CHP Genel Bşakanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Aynı gemideyiz” sözlerine, “Hepimiz aynı gemideyiz doğru, iyi de geminin tek kaptanı, tek makinisti, tek çarkçıbaşı ustası var, tek kamarotu var. Gemi kayalıklara doğru gidiyor” diye yanıtladı. Seçimlerin ekonomide yaşananlar bilindiği için erken yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, yeterli imza olmadığı için olağanüstü kurultayı toplamayacağını ancak delege imzasını dikkate alacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu, gazete ve TV’lerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Cumhuriyet'ten Erdem Gül'ün haberine göre Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Dolardan kazananları açıklayın"
Dolar düşükken alanlar, dolar 7 lira olduğu zaman bozduranlar, kim bunlar? Bütün bunlar Merkez Bankası’nda, Türkiye Bankalar Birliği’nde ve BDDK de var. Rakamlar toplu olarak verildiği için kişi bazında şu kazandı veya bu kaybetti diyemiyorum. Bunu hükümetin açıklamasını istiyorum. Yine aynı şekilde otoyol, köprü geçişleri var. Dolara endeksli. Bunlar da iyi para kazandılar. Kim kaybetti o çok açık. İşçi, memur, emekli, çiftçi, sanayici kaybetti.
"Vurguncuları açıklayamaz"
Sıcak para spekülatif amaçla gelip vurgunu vurup gidiyor. Bunu Erdoğan’ın açıklaması lazım. Erdoğan açıklayabilir mi? Hayır açıklayamaz. Vurgunu vuranların büyük bir kısmı zaten kendi yandaşları.
"7 lira olacağını biliyorlardı"
Doların 7 lira olacağını herkes biliyordu, konuşuyordu. Rahip meselesi krizi önceledi o kadar, yoksa rahibe bağlı bir olay değil. Çok daha köklü bir olay. Krizin geleceğini Erdoğan da çok iyi biliyordu, seçimleri niye erkene aldı? Krizyüzünden. Siyasetçi biliyorsa bürokrasi de biliyordur. Esnaf da bunu biliyordu, herkes bunu biliyordu. Merkez Bankası’nın, BDDK’nin, siyaset kurumunun bilmemesi mümkün değil.
"Papaz ‘borçlanın mı’ dedi"
Hükümet papaz krizini öne çıkararak kendisinin beceriksizliğini, basiretsizliğini bir anlamda örtmek istiyor. Papaz mı dedi size ‘bu kadar borçlanın’, Trump mı dedi size “bu kadar borçlanın. ”
"Demokratikleşme koşuluyla destek veririz"
Krizi çözecek iki organ vardır, yasama organı, yürütme organı. Erdoğan ne isterse yapar, tasarruf mu yapar, genelge mi çıkarır, Merkez Bankası’na müdahale mi eder, o onun işi. Türkiye’nin normalleşmesi, demokrasi, Sayıştay’a uluslararası standartlar, vergilerin belirlenmesi bir yasa konusudur. Bu anlamda çıkarılacak her yasaya destek veririz. Yargı bağımsızlığı getireceklerse, destek vereceğiz. Sayıştay, kamu ihalelerinin Türk Lirasına çevrilmesi. Hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği ile ilgili bütün düzenlemelere biz her türlü desteği veririz.
Bu hükümet kadar basiretsiz bir hükümet yoktur. Herkesin gördüğü, geleceğini tahmin ettikleri bir olayı herkesin gözünün önünde halının altına süpürdüler. Vurgunlar yapılıncaya kadar seslerini çıkarmadılar.
"Erdoğan sıkıştı, dost arıyor"
AB ile ilişkilerin gelişmesini isteriz, daha sağlıklı bir zemine oturmasını isteriz. ‘Aramız iyi olsun’ demekle olmuyor, birliğin kabul ettiği standartların Türkiye’ye getirilmesi lazım. Yargı bağımsızlığı, terörle mücadele, seçimlerin bağımsız yapılması. Erdoğan sıkıştı kendisine dost arıyor. Acaba Çin mi olur, Katar mı olur? Katar Emiri’nin geliş nedenini emin olun bilmiyorum. Aklımda bazı düşünceler var ama bunları söylemek doğru değil.
"Sendikalar kapısına kilit vursun"
İlk kez TÜSİAD ile TOBB bir açıklama yaptılar. Sendikaların ağızları bantlı. Faturalar sana çıkacak. Kurbanlık koyun gibi bekliyor. Bu işin sorumlusu, esnaf, emekli, çiftçi değildir. İşçinin, emeklinin, çiftçinin yerine biz konuşuruz ama o zaman o kurumların kapısına bir kilit vursunlar. Normalde buna tepkiyi vermesi gereken sendikalar, emekli dernekleri, kimse konuşamıyor korkudan.
"Dikta yönetimi"
Bugün Türkiye’de bir dikta yönetimi var. Başımızda da bir diktatör var. Bir diktatörün olduğu yerde sendikacı konuşamaz. TÜSİAD birşeyler söylemeye çalıştı, adamı tehdit ettiler. Ortada yaşanan bir siyasal krizdir. Hepimiz aynı gemideyiz doğru, iyi de geminin tek kaptanı, tek makinisti, tek çarkçıbaşı ustası var, tek kamarotu var. Gemiyi limana çek arkadaş diyoruz. Gemi kayalıklara doğru gidiyor. Bir kişinin aklı Türkiye’nin ortak aklı oldu. Bir kişi millet. Biz de o kişiye diyoruz ki sen gayri meşrusun.
