporunda detaylı anlatılmaktadır.
MESLEKTEN İHRAÇ EDİLEN ÖĞRETMENLER DEVLET YETKİLİLERİ TARAFINDAN NEFRET SÖYLEMLERİNE MARUZ BIRAKILDILAR.
Hükümet, kendine muhalif gördüğü grup, sendika ve oluşumları “terörist” diye nitelendirmekte ve onları hukuk Devletinde kabul edilemeyecek muamelelere maruz bırakmaktadır. Bu nedenle ihraç edilen öğretmenler maruz kaldıkları nefret söylemleri ve dışlanmadan dolayı toplum tarafından suçlu gibi görülmektedir.
Bu durum KHK ile ihraç olmuş öğretmenlerin toplum içinde sözlü ve fiili saldırılara maruz kalmalarına da neden olmaktadır. Bu şekilde “suçlu ilan edilerek” bir öğretmenin memuriyetten ihraç edilmesi, sonrasında nefret söylemleri ile onun toplumsal linçe maruz bırakılması onun “yaşam hakkının ihlali” anlamına gelir.
KHK İLE İHRAÇ EDİLENLERİN “MASUMİYET KARİNESİ” İHLAL EDİLMİŞTİR
Evrensel hukukun “suçluluğu ispat edilinceye kadar herkes masumdur” ilkesi (Masumiyet karinesi) KHK’lılar için ihlal edildi. Bir soruşturma ve yargılama yapmaksızın Devletin resmi yayın organı olan Resmî Gazete’de insanları isminin suçlu gibi gösterilerek listeler halinde yayınlanması “masumiyet karinesini” ortadan kaldırdı.
Her insanın “onurlu yaşama” hakkı vardır. Devleti yönetenler keyfi tutumları ile insanların “onurlu yaşama hakkını” elinden alamaz.
İHRAÇ EDİLENLERİN SAVUNMA HAKLARI İHLAL EDİLMİŞTİR.
Suçlanan, bir cezaya çarptırılması düşünülen kişilere mutlaka savunma hakkı verilmelidir. Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 11).
Ayrıca, savunma fırsatı verilmemesi, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmesinin 7. Maddesi’nde yer alan “İşveren den makul ölçülere göre beklenemeyecek haller hariç, hakkındaki iddialara karşı savunma fırsatı verilmeden bir işçinin hizmet ilişkisi, o işçinin tutumu ve verimi ile ilgili nedenlerle sona erdirilemez,” hükmüne de açıkça aykırıdır.
MEMURİYETTEN İHRAÇ GEREKÇELERİNİN HİÇBİRİ HUKUKİ DEĞİLDİR.
Özellikle 15 Temmuz sonrası yapılan ihraçlar 158 sayılı ILO sözleşmesine de aykırıdır. Zira hükümetin yukarıda belirttiğim hukuksuz memuriyetten ihraç sebeplerinin hiçbiri “İşçinin kapasitesine” veya “işin yürütümüne” veya “işyeri gereklerine” dayalı geçerli bir son verme nedeni değildir. Bu nedenle söz konusu ihraçlar ILO sözleşmesinin ihlalidir.
Ayrıca, 34 bin öğretmen mesleklerinden ihraç edilirken gerekçe olarak kullanılan argümanlar da hukuki değildir. Öğretmenlerin suçlandıkları konularda suç sayılan faaliyetlerden değildir.
KHK’LILAR SADECE İŞTEN ATILMAKLA KALMAMIŞ, TÜM ÖZLÜK HAKLARINI DA KAYBETMİŞTİR.
KHK ile meslekten ihraç edilenler birçok haktan da mahrum kalmıştır. Yıllarca yatırdığı emekli primleri yok sayılmış, emeklilik süreleri dolanların talepleri aylarca yerine getirilmemiş, değişik fonlar için birikmiş paraları gasp edilmiş, sağlık imkânlarından yararlandırılmamıştır.
KHK İLE PASAPORTLAR İPTAL EDİLMİŞTİR. YENİ PASAPORT VERİLMEMEKTEDİR.
Böylelikle birçok uluslararası sözleşme ve anayasa ile güvence altına alınan “Seyahat Hürriyeti” kısıtlanmıştır. Pasaport iptalleri sadece KHK ile ihraç edilen öğretmenlere mahsus kalmamıştır, öğretmenlerin eş ve çocuklarının da pasaportları iptal edilmiştir. Hükümet mensupları tarafından yapılan “pasaport konusunda uygulanan hukuksuzluğun sona erdirileceğine ilişkin açıklamalar” maalesef uygulamada çok karşılık bulmamaktadır.
SENDİKALAŞMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR.
Türkiye’nin en büyük öğretmen sendikalarından olan Aktif Eğitim Sendikası’nın kapatıldığı tarihte yaklaşık 18 bin öğretmen üyesi vardı. İnsanlar sadece bu sendikaya üye oldukları için meslekten atıldılar ve mağdur edildiler.
15 Temmuz Darbe girişiminden sonraki tarihte bile aidatlarını bizzat devletin ödediği sendika üyesi öğretmenler, bu üyelikleri gerekçe gösterilerek mesleklerinden atıldılar. Bu kararlarla AİHS ve Evrensel hukukta kabul edilen “Örgütlenme Hakkı” ve “Sendika Hakkı” ihlal edildi.
