Bu yazı bitene kadar Ergenekon’u unutun.
Bu örgütün, Türkiye’nin gizli iktidarı olduğunu, “Asıl Devlet” dedikleri şeyi halka karşı korumakla görevli, profesyonel, iyi organize olmuş hatta silahlı bir terör örgütü olduğu yönündeki iddiaları da bir kenara bırakın.
Darbe planlarını, cephaneleri, 367’yi, Danıştay saldırısını,
“Google’dan çıkarılmış kapatma davasını” unutmak zor olabilir.
Ama siz unutmaya devam edin ve Ergenekon’un sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, medya, yargı, ordu, emniyet ve bunlar gibi Türkiye’de güç kabul edilen kurumlarda, kadrolaşıp yapılandığı yönündeki bilgilerinizi de görmezden gelin.
Kemal Kerinçsiz denilen şahsı tek başına düşünün mesela. Türkiye’deki binlerce avukattan biri olarak. Adliye koridorlarında elinde çantası ile… Mahkeme salonlarında savcıya ve hakime müvekkilinin derdini anlatabilmek için çırpınırken hayal edin.
Mutlaka bu da çok zor olmalı.
Çünkü Kerinçsiz’i siz hiç böyle bir avukat görüntüsüyle tanımadınız. Bu adamı ya arkasına taktığı, ona buna hakaret edip yumurta atan bir grubu yönlendirirken gördünüz, ya da birilerine tehditler savururken.
O zaman da bu soruyu mutlaka sormuşsunuzdur. Ama şimdi bir kere daha sorun.
BU ADAM KİM ve bir gruba sözünü hangi sıfat, rütbe ya da kimlikle dinletiyor?
Ene’sini (benliğini) tatmin için para verip gündelik adam tutarak ona buna eylem koyan bir mirasyedi olmadığı kesin. Zira üç-beş sene evveline kadar piyasada böyle bir karakter yoktu. Onun hedef seçtiği Hrant Dink, Orhan Pamuk gibi kişilerse yine Türkiye’deydi ve yine aynıydılar.
Ayrıca Kerinçsiz, varidatlı da değildi. Bir avukattı ve sanırım eylemlere katılmaktan avukatlık yapacak vakti de olmuyordu. Ama şaka maka etrafında işlerini güçlerini bırakıp Kerinçsiz’le Heybeliada’da faytona binmek için can atan bir grup vardı.
Kerinçsiz’e saygı ve hürmet gösterenlerin çapulcu sürüsü olmadığı da belliydi. Mesela grubunun içinde Ümraniye bombalarının sahibi olduğu ileri sürülen Oktay Yıldırım bile bulunuyordu.
Dahası bazı savcıların
“bir emriniz var mı” diye ondan işaret beklediği kulağınıza geliyor, kritik dava ve soruşturmalarla ilgili bilgi ve belgeler adliyelerden Kerinçsiz’e akıyordu.
Son günlerde
“Cumhurbaşkanı yargılanabilir” kararıyla gündeme gelen hakimin dahi Kerinçsiz’den “aferin” aldığı ortaya çıktı.
Düşünün ki bu hakim, ihanet-i vataniye suçu dışında, Anayasa’nın koruma altına aldığı Cumhurbaşkanına meydan okuyabiliyordu. Ama Kerinçsiz’e “aslan gibi görünmek” için
“ben de Başbakan’ı yakan başkanım” deme gereği hissetmişti.
Ki gazeteler Kerinçsiz’in bu hakimden
“Aslan gibi çocuk” diye bahsettiğini yazıyor birkaç gündür.
Mahkeme salonunda en üst makamda oturan bir hakimin bir avukata kendini övmesi garip geldiyse o soruyu yine sorun.
Devleti temsil eden bir hakimden “çocuk diye bahsedebilen BU ADAM KİM?
Kitaplardan öğrendiğimiz ve hayatta da tecrübe ettiğimiz sosyal bir kural var. “Bir nefer, lideri adına hareket ederse, gittiği yerlerde o liderin kredisine göre hürmet ve saygı görür. Sözü de liderin emri olarak algılanıp yerine getirilir.”
Acaba Kerinçsiz bu misaldeki nefer olabilir mi? O’nu “sözü dinlenir” yapan nevi şahsına münhasır bir cazibe midir? Yoksa savcı ve hakimlerden daha üst makamda duran bir liderin verdiği icazet mi?
Yazının sonunda Ergenekon’la ilgili duyduklarınızı, bildiklerinizi yeniden hatırlayın ve son bir kere daha sorun.
KİM BU ADAM?