"Seçimleri boykot edemezdik"
Bir parti devleti var. Onun da başında bir kişi var. Yasama, yargı benim, fiyatlar benden sorulur. Bütün bunların tamamını ben belirlerim diyor. Bu ortamda yapılan seçimlerin hiçbirini referandum dahil meşru görmedik. Meşru görmüyorsanız niye girdiniz seçimlere? Biz 82 Anayasası’nı da meşru görmedik ama seçimlere girmek zorundayız. O mücadeleyi vermek zorundayız. Toplu görüşme, yürüyüşse yürüyüş.
"Yerel seçimlerin erkene alınacağını düşünmüyorum"
Yerel seçimlerin erkene alınacağını düşünmüyorum. Biz yerel seçimlerin zamanında yapılmasını arzu ediyoruz.
"Yargı bağımsız olmadığı sürece..."
Ben yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede yargının adalete destek vermediği sürece Türkiye’nin bu tür sorunları yaşayacağını düşünüyorum. Olay bir papaz olayı değil. Merkel istedi pat diye verdiler. Bir gecede iddianame hazırlandı. Başka bir mahkemenin tahliye kararı eline verildi ama Deniz Yücel uçağa bindi gitti. Makron, Putin istedi verdiler. Erdoğan’la Trump arasında bir inatlaşma var. O inatlaşmanın faturasını da Türkiye ödüyor. Bırakırlarsa ne olur diyelim ki yarın sabah bıraktılar. Dolar iki liraya mı düşecek? Yok. Bir yıl içinde finansman ihtiyacımız 240 milyar dolar.
"Bir ipte iki cambaz"
Tam bir kaos yaşıyoruz aslında. Her şey bir kişiye teslim edildi. Trump da böyle, bu da böyle. Bir ipte iki cambaz oynuyor. Karşılıklı restleşiyorlar, rakibini tutup ölçmen lazım. Aynı kiloda olmanız lazım. Gardını ona göre alman lazım.
Kurultay tartışması bitti
Kurultay toplanma taleplerini büyük bir dikkatle izledim. Genel merkeze ne geldiyse oturuldu, gayet net açıklamalar yapıldı. Toplamak isteyen rakamlar farklı rakamlar ifade ettiler ama biz gelen rakamları medyanın da denetimine açtık, arzu eden partililer bakabilirler dedik.Bence o tartışma orada bitti. Yerel seçimlere hazırlanıyoruz.
"Tüzük kurultayı doğru olmaz"
Delegelerin iradesine ipotek koymak istemem. Gerekirse tüzük kurultayı toplanır. Yerel seçime giderken partide tüzük kurultayı toplanması için bir imza eğilimi başlatılmasını doğru bulmam.
Muharrem İnce başka bir partili değil, CHP’li. Muharrem Bey de bir partili olarak partinin belediye başkanlarının kazanması için çalışacaktır. Muharrem Bey’in geleceğine yönelik kararı benim tek başıma almam doğru değil. Muharrem Bey’in beklentisi nedir önce onu öğrenmem lazım.
"İstanbul’u alacağız"
İstanbul’u alacağız. Ankara’yı da alacağız. İstanbul, Ankara, Balıkesir, Antalya, Mersin. Adana, Uşak buraları alacağız. İstanbul’u arkasında bir başarı hikâyesi olan birisiyle almamız mümkün. Muharrem Bey İstanbul’u ister mi istemez mi bilmiyorum. Öyle bir düşüncem yok. Cumhurbaşkanlığı için de demiştim. Muharrem Bey’in hakkını yemeyelim, cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği performans takdire değer.
"Sandıklara sahip çıktılar"
Bazı yerlerde 35- 40 oyla, bazen 100 oyla milletvekili çıkardık. Yahu biz sandıklarda olmasak, sahip çıkmasak bunları çıkarabilir miyiz? Bu mücadele yapıldı ve gerçekten de örgüte teşekkür ediyorum.
"Merkezde değil taşrada ittifak"
Yerel yönetimlerin şöyle bir özelliği var. Merkezde olmaktan çok taşrada birlikte olmak çok önemli. Yerel aday önemli. Bir ittifak arayışının genel merkezlerin bir araya gelmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Bir araya gelebilirler ama siyaseten böyle bir gelişmenin çok zor olduğunu düşünüyorum.
"Örgüte sandık koyacağız"
Yerel yönetim adaylarını belirlerken bir bugünden belediye başkan adayı belirlediğimiz bazı yerler var. Bugün belli. Bunlar belediye başkan adayımızın olmadığı yerler. Örgüte diyoruz ki kazanma potansiyeli olan, halkta karşılığı olan kişileri belirleyin. Birden fazla adayın olduğu yerler var. O zaman örgüte söylüyoruz, anket yapacağız, eğilim yoklaması gerekirse yaparız. Örgüte sandığı koyacağız, kimi görmek istiyorsanız diye. Önseçimle de yapılabilir.
Ankara’da 2 aday:Ankara için de birden fazla aday var şu anda. Bakılacak onların içinde kamuoyu yoklaması yapacağız.
"Berberoğlu ve Erdem bırakılsın"
Hep demokrasiden, insan haklarından, milletvekili dokunulmazlığından söz ediyoruz. Enis Berberoğlu ve Eren Erdem’in içeride olmaları bir demokrasi ayıbı. Bir milletvekilinin dokunulmazlığını tanımama olayıdır. Umuyoruz tabii Yargıtay 17. Dairesi hukukun üstünlüğüne uyar ve bu düzenlemeyi yapar. Yargı kendi itibarını korumak zorundadır. Çıkmazsa Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek.