CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır ziyaretime ilişkin demokrasi vurgusu yaptım ama bu oraya özgü bir vurgu değildi. Örneğin Rize’ye de diğer illere de gitsem demokrasi vurgusu yapardım” ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı’nın parçalanacağına yönelik ülkeyi beklentiye sokmaya çalıştığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Şu an güçlendirilmiş parlamenter sistem için çalışan altı siyasi parti genel başkanı da büyük sorumluluk içinde hareket ediyor. Demokrasi konusundaki açmazların farkındalar” vurgusu yaptı.
Kılıçdaroğlu, olası baskın seçim iddialarından muhalefetin Cumhurbaşkanı adayına, ertelenen Diyarbakır ziyaretinden ittifak ilişkilerine kadar birçok konuda BirGün’den Nurcan Gökdemir’e anlattı.
Yeni partilerle yeni bir ittifak kurulması ya da Millet İttifakı’nın isminin değişmesi konusunda da konuşan Kılıçdaroğlu, “İttifakı oluşturan bileşenlerin tamamı karar verir. ‘Benim düşüncem şudur’ demem doğru olmaz” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE ile takip edilmesiyle ilgili şunları söyledi:
“Demokrasinin olmadığı ülkelerde otoriter yönetimler, toplumu baskılamak için yasa dışı yollarla delil üretmek isterler. Toplumun duyarlı kesimlerini dinleyip oradan elde ettikleri gayri resmi bilgilerle onların üzerinde baskı kurmak isterler. Demokrasilerde bu kabul edilemez. Belediye başkanlarımızın, bizim telefonlarımız dinleniyor. Ama şu bir gerçek ki ne yaparlarsa yapsınlar, biz yasa dışı hiçbir olayın içinde değiliz. Yaptığımız her şey yasal. Bizi dinlemelerinden son derece memnunuz. Umarım bizi örnek alırlar. Bu şekliyle dinlemek, devleti yönetenlerin korkularından kaynaklanıyor. Korkunun esiri olan bir yönetici ise ülkesini sağlıklı yönetemez. Adaletli ve ahlaklı yönetim sergileyemez çünkü siz daha baştan tüm kuralları ezerek yasa dışı yola başvuruyorsunuz. Mevcut AKP yönetimi bu haliyle otoriter bir rejimdir. Vatandaşlarımızın bunu korku unsuru olarak kabul etmemelerini isterim. Zaten burada ne konuşuyorsak dışarda da onu konuşuyoruz.”
Kar yağışından dolayı ertelenen Diyarbakır ziyaretine dair de konuşan Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır ziyaretime ilişkin demokrasi vurgusu yaptım ama bu oraya özgü bir vurgu değildi. Örneğin Rize’ye de diğer illere de gitsem demokrasi vurgusu yapardım. Bölgede geçmişte büyük acılar yaşandı. Şehitlerimiz var, insanlar büyük acılar yaşadılar. Terörün bölgede çok etkin olduğunu biliyoruz. Bugün için çok minimize edilmesi, hepimizin de mutlak arzusu. Terörün insanlık suçu olduğunu biliyoruz ama terörle mücadele ediyoruz derken demokrasi askıya alınıyor. Demokrasi askıya alınırsa da en çok terör örgütlerine prim verirsiniz. Toplum üzerindeki kurulan baskı, bu baskının yoğunlaşması, belli kesimlerin terör örgütlerine sempati duyulmasını sağlar. Havalar biraz daha ısınınca daha iyi koşullarda Diyarbakır’a mutlaka gideceğim. Eğer Diyarbakır’a belirlediğimiz tarihte gitmiş olsaydım cezaevinde işkence görmüş bir yurttaşı da ziyaret edecektim. İşkence suçu, o dönemin yetkilileri gözetiminde gerçekleşmişse onlarla helalleşmemiz lazım. Diyarbakırlılara sadece demokrasi değil, insan hakları, ekonomi, işsizlik hakkındaki fikirlerimi ve çözüm önerilerimi anlatacağım” dedi.
Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı’nın parçalanacağına yönelik ülkeyi beklentiye sokmaya çalıştığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Şu an güçlendirilmiş parlamenter sistem için çalışan altı siyasi parti genel başkanı da büyük sorumluluk içinde hareket ediyor. Demokrasi konusundaki açmazların farkındalar. Altı siyasi partinin genel başkanları, güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda bir görüş addediyorlarsa bu Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır, umut vericidir. İttifakı oluşturacak siyasi partiler oturacak, konuşacak, kamuoyuna taahhütlerde bulunacaklar. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken hangi adımların atılması gerekiyor, bu konuda çalışmak, çaba göstermek gerekiyor. Toplumun karamsar olmasına hiç gerek yok. Bütün bu sorunlar akılcı yöntemlerle uygarca konuşarak tartışarak çözülür” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı’na nasıl bir profili aday göstereceklerine dair de açıklama yapan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bozulan hukuk düzenini yeniden inşa etmek istiyorsanız, devletin yaşadığı çürümeyi sonlandırmak ve yeniden inşa etmek istiyorsanız, devleti bilen, sağduyulu, ittifakın bileşenlerine güven veren ve ortak hareket etmeyi temel ilke olarak kabul etmiş birisini cumhurbaşkanı adayı olarak belirlersiniz. Çünkü bu bir geçiş süreci. Böyle bir cumhurbaşkanı Türkiye’yi inşa konusunda elbirliğiyle bir güç olarak ortaya çıkabilir. ‘Biz çok popüler bir ismi getirip cumhurbaşkanı seçelim’ diye bir düşüncemiz yok. Cumhurbaşkanı adayının nitelikleri çok önemli. Adayın siyasetçi olması lazım. Çünkü devlet siyasal bir organ. Siyasal organı iyi tanıyan bir siyasetçi olması lazım."
Her partinin ekonomi alanında çalışmaları olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Her partinin kendi programı var. Biz, ‘Kendi programınızı bir kenara bırakın’ diyemeyiz. Hepsini oturup konuşuruz. Her partide ekonomi konusunda genel başkan yardımcısı düzeyinde yetkin insanlar var” dedi. Ekonomi programının DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a bırakıldığına dair iddiaları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hiçbir konu hiçbir siyasi partinin tekeline verilemez. Çünkü sorun ekonomi, insan hakları, adaletsizlik, liyakat sisteminin çökmesi, devletteki çürüme, liyakat sisteminin çürümüş olması. Hangi görüşten olursak olalım önce devleti doğru saat gibi çalışan bir organa dönüştürmek zorundayız. Merkez Bankası’ndan tutun Kamu İhale Kurumu’na kadar en nitelikli insanlar buralarda görev yapacaklar, yasaların gereğini yapacaklar, yasadışı iş yapan bürokratlar bürokrasiden ayıklanacak, düzgün, namuslu insanlar gelecek. Bunun A Partisi, B Partisi olmaz. Siz devletteki yapıya parti gözlüğü ile bakarsanız devletin yapılanmasında uyumsuzluk çıkar. Biz altı ay içinde Türkiye’de bütün çarkların rahatlıkla dönebileceğine inanıyoruz. Bütün bunların hepsi yapılabilir. Kamuda hala çalışan çok nitelikli insanlar var. Bunlar biraz köşeye atılmış insanlar, yetki ve görev verildiğinde çok iyi çalışırlar” açıklamasını yaptı.
Kılıçdaroğlu, yarın seçim olacak gibi çalıştıklarını ifade ederek, “Seçim sandıklarının başındaki görevlilere kadar çalışma yapıyoruz. Bu konuda çok iddialıyız. ‘Erdoğan seçim yapar mı, kaybetse de gitmez...’ Bunlar hayal, halkın moralini bozmak için bazı arkadaşların yazdıkları, televizyonlarda söyledikleri. Seçim olacak ve Erdoğan’ı demokratik yollarla göndereceğiz. Türkiye coğrafyasının neresinde yaşarsa yaşasın vatandaşların bunu bilmesini isterim. ‘Efendim acaba seçim olur mu?’ diye soruyorlar. Bu özellikle AK Parti kanadının pompaladığı bir şey, insanların sandığa gitmemesini sağlamak için yürütülen bir çaba. Hiç kimsenin hele hiçbir aydının bunu söylemeye hakkı yok. Seçim olacak ya zamanında ya erken. Sandığa gideceğiz, sandıklara sahip çıkacağız, oyumuzu kullanacağız ve bir kâbus dönemini sonlandıracağız, herkesin buna inanması lazım” diye konuştu.