CHP'NİN (S)AÇILIMI
Salkım saçak (s)açılıyor CHP, ayak uydurmaya çalışırken açılımlara. İşler de hep daha da kötüye gidiyor, seçimler yaklaşırken. Üstelik kamuoyu karşısında, seçimi en fazla isteyen muhalefet partisiymiş gibi bir imaj yaratmaya çalışırken, bütün umut kırıntılarını da tüketecek şekilde açıklanan her yeni ankette sonrasında, oylarının yerinde saydığını hatta gerilediğini görüyoruz CHP'nin.
O zaman sadece hiçbir şey yapmamanın, sadece muhalefet olmanın işe yaramadığını da söyleyebiliriz kolaylıkla. O zaman da bir panikatak haliyle, bir şeyler yapmaya çalışıyor bazı organları ile bazı CHP'liler. İl Başkanının Önder Sav'a rağmen çarşaflıya rozet takma seremonisi, kadın kollarının çarşaf yırtma ayini gibi ne İsa'ya ne de Musa'ya yarayan gündelik showlar. Bir de Kılıçdaroğlu'nun kişisel yırtınmaları, uğraşları, didinmeleri var tabi. Açılım yapmaya veya katkı sunmaya vizyon ve misyon eksikliği varsa ya da hepsinin toplamında bir derli toplu muhalefet bile çıkmıyorsa, işte böyle savrulup, saçılmadan başka bir seçenek kalmıyor CHP'ye de…
Parti yerli yerinde duruyor aslında. Elbette 2010'lu yıllara rağmen Milli Şef'i de yerli yerinde. Hem de kuruluşundan beri (70'li yılların Karaoğlan dönemi hariç) halktan alamadığı kitlesel desteği ile. Savrulanların en önde gidenlerine öncelikle bakalım isterseniz. İstanbul Belediye seçimlerinden beri kendi partisinden aldığı darbelerle karizmasında çizilmedik yeri kalmayan Kılıçdaroğlu'na göz gezdirelim. Parti yönetiminin gaf diye nitelendirdiği Batman'daki çıkışından sonra, televizyon ekranlarında kırmızı boğazlı kazağı ile kırdığı potları tamir etmeye çalışırken görüyoruz ekranlarda.
Dudaklarından dökülen incileri toplamaya geçmeden, kırmızı kazak giyinme gafına takılacağız önce. Alevilere mesaj desek, sadece kırmızı kazak yetmez. Alevi açılımlarında yoksunuz, çalıştaylarında yoksunuz, Onur Öymen'in Dersim katliamını onaylayan sözlerini düzeltmeye yetmez o kadarcık bir jest. Kürtlerin kırmızı aşkına gönderme desek; Kürt açılımının önünü tıkamak için örülen onca duvardan, üretilen komplolardan sonra, taş atan küçük çocukları ağır cezalardan kurtaracak yasal düzenlemelere MHP bile sıcak bakarken, partinizin hala şartlara-şurtlara takılmasını açıklayamazsınız sadece bir kırmızı kazakla. Komünistlerin kırmızı aşkı derseniz, eh belki biraz. Kast ettiğiniz sadece TKP ve İP gibi ulusalcı çevrelerse evet. Yoksa hak, adalet, eşitlik kastıyla evet dersek bizim Taraf'ın da en az yarısı darılır bana.
Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin doğusunda yaptığı son konuşmalarında; “bölgede terör, işsizlik ve fakirlik sorunlarını önce istismar pardon çözeceğiz diyor” ve sorunları doğru bir teşhisle sıralıyor. Çözüm önerilerine gelince; iyi bir başlangıç yaparak, “genel bir afla toplumsal uzlaşı ve barışı sağlayalım” diyor. “İşsizlik ve fakirlik sorunlarını çözmek için de bölgede Devlet Üretme Çiftlikleri kuracağız, devlet eliyle fabrikalar yapacağız” diyor. İşte kıyamette bu çözüm önerileri ile kopuyor. Onun eski Milli Şefi onun doğrularından dolayı pişman ediyor Kılıçdaroğlu'nu söylediklerine. Kıvrılıyor yine bizim Kemal, kıvranıyor.
Hemen ertesi gün; “silahlar bırakılmadan örgüt mensuplarının hepsi teslim olmadan olur mu af “ diyor. Yanlışlarına ise, karışan yok. Devlet Üretme Çiftlikleri yapacaklarmış bölgede. Urfa'daki iki milyon hektar arazi üzerine kurulmuş Devlet Üretme Çiftliğinin neyi üretip, işsizliği nasıl çözdüğünden tamamen bihaber olsa bile, dünyadaki örneklerini de hiç takip etmemiş bizimki. Simultane konuşuyor. Yoksa Stalin ve Mao'dan sonra Devlet Üretme Çiftlikleri yapmaktan söz eden bir sosyalist lider kalmadığını biliyor olmalıydı. Den Siao Ping'in bile zamanında vazgeçtiği ekonomik açılımlar öneriyor Kemal Bey. Bölgedeki Tekel ve Şeker fabrikaları kapatılırken acaba jet Fadıl ile ortaklı otomobil fabrikaları mı açmayı düşünüyor?
Kemal Kılıçdaroğlu; Milli Şefinden tırsıp, doğrularından geri adım atmazsa, yanlışlarla gündeme gelmek zorunda kalmayacak. İnsanlara da CHP'nin yeni KİT'ler yaratıp, yağmalama sevdasında olduğunu düşündürtmeyecek. O zaman da parti içinde ciddi bir lider alternatifi konumuna gelecek. Baykal bu durumdan elbette hoşnut olmayacak. Bu da korkması gereken bir durum değil çünkü insan ömrünün sınırlı olması nedeniyle, hiçbir Milli Şeflik sonsuza dek sür(e)mez.
Tek endişem CHP'nin yaklaşık bir yıl içerisinde yapılacak bir seçimdeki muhtemel başarısızlığından sonra Kılıçdaroğlu'nun bu görevi sürdürebilmesi de imkânsız olacak. Yerine gelenler ise Cüheyl Cüheyl tavırlarla partiyi iyice ulusallaştırıp küçültecekler ki, buna ne Türkiye'nin, ne de CHP'nin evet demesi söz konusu olmamalı, değil mi?..
ÖNDER AYTAÇ - SAMANYOLUHABER.COM