Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz, son dönemde atılan iftiralara sert cevap verdi. Gazze ve Somali'de yapılan fedakarlıklara dikkat çekti.
Geçtiğimiz ekim ayından beri olağanüstü denetimler geçiren, Sabah gazetesinin ulaştığını iddia ettiği detay denetim raporları kendilerinden saklanan Kimse Yok Mu’nun Başkanı İsmail Cingöz, “Erdoğan’ın yardım çağrılarına ilk koşturan kurum olmanın belini ödüyoruz” diyor.
12 yıl içinde 113 ülkeye milyonlarca liralık yardım götüren Kimse Yok Mu, sadece ülkesinin iktidarına yaranamadı! Geçtiğimiz ekim ayından beri olağanüstü denetimler geçiren, Sabah gazetesinin ulaştığını iddia ettiği detay denetim raporları kendilerinden saklanan Kimse Yok Mu’nun Başkanı İsmail Cingöz, “Masabaşı raporlarla derneği kapatma mı niyetindeler, endişe duyuyorum. Erdoğan’ın yardım çağrılarına ilk koşturan kurum olmanın belini ödüyoruz” diyor.
12 yılda gelinen yer itibariyle, Kimse Yok Mu şu anda kaç ülkede faaliyet gösteriyor?
Kimse Yok Mu, şu an itibariyle 113 ülkede, Afrika, Ortadoğu, Uzakdoğu, Asya, Güney Amerika gibi birçok bölgede görev yapıyor. ABD’deki Sandy Kasırgası’nda yaptığımız çalışmaları söylemeyi de, sosyal medyada ‘Yahudi uşaklığı’ ve ‘İngiliz ajanlığı’yla itham edilsek bile, büyük mutluluk sayıyorum.
113 ülkeye, hangi insan kaynağıyla gidiyorsunuz? Bu kadar çok çalışanınız var mı? Lojistik gücünüz nereden geliyor?
İnsan kaynağını ikiye ayırabiliriz. Birincisi, bu yardımları yaparken emek veren insanlar. İkincisi, yaptığımız yardımları görünce “Ben de varım” diyen insanlar.
Allah’a hamdolsun, şimdiye kadar 3 milyonun üzerinde bağışçı kitlemiz oldu. Bu insanlar, projelerimize kaynak oluşturuyorlar. Ve yardımların sahada organizasyonunda görev alıyorlar. Bugün uluslararası yardım kuruluşlarının da en çok zorlandığı yer burasıdır. Hukuki anlamda bir barem belirtilmemiştir. Çünkü önlerini göremiyorlar. Toplanan yardımların yüzde 60-70’lere kadar olan bölümü, organizasyon giderlerine ve bu yardımların icrası aşamasındaki faaliyet giderlerine harcanıyor. Geriye yüzde 30-40’lık bir yardım yapılabiliyor. İşte biz burada farklılığımızı ortaya koyuyoruz.
Nasıl?
Yardım yapan gönüllülerimiz ya da bağışçılarımız, o paraların nasıl kullanılacağına ilişkin kurulan komisyonlarımızda da yer alıyorlar. Karar alındıktan sonra, “Ben bu yardımın dağıtılma-sında gönüllü çalışmak istiyorum” diyorlar.
DEVLET BAŞKANLARININ ÇOCUKLARI STAJA GELiYOR
Gönüllüleri, yardım bölgesine siz mi götürüyorsunuz?
Biz götürüyoruz. Şunu da paylaşmak isterim… Bizim gönüllülerimizin yüzde 99.9’u bütün masraf ve giderlerini yine kendi ceplerinden karşılıyor. Bu yönüyle bize büyük bir kaynak daha kazandırmış oluyorlar. Böylelikle, örneğin 200 milyonluk bir yardım havuzunuz varsa, 170-180 milyonunu direkt mağdura ulaştırabiliyorsunuz. Dünyadaki emsallerimizin 170-180 milyonu direkt mağdura ulaştırabilmesi için 300 milyon civarında bir yardım havuzu olması gerekir; çünkü bizimki gibi bir gönüllü profilleri yok.
