Kılıçdaroğlu: Devlette çifte standart olmaz; ya kaldırırsınız ya kaldırmazsınız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların konjonktürel olarak kullanılmasının asla doğru olmadığını belirterek, "Çifte standart olmaz devlet yönetiminde. Ya kaldırırsınız ya kaldırmazsınız dokunulmazlığı. Biz kürsü dokunulmazlığı hariç diğerlerin kaldırılmasını isteriz." dedi.

Katıldığı NTV yayınında gazetecilerin sorularını cevaplayan Kemal Kılıçdaroğlu, siyasi ahlak yasasının mutlaka çıkması gerektiğini söyledi. CHP lideri, Başbakan Davutoğlu'na şöyle seslendi: "Adı yolsuzluğa karışmış bir milletvekilinin Parlamento'da ne işi var, gitsin yargıda aklansın gelsin. HDP'lilerle ilgili dosyalar geldiğinde doğru bulmam. Ben Sayın Davutoğlu'na siyasi ahlak yasasının neden çıkması gerektiğini de söyledim. Siyasi etik kanunu hazırlıyoruz, dedi; çok yakında getireceğiz dedi; çok mutlu oldum. Öteden beri söylediğimiz yerel yönetimler özerklik şartı rahmetli Ecevit döneminde Parlamento'dan geçti, kanunu çıktı, şimdi o kanunun uygulanması gerekiyor."

Özerkli konusuna da temas eden Kılıçdaroğlu, "Biz yerel yönetimler özerklik şartını kabul ediyoruz. HDP'nin istediği bölgesel özerklik ve bölgeye yönelik özel statü. Yerel yönetimler özerklik şartı Türkiye'nin bütün bölgelerini kapsıyor. Diyarbakır belediyesi de Trabzon belediyesi de İzmir belediyesi de aynı hukuka tabi olacak. Onlar öz savunma filan istiyorlar, biz buna da karşıyız. Devletin silahlı güçleri var zaten. Özerklik deyince hemen ülkenin bölündüğü şeklinde bir algı çıkıyor ortaya. Bölgesel özerkliği doğru bulmuyoruz. Ama Belediyeler Kanunu ilk çıktığı 1930'lu yıllardan bu yana 'idari ve mali açıdan özerktir' yazar. Belediye başkanını bölge halkı seçer zaten. Ama merkezi yönetimin denetimine tabidirler. Belediyelerin şu anda en temel sorunu gelir kaynakları yetersiz ve merkezi hükümete muhtaçlar. Gelir kaynaklarını güçlendirelim, bölgeye daha hizmet versinler. 2002'de hükümet programında hatta takvimde vermişler belediye gelirleri kanunu çıkacak diye ama hala çıkmadı. Hazırlık da yapıldı ama bir yerlerde takıldı maalesef." şeklinde konuştu.

Meclis Başkanı Sayın İsmail Kahraman'ın partilere çağrı yapacağı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonunu toplayacağı hatırlatmasına ise Kılıçdaroğlu, şu karşılığı verdi:
"Ona açığız. Ama biz bu komisyonu Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi ve derinleşmesi için topluyoruz. Darbenin getirdiği antidemokratik bütün hükümlerin kaldırılması için yapıyoruz. Bugüne kadar hep toplumun gözü anayasaya çevrildi. Ben Sayın Başbakan'a sordum; 'bu Anayasa'da sizin görevinizi yapmaktan sizi alıkoyan bir hüküm var mı' dedim. Hayır yok dediler. Ama toplum kendisini bir cenderede hissediyor, bir baskı altında hissediyor. Kimse konuşamıyor, haber yapamıyor, korkudan Cumhurbaşkanı'nı eleştiremiyor, hükümeti eleştiremiyor. O zaman toplumu bu özgülükçü dünya ile buluşturmamız lazım. Onun için de darbe hukukunu ve onu tahkim eden yasaları çünkü o yasaların bir kısmı bu hükümetler döneminde çıktı onları kaldırarak. Yasaları değiştirmek daha kolay."

