CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Keşke hiç şehidimiz olmasa, ama eğer Türkiye kendi geleceğini güvence altına almak açısından böyle bir operasyon başlatmışsa, belli acılara katlanmak gerekiyor.” sözlerine tepki var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Anadolu Ajansı'na söylediği “Keşke hiç şehidimiz olmasa, ama eğer Türkiye kendi geleceğini güvence altına almak açısından böyle bir operasyon başlatmışsa, belli acılara katlanmak gerekiyor.” partisinden ve farklı çevrelerden tepkiler geliyor. CHP Liderini AKP ve MHP koalisyonuna dahil olmakla suçlayan partililer Kılıçdaroğlu'ndan net bir cevap bekliyor. Gerçi Kılıçdaroğlu açıklamsını düzeltmeye çalıştı ama yinede bir çok kimseyi ikna edememiş gözüküyor.
CHP Liderini eleştiren isimleden biri de Sol kesimin önemli yazarlarından Sosyolog Oya Baydar. Baydar T24.com sitesinde yayınladı yazısında Kılıçdaroğlu'na en net tepkiyi göstermiş. İşte Baydar'ın yazısından ilgili bölüm
“Keşke hiç şehidimiz olmasa, ama eğer Türkiye kendi geleceğini güvence altına almak açısından böyle bir operasyon başlatmışsa, belli acılara katlanmak gerekiyor.”
İnanmadım, inanamadım. Önce haberi okuduğum T24’ü, sonra bilgisi olabilecek herkesi aradım. Doğruydu, Sayın Kılıçdaroğlu bunları söylemişti. Şimdi kimse çıkıp da bu sözleri aklamaya, ardında ne var, önünde ne var, sonra Uşak’ta konuşurken şunları şunları söyledi, hükümetin Suriye politikasını eleştirdi falan demeye kalkışmasın. Bu sözler bizzat Kılıçdaroğlu tarafından yalanlanmadıkça; AKP ve MHP “millî” koalisyonunun zihniyetinin özlü ifadesidir.
“Belli acılar” kimlerin uğruna çekiliyor?
Ne için, kimlerin çıkarları için çekildiğini çok iyi bildiğimiz bu acılara siz katlanın Sayın Kılıçdaroğlu, biz katlanamıyoruz. Geçelim bugün 180 derecelik bir dönüşle değiştirilen Suriye politikasının yanlışlığını. Geçelim Esad’ı devirme, Suriye’de Müslüman Kardeşler iktidarı oluşturma ve bölgede Osmanlı’yı ihya çabalarını. Geçelim bu amaçla cihatçı grupları destekleme, Kürtleri hem içerde, hem Suriye’de tepeleme siyasetini. Bugün, Türk askerinin El-Bab ve bölgede savaşa sürülmesinin kitleye servis edilen gerekçesine gelelim. Bu gerekçe Türkiye’nin geleceğinin güvenceye alınması olarak sunuluyor. Hatta Cumhurbaşkanı, halkım bunu da yer nasıl olsa hesabıyla, “durursak Sevr’e varırız” diye gerçeklerle, akılla, îzanla açıklanamayacak sözler bile söylüyor. Kılıçdaroğlu’nun o vahim cümlesi de bunun farklı üslupla tekrarından ibaret.
Basitçe söyleyelim: Türkiye’nin geleceğinin güvencesi başka bir ülkenin topraklarına girip askerlerini orada kırdırmakla değil, kendi sınırlarını korumak ve o sınırlar içindeki herkesi barış ve özgürlük içinde yaşatmakla sağlanır. Geleceğimizin güvencesi, bölgede çatışan süper güçler arasında bir onun bir bunun kucağına atlayarak dans etmekte değil, bağımsız, doğru ve tutarlı bir bölge ve dünya siyaseti izlemektedir. Yedi düvele kükreyip, küfredip sonra küfrünü yalayıp yutmakla, eski efendilere nispet yaparak yeni efendilerin koltuk altına girmekle ne bugünün ne de geleceğin güvencesi sağlanır. Bunun yolu kendi ülkende barışı, özgürlüğü, adaleti sağlamaktır, halklarını mutlu etmektir. Fırat Kalkanı’nı ve El Bab’operasyonunu proaktif (önleyici) savaş konseptiyle açıklamaya çalışmak, öte yandan faşizan milliyetçi/ulusalcı Sevr paranoyasını yeniden ısıtıp bu defa AKP-MHP eliyle sofraya getirmek ülkemizin geleceğini güvence altına almaya değil büsbütün karartmaya yarar.
Merak ettiğim: Kılıçdaroğlu gerçekten böyle mi düşünüyor yoksa Erdoğan-Bahçeli cephesine dahil olmanın partisine oy kazandıracağı yanılgısıyla “millî birlik(!)” adına askerlerimizin, çocuklarımızın IŞİD katillerince öldürülmesine, yakılmasına göz yummamızı mı istiyor?