Kontrollü darbede en karanlık nokta elbette ki Cumhurbaşkanı'na suikast iddiası. Hukukçu Dr. Ali Uyandıran, o gece yaşananları iddianameler ve diğer beyanlar çerçevesinde inceledi.
15 Temmuz darbe girişiminin en önemli ayaklarından birisi de Marmaris'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişiminde bulunulduğu iddiasıdır. Bu olaydan dolayı açılan ve Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davada savcı sanıkların darbe teşebbüsü kapsamında müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast hazırlığı içerisinde Marmaris ilçesine geldiklerini iddia etmektedir.
Esasında Marmaris olayı, kontrollü darbe söylemlerinin ortaya atıldığı şu günlerde, bu söylemi haklı çıkaracak çelişkilerle doludur. Gerek eylemin planlanması, gerekse icra edilmesi safhalarında ortaya çıkan çelişkiler bana bu olayın içerisinde yer alan askerlerin darbe planından başka bir planın parçası olarak kullanılmış olduklarını göstermektedir.
Şöyle ki:
1. Marmaris olayına ilişkin iddianamede suikast iddiasını kanıtlayacak delil ortaya konulamamakla birlikte sanıkların amacının Cumhurbaşkanına suikast, yani hayatını sona erdirmek olduğu iddia edilmektedir. Oysa İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına ifade veren Kuzgun ve Şapka isimli gizli tanıklar bu konuda farklı beyanda bulunmuşlardır. Pek çok iddianamede gizli tanıkların bu beyanları esas alınmaktadır. Böylece ilk çelişki darbe planlamasında Cumhurbaşkanına yönelik eylemin ne olduğu konusunda karşımıza çıkmaktadır.
2. Gizli tanıkların iddiasına konu darbe planında Cumhurbaşkanının “Huber Köşkünden alınması” söz konusudur. Darbe gibi geri dönüşü olmayan (failler için ciddi cezaların söz konusu olduğu) bir yolda planlamalar da buna göre yapılmış olmalıdır. Darbe girişimi için planlanan tarihin 15 Temmuz (daha doğrusu 16 Temmuz 03.00) olduğu iddia edilmiştir. Cumhurbaşkanının o tarihte nerede olacağına dair bir takvim önceden mevcut mudur? Huber Köşkü'nde olacağı nasıl tespit edilmiştir? Türkiye'nin kuzeyindeki Huber Köşküne operasyon yapılması ile güneyindeki Marmaris'e operasyon yapılması arasında ciddi bir fark olacağı açıktır; gerek organizasyon ve katılacak ekip ve kullanılacak askeri birlik ve üsler bakımından, gerekse olayın ciddiyeti ve zamanlamanın önemi bakımından değerlendirildiğinde, bu farklılık Cumhurbaşkanının alınması planının gerçekliğine şüphe düşürmektedir.
3. Erdoğan'ın Marmaris'te olduğuna ilişkin 15 Temmuz'da Sözcü Gazetesinin internet sitesinde yayınlanan haberi(1) yapan muhabir Gökmen Ulu hakkındaki İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği'nin 26.05.2017 tarih, 2017/248 sorgu sayılı tutanağında; “şüpheli Bekir Gökmen Ulu'nun 15 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanının yeri darbeciler tarafından bilinmezken bu konuyu haber yaparak Cumhurbaşkanının coğrafi yer ve konumunu kamuoyu ile paylaştığı, ... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı soruşturma ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre aynı örgüt çerçevesinde soruşturma şüphelisi olan Cumhurbaşkanının yaverinin dahi Cumhurbaşkanının yerini bilmediği ve Cumhurbaşkanlığı görevlilerinden Cumhurbaşkanının yerini öğrenmeye çalıştığı” denilmektedir(2).
Gerçekten de basına da yansıdığı üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan 09 Temmuz'dan beri kamuoyu önüne çıkmamış ve yeri de tespit edilememiştir(3). Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şenol Kazancı da “kimse Cumhurbaşkanının orada olduğunu bilmiyordu” demiştir(4). Cumhurbaşkanı yaverlerinden olan sanık Ali Yazıcı da duruşmada bu hususu doğrulamakta ve Cumhurbaşkanının yerini bilmediğini belirtmektedir.