Üçüncüsü, iyiliğin bulaşıcı bir tarafı var! Sizi görenler, “Neden aynısını ben de yapmayayım” der hale geliyor.
Örnek verebilir misiniz buna?
Geçen Kurban Bayramı’nda, Kenya’nın başkenti Nairobi’de, hepsi Afrikalı olan yedi gönüllümüzle tanıştık. Bir kısmı sonradan Müslüman olmuş. Orada, Kimse Yok Mu’nun baktığı yetimhaneleri destekliyorlar. İçlerinden bir kadın, “Ben, Nairobi’de yaşamıyordum. Kimse Yok Mu’yu tanıdıktan sonra eşimi ikna ettim ve Nairobi’ye taşındık. Burada Kibera denilen bir bölge var. Buraya biz giremeyiz, çünkü güvenlik sıkıntısı var. Ama şimdi sizin sayenizde girdiğimiz Kibera’ya, gitmediğimiz zamanlarda kendimi rahat hissetmiyorum. Hiçbir şey yapmazsam, kek yapıp satıyorum” dedi. Bunu söyleyen, Kenya’da çok da zengin bir kadın. Ve Kimse Yok Mu’yu bir kurban dağıtımında görüp etkilenerek, gönüllü olmuş.
Bugün, Japonya’dan Kenya’ya, Pakistan’dan ABD’ye kadar, gönüllülük projemizi yerinde görüp staj görmek için, kurumumuzda 10’ar, 15’er günlük periyotlar halinde stajyerlerimiz olur. Buna birçok ülkenin devlet başkanının oğlu, kızı da katılmıştır!
Şu ana kadar, dünya üzerinde birlikte çalıştığımız 143 partnerimiz var. Bunların 75-80 tanesi, Kimse Yok Mu’yu örnekledikten sonra, kendi ülkelerinde böyle bir dernek kurmuştur.
Yani uluslararası bir model oldunuz…
Evet. 113 ülkede yaptığımız çalışmalarda da, model olduğumuz o kuruluşların çalışanları, bizim çalışmalarımızda aktif olarak görev alıyorlar. Bu yanıyla da 100 bin civarında gönüllümüz var!
SURiYELi MÜLTECiLERLE iLGiLi BM iLE ÇALIŞIYORUZ
Kimse Yok Mu, Birleşmiş Milletler (BM) içinde de temsil ediliyor. Nasıl bir temsiliyet bu?
Ufkunuz, dünyanın her yerindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmaksa, hem uluslararası bir meşruiyet zemini oluşuyor, hem de deneyimli kuruluşlardan istifade edebiliyorsunuz. Biz bir sivil inisiyatifiz. BM ise resmi bir inisiyatif. Sivil inisiyatiflerle beraber adım adım atarak, sorun çözme iradesi ortaya koymak istiyor.
BM ile partnerliğimiz, Ekonomik ve Sosyal Konsey’in özel statülü üyesi olmamıza dayanıyor. BM’nin en önemli ve en fazla eleman istihdam ettiği konsey, burası. BM’nin alt örgütlerinden olan Mülteciler Yüksek Komiserliği’yle, Dünya Tarım ve Gıda Örgütü’yle, Dünya Sağlık Örgütü’yle, AB’nin bazı departmanlarıyla birçok çalışmada bir araya geliyoruz. Özellikle saha çalışmalarında, bu kurumlara ciddi katkı sağlıyoruz.
Onlara ne tür katkılar sağlıyorsunuz?
Örneğin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği diyor ki, “Türkiye’de çok fazla Suriyeli mülteci var. Bunlarla ilgili bir çalışma yürütmek istiyorum. Önce bu mültecilerin ve ihtiyaçlarının tespit edilmesi lazım. İhtiyaçlarının temin edilmesi ve bu insanlara ulaştırılması, en sonunda da raporlanması lazım.” İşte o zaman bize gelip, “Ben, Türkiye’de, mültecilerle ilgili bu çalışmayı sizinle yapabilir miyim” diyor.
