Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinin üzerinden 3 hafta geçti ancak olayın gerçek boyutları hala ortaya çıkarılabilmiş değil.
ANALİZ
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinin üzerinden 3 hafta geçti ancak olayın gerçek boyutları hala ortaya çıkarılabilmiş değil. Azmettiriciler, gerçek katiller konforlu makam odalarında keyif çatmaya ve yeni cinayetlerin planlarını yapmaya devam ediyor. Muhalefet ise maalesef diğer birçok meselede olduğu gibi, söz konusu suikastta da üzerine düşeni tam olarak yapmıyor.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli’ye “Yanındaki çocukları teslim et, 3-5 torbacı ile geçiştiremezsin” şeklinde çağrı yapıyor, lakin katilleri yanlış adreste arıyor. Ki bu çıkış, asla demokratik hukuk devletine yakışan bir üslup değil. Hukuk devletinde hiç kimseye “Suçluları teslim et” çağrısı yapılmaz. Hukuk gider alır ve yargılar. Kimsenin iznine, icazetine ihtiyaç yoktur.
Kılıçdaroğlu’nun Bahçeli’ye yaptığı çağrı, maalesef Türkiye’nin mafyatik yöntemlerle idare edildiği gerçeğini, muhalefetin de kanıksadığını ve kabullendiğini gösteriyor. Erdoğan’la onun terminolojisini ve usullerini kullanarak mücadele edemezsiniz. Hem hukuku siz de ihlal etmiş olursunuz hem de bu mücadeleyi asla kazanamazsınız.
Evet, Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, gerçek katiller elbette tetikçi torbacılar değil. Bir noktadan sonra, o tetikçileri azmettirdiği ileri sürülen Edip Semih Yalçın, İzzet Ulvi Yönter ve Olcay Kılavuz da asli fail olmaktan çıktı. Elbette bu isimler suikastın aktörleri olarak yargılanmalı. Fakat suikastın asıl sorumlusu ve asli fail, katillerin yargıya hesap vermesine engel olan yetki sahipleridir, bu husus da unutulmamalı.
Sinan Ateş suikastı siyasetin planladığı, emniyet personeli özel harekat polislerinin organize ettiği ve uyuşturucu taciri torbacıların tetiği çektiği bir narkoterör eylemidir. Olayın her aşamasında yer alan kişiler, mafya olmanın da ötesinde, bir terör eylemine imza atan katillerdir.
Olayın planlayıcısı olan siyasilerin müttefiki kim? Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Tetikçileri azmettirdiği belirtilen ve bugüne kadar ağzını açık tek kelime laf etmeyen Olcay Kılavuz’u suikasttan 4 gün önce makamında misafir edip fotoğraf çektiren kim? Süleyman Soylu.
Kontrollere yakalanmasınlar diye katilleri çakarlı emniyet araçlarıyla İstanbul’dan Ankara’ya götüren özel harekat polisleri kime bağlı? Erdoğan’a ve Süleyman Soylu’ya. Şu an olayı soruşturup yargıya teslim etmesi gereken emniyet kime bağlı? Erdoğan’a ve Süleyman Soylu’ya.
Bahçeli’nin ricası üzerine, emniyetin olayın tüm boyutlarını araştırmasına engel olup olayın üstünü örtmeye çalışanlar kimler? Erdoğan ve Süleyman Soylu. Soruşturma, engellemelere rağmen biraz mesafe almışken, savcıyı değiştirip dosyayı MHP’li Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Durdu Özer’e verdiren kim? Elbette Erdoğan.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiğim bu silsileyi tekrar gözden geçirip katili yanlış adreste aramaktan ve Erdoğan’ı dolaylı olarak temize çıkarmaktan vazgeçmesi gerekir.
Ama öncelikle, mafya raconu kullanmayı bırakmalı Kılıçdaroğlu. Türkiye’yi tekrar bir hukuk devleti haline getirmeyi istiyorsa ve halka bunu vaat ediyorsa, ki en güçlü vaadi bu, asla ve kat’a hukuk dili dışında bir üslup kullanmamalı. Gerçek adaletin Bahçeli’nin katilleri teslim etmesine ihtiyacı yok, bunu en evvel Kılıçdaroğlu kabul ve ilan etmeli.
Erdoğan’ın terminolojisini ve üslubunu kullandığı sürece, Türkiye’ye zerre kadar faydasının olmayacağının farkına artık varmalı Kılıçdaroğlu.