Türkiye’de yürütülen cadı avının sık rastlanan örneklerinden biri daha başkent Ankara’da yaşandı.
Aranan bir kişi bulunamadığında ya da istendiği gibi ifade vermediğinde ona baskı uygulayabilmek için eşleri, kızları ya da anne babası tutuklanıyor. Bu keyfi tutuklamalar, ‘rehine hukuku’ veya ‘şantaj hukuku’ olarak niteleniyor. Şimdiye kadar onlarcasına rastlanan bu hukuksuzluğun son kurbanı, Anasınıfı Öğretmeni Semra Çakır (41), oldu.
Eşi Yusuf Çakır, gözaltında susma hakkını kullanınca 5 gün sonra eşi Semra Hanım hakkında tutuklama kararı çıktı. Savcı ve hakim, Semra Çakır’ın “Beni neden tutukluyorsunuz? Suçum nedir?” sorusuna karşılık tek kelime bile edemedi, hiçbir cevap veremedi. Çakır, 2 yaşındaki kızı Zeynep Şura ile birlikte Ankara Sincan Cezaevi’ne kondu.
Çakır ailesinin yakınlarından alınan bilgilere göre, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilk önce Yusuf Çakır hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Fakat kendisine ulaşılamadı. Bunun üzerine Semra Çakır, Cemaatin Aksaray ili bayan sorumlusu olduğu gerekçesiyle 12 Ekim 2016 tarihinde Ankara’da ablasının evinde gözaltına alındı. 3 çocuk annesi Çakır, buradan Aksaray Emniyet Müdürlüğü’ne sevkedildi.
Çocukları, Ankara’da kaldı. Onlardan biri henüz 7 aylık bir bebekti ve anne sütü emiyordu. Teyzesi her iki günde bir bebeği, arabayla 3 saat mesafedeki Aksaray’a götürdü ve gözaltındaki annesi ile buluşturdu. Semra Çakır, 12 gün gözaltının ardından tutuklanarak Konya Ereğli T Tipi Cezaevi’ne kondu. Bir süre sonra bebeğini de yanına aldı. Zeynep Şura, aynı durumdaki yüzlerce bebek gibi hapishanede büyüdü.
Semra Çakır, 15 ay sonra, 18 Ocak’ta adli kontrol şartı ile tahliye oldu. Yine Ankara Gölbaşı’nda ablasının yanında kalıyordu. Haftada bir gün Gölbaşı Emniyeti’ne gidip imza atıyordu. 10 Şubat’ta eşi Yusuf Çakır, Sinop’ta yakalanarak gözaltına alındı. Fakat sorgusunda ‘susma hakkını’ kullandı. İfade vermeyi reddetti.
28 Şubat’ta Gölbaşı Emniyeti’nden Semra Hanım’a bir telefon geldi ve ifadeye çağrıldı. 3 çocuk annesi öğretmen, önce buna bir anlama veremedi. Emniyete gittiğinde, hakkında yakalama kararı olduğu söylendi. Kararın tarihi 15 Şubat 2018’di. Yani Yusuf Çakır’ın gözaltına alınmasından 5 gün sonrası.
Semra Çakır, “Nasıl olur? Ben zaten 16 ay tutuklu kaldım. 18 Ocak’ta tahliye oldum. Her hafta imzamı atıyorum. Zaten daha önce de sırf eşimden dolayı tutuklanmıştım. Şimdi neden yeniden yakalama kararı çıktı?” diye sordu. Polisler, “Aksaray Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması” dediler. Bunun üzerine Gölbaşı Adliyesi’ne geçilerek oradan mahkemeler arası görüntülü konferans sistemi olan SEGBİS aracılığıyla Aksaray Adliyesi’ne bağlantı yapıldı. Savcı, tutuklanmasını istedi. Semra Çakır, “Neden? Zaten her hafta imza atıyorum. Kaçma şüphem yok. Hangi iddia ile yeniden tutuklanmamı istiyorsunuz? Hakkımdaki suçlama nedir?” diye sordu. Fakat savcı tek bir kelime dahi etmedi. Hiç cevap vermedi. Hakim, tutuklanmasına hükmetti.
Semra Çakır, 2 yaşındaki çocuğu ile rutin bir işlem gibi geldiği emniyette tekrar tutuklama kararı ile şoke oldu. Adliye binasından cezaevi işlemleri için tekrar Emniyet’e götürülürken küçük Zeynep Şura “Anne beni parka götür” deyince Semra Hanım gözyaşlarını tutamadı. Emniyet’ten bir araca bindirilen anne ile kızı, Sincan Cezaevi’ne gönderildi.
Semra Çakır’ın son sözleri, “Tamamen eşimi konuşturmak, ona şantaj yapmak, baskı uygulamak için beni alıyorlar. Bu yavrum aylarca cezaevinde kaldıktan sonra dışarıyı gördü. Dışarının tadını aldı. Şimdi onu nasıl tekrar dört duvar arasına hapsedeyim? Ne diyeceğim ben bu yavruya?” şeklinde oldu. 14 yaşındaki kızı Şehbal ve 12 yaşındaki kızı Yüsra ise her şeyden habersiz, evde annelerinin gelmesini bekliyordu.