“Neden bizimle yapıyorsunuz” diye sorduğum zaman, “Çok yaygın bir gönüllü ağınız var. Mültecilerin nerede yaşadıklarını, ihtiyaçlarını sizden daha iyi tespit edebilecek birileri yok. Bu ihtiyaçları, doğru noktaya, sizden daha iyi ulaştırabilecek birileri yok” diyor. Örneğin 3 milyon 400 bin lira gibi bir parayı, sponsor olarak, Kimse Yok Mu derneğine veriyor. Saha çalışmasını Kimse Yok Mu yapıyor.
Mesela şu anda Afrika’yla alakalı bir projemiz var.
BEŞ YILDA AFRiKA’YA 1000 OKUL
Nedir, Afrika’yla ilgili projeniz?
Proje, inşallah beş yılda, bütün Afrika’ya yayılacak. Projemizi, “Afrika Sahra Okulları Projesi” diye adlandırdık. Afrika’ya bin adet, hem de yanında su kuyusu olan, tarım yapılabilecek bir arazi ve bahçesi olan, köy okulları, çöl okulları ve sahra okulları götürme projemiz var. Bu ay itibariyle Ankara, İstanbul ve Afrika Birliği başkenti Addis Ababa’da tanıtımını yapacağız. Bu projeyi şu anda BM ile görüşüyoruz.
Afrika’da temiz su ile alakalı birçok projeyi BM ile görüşüyoruz. Şu ana kadar Kimse Yok Mu, 35 tane okul yaptı. Kasabalar, şehirler kurdu. BM alt kurullarında sadece tavsiye kararı alınabilen, hayata geçirilemeyen bütün bu projeleri, biz hayata geçirebiliyoruz.
MASABAŞI RAPORLA DERNEĞİ KAPATMAK MI NİYETİNDELER?
Yani Bank Asya’ya yapılan baskı size karşı da yürütülüyor?
Bank Asya’ya yapılanları medyadan takip ediyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, Kimse Yok Mu’ya yapılan, Cumhuriyet tarihinde hiçbir derneğe yapılmamıştır. Bütün bunlara rağmen, değil 3 tane, 43 tane de denetim yapsanız; değil 12 kişi, 1200 kişiyle de denetime gelseniz, Allah’ın izniyle bu dernekte bir sinek kanadı kadar hata, yamuk bulamayacaksınız.
Ama art niyetli bir rapor hazırlayıp, birilerine imza attıracaksanız bizi uğraştırmayın! Oturduğunuz yerde raporunuzu yazın, imzalayın, o rapor üzerinden hükümler verin! Derneğin ‘kamu yararı’ statüsünü ortadan kaldırmaya, hatta derneği kapatmaya yönelik bir kılıf uydurma süreci işletiyorlar. Hissiyatım bu. Yeni Türkiye’de böyle şeyler de bizim için sürpriz olmaz!
GERÇEK BiR YARDIM DERNEĞiNE KiMSE DOKUNMAZ
Somali örneğinde olduğu gibi iç savaşın hüküm sürdüğü ülkelerde, iki tarafı ikna edip yardım götürebilmek zor değil mi? Size müdahale etmiyorlar mı?
İç savaş dünyanın her yerinde ciddi bir problem. Sadece Somali değil, Pakistan için de, Myanmar için de, Filistin için de, Sudan için de geçerli, bu. Eğer siz gerçekten insani yardım derneği iseniz, gittiğiniz yerde olayların ‘neden ve niçin’leriyle ilgilenmeksizin mağdurlara ve yoksullara yardım yapıyorsanız, bu manada güven telkin edebilmişseniz, herkesin saygısını kazanırsınız. Böyle bir durumda, bırakın size dokunmayı, bir güvenlik şeridi oluşturup lojistik manada destek oluyorlar.