"AMA BİR KİŞİ KONUŞUYOR, KURALLARI TANIMAM DİYOR, DEFAKTO BİR DURUM OLUŞTU"

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin "Parlamenter sistem devam ediyor ama fiili bir yarı başkanlık sistemi de mevcut şu anda' gibi yorumlar var. Bunun en azından bir çerçevesini çizme adına yeniden sistem yazımına ne dersiniz" sorusunu cevaplarken Cumhurbaşkanı'nı eleştirdi: "Fiili bir durum var, doğru çünkü ortada bir başbakan yok. Ben Sayın Başbakan'a da söyledim, ben sizi muhatap almak istiyorum, sarayda oturan zat 'hayır, onu değil beni muhatap alın' diyor. Başbakan beni eleştirebilir, partimizi eleştirebilir, biz de onu eleştiririz. Ama bir kişi konuşuyor, kuralları tanımam diyor, defakto bir durum oluştu, diyor buna hukuki çerçeve çizin diyor. Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre değil yani benim ihtiyaçlarıma göre çizin diyor."

"AK Parti'nin sunduğu bir teklif var Meclis'e, orada üniter yapı korunarak başkanlık sistemi öneriliyor." sorusu üzerine CHP lideri, "Biz başkanlık sistemi tartışmasının Türkiye'de tamamen yapay bir tartışma olduğunu düşünüyoruz. Bugün Türkiye'nin dünya kadar sorunu var. Doğu ve Güneydoğu'da kan gövdeyi götürüyor. Anayasa tartışmaları mı çok değerlidir, yoksa bu sorunu çözmek mi çok değerli? Biz bırakmışız orayı, kalkmışız bir kişiye göre rejimi değiştireceğiz, onun keyfi olsun diye." ifadelerini kullandı.

"REFERANDUMA GİDECEKSE ÖNCE VATANDAŞA SORULMALI"

CHP Genel Başkanı olarak sistemin referanduma gitmesi fikrine nasıl baktığı sorusuna da muhatap olan Kemal Kılıçdaroğlu, "Referanduma gitmez ki sistem nasıl gidecek? Referanduma gidecekse önce vatandaşa sorulmalı; sen Parlamento'da ihale takipçisi milletvekili istiyor musun istemiyor musun? Sen Parlamento'da cebini düşünen milletvekili istiyor musun istemiyor musun? Yüzde 99,9 istemiyorum çıkacak. O zaman bunu gereğini yapalım ve milletin vekilini millet seçsin. Yoksa onun dışında biz vatandaşı kandırmak için her türlü numarayı çekiyoruz. Sayın Erdoğan'ın başkanlıkta ısrar etmesi aslında Başbakan'ın çalışmadığının kanıtıdır. Bunlar çalışmıyor, bunlar ülkeyi yönetemiyorlar, yetkiyi bana verin, ben yöneteceğim diyor." düşüncesini paylaştı.

Kılıçdaroğlu, "Siz başkanlık sistemine mi karşısınız yoksa Erdoğan'ın şahsına mı karşısınız" sorusunu da "Biz başkanlık sistemine karşıyız. Sayın Erdoğan'ın şahsına kişisel olarak görmüyoruz bunu ama o kişisel olay olarak görüyor. Sayın Cumhurbaşkanı anayasal sınırları içinde kaldığı, ettiği yemine sadık kaldığı sürece sorunumuz yok. Anayasal sınırları dışına çıktığında en sert şekilde onun anlayacağı dilden eleştirdim. Hala aynı tutumu takınırsanız eleştirilerdeki dozu artırarak devam edeceğim dedim." şeklinde cevapladı.

"HER KURULTAY BİR DEĞİŞİM DEMEKTİR"

Kılıçdaroğlu, CHP kurultayına ilişkin sorular karşısında "Her kurultay bir değişim demektir. Bu kurultay sonrasında da bir değişim olması doğaldır. Özel bir koltuk merakım yok. Adaylar çıkar demokratik bir yarış olur, ben de çok mutlu olurum. Siyasal partilerde genel başkanlar çıkmalı, partilerin tarihsel bir derinliği olmalı. Biz dünyanın en köklü 3 veya 4 partisinden biriyiz. Lider eksenli bir parti değiliz. Dünya değiştikçe hedef ve ilkelerimiz değişmiştir. Zaman zaman aksamalar olmuştur ama kurumsal kimliğimizi ileriye doğru taşıyoruz." açıklamasında bulundu.

