Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın geçen hafta yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de konkordato ilan eden şirket sayısı ise 846…

Bu şirketlerin 294'ü anonim, 552'si ise limited şirket. Öte yandan konkordato ilan etmek için mahkemelere başvuran şirket sayısı ise 5 bine yaklaştı. İlan eden şirketlerin sayısı net olarak bilinirken, başvuran şirketlerin sayısı ise net olarak öğrenilemiyor zira mahkemeler bazı başvuruları reddedebiliyor. 

 

 

Ağustos ayında döviz kurlarında yaşanan türbülans sonrası şirketlerin içinde bulunduğu durum Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından geçtiğimiz hafta İstanbul'da düzenlenen "Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Pay Sahiplerine Etkileri" panelinde masaya yatırıldı.

Panelin açılışında konuşan TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandir, "Şirketlerin batmasını nasıl önleriz?" diye sorduktan sonra aile şirketlerinde kurumsal yönetime geçişe ilgi olduğunu, bunun ihtiyaçtan doğan bir durum olduğunu kaydetti. Pandir, "Türkiye'de şirket yönetimi zaten zor... Üstelik bir de global riskler var. Ekonomik kaygılardan uzak bir yeni yıl diliyorum" şeklinde konuştu. 

 

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çağlar Manavgat, şirketlerin borca batması durumunda 'varlıkları ile borçları'nın karşılaştırıldığını dile getirerek, "Bir sonraki aşama iflas" dedi. Şirketlerin hastalıklı yapısının pay sahiplerinin kâr payı alamamasına da neden olduğuna dikkatleri çeken Manavgat, şöyle konuştu: "Türkiye'de hasta yapının devam etmesine yönelik bir düzenleme var.

Çok ağır hasarlı şirkete bile 'hasta değil etiketi' yapıştırılıyor. Pay sahiplerine doğru bilgi verilmiyor. Şirketler 2/3'ün biraz altında kalacak şekilde sermaye artırımı yapılarak, pay sahipleri yanıltılıyor. Şirketlere 'mış' gibi alanlar bırakılmamalı."

 

 

İş Faktöring AŞ Genel Müdürü Ali Erdal Arat ise yeni çıkan 32 sayılı kararın sorun oluşturduğuna işaret ederek, "15 milyon dolar üstünde borcu olan şirketlere ilişkin bu kararda düzenleme yok. Özel sektörün 215 milyar dolar dış borcu var. Bu korkunç bir rakam" şeklinde konuştu. Erdal, özelleştirme ihalelerinin döviz bazlı olmasının döviz yükünü artırdığına işaret etti.

Arat, konkordato konusunda alacaklı firmaların kendilerini koruyucu önlemler aldığına işaret ederek, şöyle konuştu: "Bankacılar, ticaret mahkemelerinin önüne elemanlarını koyarak müşterilerinin konkordato başvurusu yapıp yapmadığını informal (gayriresmi) yollarla kontrol etmeye çalışıyor. Bir inşaat şirketi bir sabah bize yüklü miktarda kredi talebiyle başvuruda bulundu, reddettik, öğlen konkordato ilan ettiğini öğrendik." 

 

 

TKYD Sermaye Piyasası Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ümit Yayla ise konkordato konusuna değinerek, "Sermaye kaybı konkordatoya getirir mi? Konkordato şirketi kurtaracak bir mucize gibi görülüyor. Konkordato şirketlerin faydalanacağı bir sistem değil.

Dertleri bir dönem erteliyor. Kısaca batık şirketleri kurtaracak bir durum değil, batık şirketlerden alacağı olan şirketleri de zora sokacak bir enstrüman" şeklinde konuştu.

Konkordato sayısının 4 bini epey aştığını kaydeden Yayla, "Artık mahkemeler eskisi kadar kolay konkordato vermiyor. Siyasi duruma göre hukuk üretiliyor. Öte yandan kanunları aldığımız ülkelerde bu enstrümanlar böyle kullanılmıyor" dedi.

Etkinliğin soru-cevap bölümünde söz alan İstanbul Barosu'ndan bir avukat da konkordatoya başvuran şirket sayısının 5 bine ulaştığını kaydetti.  

 

Yeni Mesaj