Bunu, IŞİD’in mağduru olan Türkmenler’e giderken de, Yezidiler’e giderken de, Filistin’e ve Gazze’ye giderken de, birçok yardım kuruluşunun girmekte zorlandığı Myanmar’a girerken de, Bangladeş’e giderken de yaşadık. Allah’a şükürler olsun ki 12 yıllık süre içinde dünyanın hiçbir bölgesinde bugüne kadar burnumuz bile kanamadı!
DENiZ FENERi DAVASI, YARDIM DUYGUSUNU YOK ETTi
Yardımlarınızla ilgili havuz medyasında ciddi bir karalama kampanyası var. Özellikle de Somali ile ilgili… Kimse Yok Mu’yla dertleri ne? İHH’yı yüceltirken, sizi neden itibarsızlaştırmak istiyorlar?
Yardım mukaddes bir iş. Önce yapana huzur verir. Bu manada, yapılan hücumların bir derneğe değil, bir düşünceye, bir duyguya, bir milleti var eden değerlere yapıldığını düşünüyorum. Bundan dolayı da müthiş bir acı duyuyorum.
Deniz Feneri örneğinde Türkiye’de bunu gördük. Bütün dünyada ve özellikle Türkiye’de, “Müslüman, hırsızlık yapan, çalan, yolsuzluk yapan, suistimal yapandır. İslam bunlara müsaade eden bir dindir” algısı oluşturuldu ve 10-15 senede toplum bunun yaralarını tam anlamıyla saramadı!
Kızılay da dâhil, bütün yardım derneklerinin muhasebe raporlarını alın. Deniz Feneri olayının, yardımları küt diye nasıl vurduğunu görürsünüz! O güvensizlik, toplumdaki yardım duygusunu yok etti.
Kimse Yok Mu’ya hücum edenler de, derneğimizden çok, Müslümanlığa ve İslam’a zarar verdiklerini göremiyor. Ya da gördükleri halde, bunu bilerek yapıyorlar.
iLK GiDEN HEP BiZ OLDUK
İnsanların en yumuşak karnı olan yardım duygusunun, siyasete alet edilmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Somali yardımları özelinde sordunuz… Bu yardımlar, 2011 yılında, Sayın Erdoğan’ın üzerine aldığı bir inisiyatifti. O sırada, BM Genel Kurulu’nda, “Ben görüşmemi Somali’deki insanlık dramına ayıracağım” deyip konuşma yapması, beni ağlatmıştı.
Biz o davete, Kimse Yok Mu olarak ilk koşturan kurumuz. Bugüne kadar bunları söylemiyorduk; ama artık yeter! Dünyanın neresinde problem varsa, siyasi iktidar halkımıza nereye dair bir çağrıda bulunmuşsa, emin olun ki biz oraya ilk giden olduk! Biz bugün, Erdoğan’ın o çağrısına, güçlü biçimde “Evet” dememizin bedelini ödüyoruz!
Nasıl yani?
O çağrıyı yapanlar, Kimse Yok Mu’nun eğitimden sağlığa, insani yardımdan yetim çalışmalarına kadar yaptığı yardımlardan memnuniyet duymaları gerekirken, bütün bunlardan acaba rahatsızlık mı duyuyor? Ya da Türk halkının cömertlik duygusuna bu kadar geniş biçimde katılabileceğimiz öngörülemedi mi, istenmiyor muydu? Somali ile ilgili rahatsızlık o günlerde mi başladı?
Ama Türk halkının en büyük teveccühü, Kimse Yok Mu’ya oldu. O gün Somali’ye destek olan Türk halkının, hangi derneğin ne kadar yardım topladığını, hangi şartlarda hangi yardımların yapıldığını bilmeye hakkı vardır.
Kimse Yok Mu’nun başı dik, alnı açık! Son bir yılda, üç ayrı denetimle, müfettişler tarafından binlerce dosyamız en ayrıntılı biçimde incelenmesine rağmen, Somali’ye yaptığımız yardımlarla ilgili sinek kanadı kadar dahi bir şey bulamadılar, bulamazlar!
2013 yılında bir milletvekilimizin verdiği soru önergesi üzerine, Somali için toplanmış paranın 56 milyon lirasının, ülkemizin en değerli kurumlarının bir tanesinin kasasında hâlâ durduğu ortaya çıktı. Bunu sayın bakan açıkladı.
EN ÜST DÜZEY HUKUK MÜCADELESİNE HAZIRIZ
Yani topladıkları yardımı Somali’ye götürmediler…
Götürmediler. Somali’de kıtlık, 2011 yılındaydı. Halk mağdurdu. Bizler gözyaşı akıttık. Tüm dünyayı yardıma davet ettik. Kimse Yok Mu, Somali için topladığı paraları, fazlasıyla ve ekstra bütçeler ayırmak suretiyle oraya götürdüğü gibi, hâlâ da yardımlara devam ediyor.
Ülkemizde 600 civarında Somalili çocuk var ve bunların 442’sini biz okutuyoruz. Somali’de açmış olduğumuz hastaneye düzenli biçimde takviyede bulunuyoruz. Sistemli bir şekilde aş evlerini işletiyoruz. 2011’de Somali kampanyası bitti! Ama hâlâ oraya para harcamaya devam ediyoruz. Diğerleri ne harcadı merak ediyoruz?
Biz fazla oluyoruz! Hizmet etmek için kimseden alkış, madalya beklemiyoruz. Bu dernekteki herkes, Allah rızası için bu çalışmaları yapıyor. Allah’ın rızasını bilmeyen insanlar, aynada herkesi kendisi gibi görüyor! Bu fedakârane çalışmaları anlamakta zorlanıyorlar.
Şunu da açık söylüyorum. Hakkımızda yapılan bu itibar suikastına boyun eğmeyeceğiz! Gerekiyorsa, Cumhuriyet tarihinin en üst düzey hukuki mücadelesini vereceğiz. Kumpaslarla, iftiralarla, medyaya tetikçilik yaptırarak, bağışçı sayısı 3 milyonu aşmış bu kuruma muamele ederlerse, kimse de bizim “Eyvallah” dememizi beklemesin!
Bu ülkede hâlâ hukukun olduğuna inanıyoruz. İç hukuk tükenir ve bu kumpas devam ederse, siyasi bir gündemle Kimse Yok Mu’yu linç etmeye devam ederlerse, uluslararası arenada da her türlü hakkımızı, terimizin son damlasına kadar arayacağı-mızdan kimsenin şüphesi olmasın!
MiLLET BAĞIRIRKEN, GAZZE’YE YARDIM GÖTÜRÜYORDUK
Türkiye’deki siyasal İslam, Gazze ve Filistin üzerinden sürekli bir duygu yoklaması yapıyor. Bu anlamda, Kimse Yok Mu da hedefe oturtuluyor. Buralara yaptığınız yardımların boyutu nedir?
Maalesef, Türkiye’de, siyasal İslam’ın etkisiyle, insanlığınız ve Müslümanlığınız, bir turnusol kâğıdı haline getirilen Gazze’yle ölçülüyor! Gazze için Fatih Camii’nde miting yapıyorsanız, Müslümansınız! Sultanahmet Meydanı’nı doldurup “Kahrolsun İsrail” diyorsanız, Müslümansınız! İsrail Konsolosluğu önüne çelenk koyuyorsanız, Müslümansınız! Ben de diyorum ki, Gazze’ye yardım, çelenk koyarak, sokaklarda miting yaparak, içinizdeki gazı boşaltmak için bağırarak yapılmaz!
Hatamız ne? “Kahrolsun İsrail” diye sokaklara dökülmedik! Hatamız ne? Millet meydanlarda miting tertip ederken, biz, “Hangi doktor arkadaşımızla, hangi tıbbi malzemeyi, Gazze’deki hangi eve ulaştırabiliriz”in derdini çektik! Millet gazını boşaltıp evine dönerken, bizim yardım konvoylarımız, TIR’larımız Gazze’ye varıyordu.