Kılıçdaroğlu, gazetecilerin "Mustafa Balbay, Sayın Muharrem İnce ve Sayın Umut Oran olarak şu anda 3 isim görünüyor. Bu 3 ismin size rakip olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Mustafa Balbay'la ilgili olarak bir vefa tartışması da var." sorusunu şöyle cevapladı:

"Bu sabah konuştuk, o tür tartışmaları ben doğru bulmuyorum. Siyaseten kendisi genel başkanlığı daha iyi yapacağını düşünüyorsa elbette böyle bir hakkı var. Yoksa ona sahip çıkıldı diye bütün görüşlerimi bir tarafa bırakıp bana sahip çıkana ben de sahip çıkayım, doğru değil siyasette. Diğer arkadaşlarımız da çok değerli arkadaşlarımız. Bizim diğer partilerden belki farklı olarak özelliğimiz şu kişi genel başkan olmasın, ekibini yok edelim, ayağını kaydıralım ben bu anlayışta değilim. Zaman zaman bunu Cumhuriyet Halk Partisi'nin zaafı olarak gösteriyorlar ama bu Cumhuriyet Halk Partisi'nin kazanımıdır. Bu kurultayda konuşmamı ağırlıklı olarak demokrasi üzerine olacak. Şu anda Türkiye kendi Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor. Bunun temel unsuru demokrasi eksikliği. Buradan Türkiye nasıl çıkarılır, hangi düzenlemeler yapılmalıdır, birinci sınıf demokrasi nasıl gelmelidir bu konuya gireceğim. Ardından tüzük kurultayı yapacağız ve tüzükte değişiklikler yapacağız. Gençlerin ve kadınların siyasette daha fazla yer almaları gerekiyor. Yüzde 33 cinsiyet kotamız, yüzde 10 gençlik kotamız var. Eğer gençler de destek verirse bu gençlik kotasını da yükseltiriz."

SUUDİ ARABİSTAN-İRAN MESELESİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suudi Arabistan ve İran arasında yaşananlar hakkında ise "Hükümetle Dışişleri Bakanlığının farklı mesajlar vermeleri ve farklı içerikler dile getirmeleri asla doğru değil. Bu da ülkeyi yöneten ekibin kendi içinde iç tutarlılığı olmadığını gösterir. Sayın Kurtulmuş idamların doğru olmadığını söylüyor, Dışişleri Bakanlığının resmi açıklamasında hiçbir açıklama yok. Yani bir anlamda bu idamlar olabilir diyor. Bölgede İran ve Türkiye'nin ciddi bir işbirliği gitmesi lazım. Bölgenin geleceği ve hem Türkiye'nin hem İran'ın çıkarları açısından. Şu anda İran ve Suudi Arabistan arasında sorun var, peki kim çözecek? Eskiden olsa Türkiye'ye çevrilirdi yüzler. Türkiye Ortadoğu'da devre dışı bırakılmış durumda. Arap birliği bile çıktı Türkiye'yi kınadı. Dönerken Suudi Arabistan'dan biz İsrail'e muhtacız diyorsunuz. Niye muhtacız biz? Niye muhtaç hale getirdiniz? Suriye ile ilk ilik yanlış atıldı, artık Esad'ın orada kalacağı malum, gittik Rus uçağını düşürdük, orada da angajman kuralları ihlal edilmişse düşürülebilirdik biz de. Ama Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın bir iç politika malzemesi olarak bunu kullanmaları ve kahramanlık edebiyatı yapmaları. Sayın Davutoğlu çıktı, ben talimat verdim dedi. Şimdi ben talimat vermedim, kuralları koyduk, asker düşürdü. Angajman kurallarını koydunuz zaten asker uymak zorunda. Şimdi askeri suçlamaya yönelik bir süreç başlıyor. Cumhurbaşkanı hiç konuşmasaydı sadece arabulucu olarak devreye girseydi emin olun ilişkilerimiz bu noktaya gelmezdi. Hemen NATO'ya gittik. Önce arayın Putin'i angajman kurallarına uymadı düşürdük diyin ama biz ilişkilerimizi düzeltelim diyin. NATO'ya başvurduğunuz anda artık biz destek ister noktaya geldik. Rusya ile ilişkilerimiz öyle noktaya geldi ki destek istiyor demek. Bu Sayın Cumhurbaşkanı'na hatırlatıldı önce Putin'i arayın diye. Akşama doğru NATO'dan sonra arandı, artık gidin NATO ile konuşun dendi." şeklinde düşüncelerini paylaştı.
CİHAN
07 Ocak 2016 17:39
DİĞER HABERLER