Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 37'nci Olağan Kurultayı’ndan sonra ilk defa konuşan Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül tartışmalarıyla ilgili olarak, "Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?" ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 37'nci Olağan Kurultayı'ndan sonra yaptığı ilk açıklamada, Muharrem İnce ile ilgili olarak henüz disiplin süreci düşünülmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çıkarılacağına dair, "Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı, 'partinin sağa kaydığı' yönünde eleştirilerde bulunanları ise 'kantin solculuğu' nitelemesiyle eleştirdi.
Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
Bir açıklama yaptınız ve iddiaları parti yönetimi olarak yanıtladınız. Muharrem İnce’yi disipline vermeyi düşünüyor musunuz?
Bu aşamada hayır.
Peki hangi aşamada?
Partiye zarar veren hiç kimseyi partide tutmak istemeyiz.
Muharrem İnce CHP’ye zarar veriyor mu, kime yarıyor bu kargaşa?
Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum.
İnce, sizi muhalefetin tek adamı olmakla itham etti. Kurultay döneminde de bu yönde eleştiriler aldınız. Doğru mu, tek adam mısınız?
Öncelikle şunu söylemek isterim, kurultay, gerçekten de çok güzel bir atmosferde gerçekleşti. Pandemi döneminin tüm koşullarına uyuldu. Hiçbir yerden, medya mensupları dahil şikâyet gelmedi. Kurallara uyarak gereği yapıldı. Söylem olarak da son derece başarılı bir kurultaydı. “Kurultayı neden şimdi yapıyorsunuz?” diye eleştiriler geldi. “Partiler kongrelerini yapabilir” diye açıklama gelince, yaptık.
Çünkü sonbaharda tablonun ağırlaşabileceğini görüyorduk, ki zaman bizi haklı gösterdi. Önümüzdeki dönemde, Covid-19’la ilgili olarak çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalabilir Türkiye.
CHP’yi sağa kaydırdığınızı düşünenler var, ne diyorsunuz?
Hayatımda duyduğum en saçma şeylerden birisidir bu. Az önce ifade ettiğim parti içi demokrasiyi işletecek, taşeron işçileri gündeminin en baş konusu yapacak, apartman görevlileri için kadınlar için gençler için işçiler için gecenizi gündüzünüze katacaksınız.. Adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceksiniz.
Herkes için ve her alanda adalet için mücadele edeceksiniz, sonra da yok CHP sağa kaymış. Bu eleştirileri yapanların pek çoğunun solculuğu “sözde” solculuktur, gardrop Atatürkçülüğü gibi, gardrop solculuğu, kantin solculuğudur. Biz “Taşeron işçilerine kadro” diyene kadar, kimsenin aklına gelmiyordu o kardeşlerimiz. Kimse “Bu ülkede 100 binlerce taşeron işçi var, onların hakları ne olacak” diye sormuyordu bile.
Acaba emekliye iki maaş ikramiye, bu sözü söyleyenlerin aklına geliyor muydu? Toplumun en yoksul kesimi olan orman köylülerini gündeme getirmek, bu sözü söyleyenlerin akıllarına geliyor muydu? Bu sözü söyleyenler acaba kendi oturdukları binalarda apartman görevlilerinin sorunlarını biliyorlar mıydı? Toplumun en duyarlı, bugüne kadar sahip çıkılmamış her kesimine sahip çıktık. Bana söyler misiniz, bunun neresi sağcılık?
Rakı masalarında Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirmeyi asla kabul etmem ve doğru bulmam. Oturup, CHP’yi samimi olarak eleştirenleri dikkatle okurum. Çünkü onlardan öğreneceğim şeyler vardır. Ama oturup kendisine post tahsis edilmedi diye veryansın edeni samimi bulmam. Bunlardan dost da olmaz, partiye, ülkeye yarar da gelmez.
CHP’de Atatürk düşmanları var mı?
Hayır efendim, yok. Olamaz
"YERİ GELDİĞİNDE ELEŞTİRDİK, ONU DA SÖYLEYEYİM"
Kemal Bey, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile her hafta bir araya geliyor, uzun telefon konuşmaları yapıyormuşsunuz, gönlünüzdeki cumhurbaşkanı adayı da Abdullah Gül’müş, doğru mu?
Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanıyken belli aralıklarla Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne davet eder, bizim gözümüzden Türkiye’yi ve Türkiye’nin sorunlarını dinlemek isterdi. Ben de aktarırdım, gizli kapaklı değildi zaten. Bir devlette olması gereken geleneği sürdürmek istiyordu. Neden? Çünkü cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır, tarafsızlık için de yemin etmiştir. Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldığı gün genel merkezimize geldi, vedalaştık, kendisini uğurladık.
Herhangi bir kavgamız yok, yeri geldiğinde kendisini de eleştirdik, onu da söyleyeyim. Ayrıldıktan sonra en son kız kardeşimin vefatı dolayısıyla Sayın Gül aradı, başsağlığı dileklerini iletti. Kendisine teşekkür ettim. En son görüşme o zaman. “Her hafta görüşme” ve benzer iddiaları ortaya atanlar birilerinin kontrolü altında olan, ruhen de rahatsız şahsiyetler.
Aklınızdan cumhurbaşkanı adayı olarak hiç Abdullah Gül geçti mi?
Şöyle ifade edeyim: Bize gelen böyle bir şey yok. Nereden çıktı ben de bilmiyorum. Abdullah Gül, isterse cumhurbaşkanı adayı olabilir tabii. Kalkıp, “Olamazsın” diyemeyiz ki...
Tabii olabilir de sizin partinizden olur mu?
Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?
"EKMELEDDİN BEY CUMHURBAŞKANI OLSAYDI TÜRKİYE ORTADOĞU'DA BATAKLIKTA OLMAZDI"
Gül korkusundan çok mesele şu mu: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığında doğru karar vermediğinizi düşünenler var ve tartışma bunun tekrarlanması üzerinden yürütülüyor...
Bugün Ekmeleddin Bey cumhurbaşkanı olsaydı Ortadoğu’da bu felaket olmazdı İpek Hanım. Ekmeleddin Bey, Türkiye’nin yetiştirdiği ender bilim insanlarından biridir. Başka ülkelerin, adına uluslararası yarışma düzenlediği, ödül verdiği bilim insanımızdır ama yeteri kadar anlatamadık. Önyargılarımız vardı, vesaire. Dünya görüşüne katılırsınız, katılmazsınız ama Ekmeleddin Bey’in saygınlığı konusunda bugün de bir endişem yoktur.
Abdullah Gül’den korktuklarını mı düşünüyorsunuz?
Ee, bu kadar gündeme getiriyorlarsa korkuyorlar demektir.
Sizin gönlünüzde cumhurbaşkanı olmak yok mu?
Bizim bir ittifakımız var, adına “Millet İttifakı” diyoruz. Bir ittifak yaptıysanız kararları ittifakın liderleriyle beraber alırsınız. “Ben yaptım, oldu” derseniz onun adı ittifak olmaz. Bu akılcı, önyargısız bir yanıttır. Bu yanıtın temelinde kişisel hiçbir beklenti ve çıkar ilişkisi yatmaz. Bu yanıtın temelinde Türkiye’nin aydınlığa kavuşması ideali yatar. Altını çizerek şunu söylemek istiyorum: Yeri geldiğinde herkes özveride bulunmak zorundadır! Çünkü Türkiye’den daha değerli hiçbir şey yoktur.
"BIDAN, ERDOĞAN'IN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAKTAN VAZGEÇSİN"
ABD başkan adayı Biden’ın aylar önce verdiği “Erdoğan’ı yenmeleri için muhalifleri desteklemeliyiz” demeci birden gündeme geliverdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir defa şunu açıkça söyleyeyim: Joe Biden haddini aşmıştır. Türkiye’de muhalefete destek verecek yegâne kaynak, millettir. Bizi başka siyasilerle, Türkiye’yi de başka ülkelerle karıştırmamasını öneririm.
Çünkü biz “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu bir ülkeyiz. Siyaseti de okyanus ötesinin çıkarları için değil, milletimizin çıkarları için yaparız. Joe Biden, Erdoğan’ın değirmenine su taşımaktan vazgeçsin.