Gazze’ye sadece şu son iki aylık abluka döneminde, bu hafta içinde yapacaklarımızla birlikte, 2 milyon liralık yardımda bulunuyoruz. Bu yardımlar devam edecek. Ayrıca Kurban Bayramı’nda, Gazze’ye 1 milyon liralık kurban yardımımız olacak. Şu röportajı Kurban Bayramı’nın ikinci günü yapıyor olsaydık, size “Gazze’ye 3 milyon lira yardım yaptık” diyecektim.
ULUSLARARASI DENETİMDEM ALNIMIZIN AKIYLA ÇIKTIK
17 Aralık sürecinden bu yana nasıl bir denetim trafiği yaşadınız?
Bizim tarzımızdaki derneklerin rutin denetim süreleri, iki yılda birdir. Biz, o rutin denetimimizi yaşadık. Ama pek de rutin olmadı!
Nasıldı?
Üç aya yakın sürdü. Ben bu tarz derneklerin ayrıntılı denetlenmesinden yanayım. İç denetiminiz olmalı. Bağışçınız denetlemeli. Kamuoyu denetlemeli. Devlet denetlemeli. Uluslararası bağımsız denetim kuruluşları denetlemeli. Ki biz uluslararası bağımsız denetim kurumlarına da ilk denetim müracaatında bulunan kurumuz.
Uluslararası denetiminiz yapıldı mı?
Evet. İstanbul merkezli uluslararası AGN International denetim şirketine denetlendik. İki hafta önce denetim sonuçlandı. Denetim raporunda fevkalade olumlu, pozitif sonuçlar ortaya konuldu. Herhangi bir hata ya da yanlışlığa rastlanmadı. Bu denetim de yaklaşık üç ay sürdü. Yetinmedik, bu süreçte iki ayrı uluslararası denetim şirketi ile görüşmelere başladık ve onların da denetimlerini talep ettik. Bütün bunları uluslararası güvenilirlik ve hesap verilebilirlik prensipleri çerçevesinde çok önemli görüyoruz.
Devlet denetimine gelince… Çok da iyi niyetli olunmadığına inandığımız rutin denetimler yaşadık. İlk denetim üç ay kadar sürdü. Denetimimiz tamamlandı. Sonuç raporu elimize geldi. Takvim ve Sabah gazetelerinin haberi üzerine, Mülkiye Başmüfettişi başkanlığında, altı denetçi ikinci bir denetim başlattı.
SABAH’A VERiLEN RAPOR BiZE VERiLMiYOR
O ne zaman yapıldı?
Şubat ayı başında başladı, o da iki, iki buçuk ay kadar sürdü. Yüzlerce dosya, binlerce klasör en ince ayrıntısına kadar incelendi. Arkasından, üçüncü denetim talimatı geldi! O da bir buçuk gün sürdü.
Birinci denetim bitti, dernek pırıl pırıl. İkinci denetim bitti, Başbakanlık İletişim Merkezi’nden raporumuzu istiyoruz, vermiyorlar. İçişleri Bakanlığı, İstanbul Valiliği de öyle. Bize ikinci denetim raporu gelmeden, üçüncü denetim geliyor.
İlk iki denetimde de hakkımızda bekledikleri olumsuzlukları bulamayanlar, üçüncü denetimle acaba beklentilerine mi imza attırmak istiyorlar?
Size bunu açıkça söylediler mi?
Hayır, söylemediler; ama derneğin siyasi bir linçle karşı karşıya kaldığını düşününce, insanın aklına geliyor! Bir buçuk günlük o denetimin de raporu gelmedi. Ama tetikçilik yapan Sabah muhabirinin ulaştığı bir rapora; Meclis’ten Üstün Hizmet Madalyası alan, Bakanlar Kurulu kararıyla ‘kamu yararı’ statüsü kazanan, BM’nin Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin üyesi olan Kimse Yok Mu ulaşamıyor!
Bugün