BİRÇOK KHK’LI HAKSIZ TUTUKLAMALARA MARUZ BIRAKILMIŞTIR.
15 Temmuz 2016 sonrası kapatılan legal olarak kurulmuş ve faaliyetini sürdürmüş sendikalarda yönetici olmak, başlı başına suç sayılmış ve geçmişte ne kadar yöneticisi var ise yargılanmaya başlamıştır.
KHK’LILARIN BAŞKA KURUMLARDA ÇALIŞMASINA MANİ OLUNUYOR.
Devlet, kin gütmekte ve hukuku bir yana bırakarak mafyavari yöntemler uygulamaktadır. KHK ile mesleklerinden atılanlar, başka bir iş bulmaları halinde işverenleri tehdit edilerek, taciz edilerek, iş yerine müfettişler gönderilerek o KHK’lının işten atılması sağlanmaktadır.
İKTİDAR TARAFINDAN DAVALARA MÜDAHALE EDİLİYOR.
Hükümet adil yargılamayı engellemeye yönelik çok sayıda yasal değişiklik yapmış, HSYK seçimlerine müdahale ederek iktidara açıktan destek veren şahıslar HSYK üyesi yapılmıştır. Bu HSYK üyeleri Hakim ve savcıların bağımsızlığını korumak yerine iktidar tetikçileri gibi çalışarak davalara müdahalelerde bulunmaktadır. Ayrıca MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden görevlendirilenler mahkemeleri dolaşarak hakimleri KHK ile atılan şahısların açtığı davalarda lehe karar vermemek için tehdit etmektedir.
Bu kadar müdahale, tehdit ve korkunun olduğu yerde adil bir karar çıkması mümkün değildir. KHK ile ihraç edilmiş öğretmenlerin eşleri için açtıkları pasaport davaları bile bu müdahaleler dolayısıyla birçok yerde reddedilmektedir. İşe iade davası, emekliliğe ilişkin davalar vs. zaten bu ortamda kazanılması mümkün olmayan davalar olarak karşımıza çıkmaktadır.
KHK’LILARIN SİYASİ (SEÇİLME) HAKLARI İHLAL EDİLDİ.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 31 Mart seçimlerinde başkan seçilen KHK’lılara mazbatalarını vermeme kararı aldı.
Örneğin Bağlar Belediyesi Eş Başkanlığı’na seçilen HDP’li Zeyyat Ceylan, öğretmenlik görevinden KHK ile ihraç edilen adaylardan biri. 31 Mart seçimlerinde YSK seçime girme izni vermiş, seçimde 116 bin oy alarak Diyarbakır/Bağlar belediyesi Başkanı seçilmiş. Ancak seçimden 9 gün sonra YSK tarafından verilen bir kararla belediye başkanlığı geçersiz sayılarak yerine ikinci sıradaki AKP adayına görev verilmiştir.
DEVLET YETKİLİLERİ NEFRET SÖYLEMLERİ İLE HALKI VE DEVLET ORGANLARINI SÜREKLİ KIŞKIRTMAKTADIR.
Başta Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere devlet yetkilileri ve iktidar medyası, nefret söylemleri ve hedef gösterici açıklamaları ile KHK’lıları sürekli hedef göstermekte, bu insanlara yapılan her türlü kötülüğü meşru saymaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’de hakları gasp edilmesinin yanında söz konusu öğretmenlerin “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden”, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden”, “T.C. Anayasa’sından”, “Evrensel hukuk ilkelerinden” ve “ILO sözleşmelerinden” kaynaklanan tüm hakları hiçe sayılmakta, sadece sosyal bir gruba irtibatlı ve sendikaya üye olduğundan dolayı işinden atılmakta, tutuklanmakta, başka bir yerde işe girmesine mani olunmakta, tazminatları ödenmemekte, hak ettikleri emeklilik hakları yok sayılmakta, bunlara yapılan her türlü kötülük mubah sayılmaktadır.
Onların uğradığı bu hukuksuzluk nasıl giderilir, kalpleri nasıl onarılır, haklarına nasıl kavuşurlar, bilinmez. Ama bu konuda mağduriyetlerin giderilmesi için acilen yapılması gerekenler şunlardır.
1- KHK’larla ihraç edilenlerin itibarları iade edilmeli, işten atıldıkları gibi tekrar Resmî Gazete ile bu defa suçsuzlukları ilan edilerek işlerine dönmeliler.
2- Mesleklerinden ihraç edilenlere çalıştırılmadıkları bu dönemde almaları gereken tüm maaşlar ve tazminatları ödenmeli.
3- Tüm özlük hakları iade edilmeli.
4- Bu kişilere ve ailelerine çektirilen acılarından dolayı devlet olarak özür dilenmeli.
5- Eğer bir suçlu varsa, suçluluğu yargı kararıyla ispatlanıncaya kadar masum olduğu bundan sonra da unutulmamalı.
Buradan tüm öğretmenlerimize hakli taleplerini elde edebilmeleri için mücadeleye devam etmeleri çağrısında bulunmak istiyorum. Bu konuda bir grup eğitimciyle birlikte kurduğumuz platform, sizlere her türlü desteği vermeye hazırdır.