Hal böyle iken gizli tanıkların ifadelerine göre 13 Temmuz'da son şekli verildiği belirtilen plan neye göre yapılmıştır? 13 Temmuz itibariyle Cumhurbaşkanının yeri dahi bilinmezken “Huber Köşkünden alınması” şeklindeki planlama hangi bilgiye dayanmaktadır?
4. İddianamede Cumhurbaşkanına yönelik eylem planının 15 Temmuz'dan önce yapıldığı anlatılmaktadır. Bazı sanıkların kendi aralarındaki buluşmalarına veya telefonla görüşmelerine dayandırılan iddiaya göre tüm planlamanın 15 Temmuz'dan önceki 3-4 gün önce yapıldığı kabul edilmektedir. Yine operasyona katılacak timlerinin 14-15 Temmuz'da görevlendirildikleri anlatılmaktadır. Oysa yukarıda belirtildiği gibi 09-15 Temmuz arasındaki 6 günlük sürede Cumhurbaşkanı kamuoyu önüne çıkmamış ve bulunduğu yer sır gibi saklanmıştır. İddiaya konu tüm planlar Cumhurbaşkanının yerinin dahi bilinmediği bir tarih aralığına rastlamaktadır. İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğince de tespit edildiği üzere Cumhurbaşkanının bulunduğu yer darbeciler tarafından dahi bilinmezken, böylesine ciddi, önemli ve başarısızlık halinde ağır müeyyideleri olan bir konuda hangi bilgiye dayanılarak ve nasıl bir planlama yapılmıştır? Bu çelişki iddia konusu planın gerçekliğine ve ciddiyetine şüphe düşürecek niteliktedir.
5.Marmaris olayına ilişkin iddianamede Marmaris'e gidecek olan helikopterlerin saat 23.00 civarında Çiğli 2. Ana Jet Üssü'ne ulaştıkları, sanıklara emir komuta eden sanık Gökhan Şahin Sönmezateş'in “Saat 01.00-01.30 civarında yine Çiğli üssünde bulunan askeri hat üzerinden Akıncı Üssüne bağlanarak Hüseyin Yılmaz'dan Cumhurbaşkanının Turban Otelinde olduğu bilgisini aldım” dediği, sanıkların Marmaris'e vardıklarında Cumhurbaşkanının kaldığı oteli bulmak için çevrede bir süre yürüyüp araştırma yaptıkları ve tanık olarak ifadesi alınan Atilla Barbaros Teoman'a Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı otelin yerini sordukları belirtilmektedir.
Bu nasıl bir planlamadır ki, sanıklar olay gecesi 23.00 itibariyle bir araya geldikleri halde, nereye gideceklerini ve operasyonunun konusunu bilmemektedirler. Sanık Sönmezateş Cumhurbaşkanının Marmaris'te kaldığına ilişkin bilgiye saat 01.00-01.30 civarında ulaşmıştır. Böylesine ciddi ve herhangi bir aksaklık bulunması halinde planlayanlar bakımından büyük bir risk bulunan bir olayda, operasyonun hedefindeki Cumhurbaşkanının yerinin dahi bilinmiyor olması ve bunun olay gecesi öğrenilmiş olması esasında planlama aşamasında ciddi bir aksaklık bulunduğunu, iddia edildiği gibi günler öncesinden planlama yapıldığı iddiasının tutarlı olmadığını göstermektedir.
İddianamede belirtilen bazı ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla sanıklar “özel bir operasyon yapılacağı”, “bir görev çıkabileceği” şeklindeki gerekçelerle olay saatinden önce görevlendirilmişlerdir. Nereye, ne zaman, nasıl, kimlerle operasyon yapılacağı bilgisine sahip değillerdir. Operasyon yapılacak bölgenin, mahallin coğrafi özellikleri, nüfus yoğunluğu, koruma altında olup olmadığı, karşılaşılabilecek riskler ve çatışma ihtimali, koruma bulunmakta ise hazırlanan ekibin (ki yere inen ekipte sadece 23 kişi vardır) bu eylem için yeterli güce/sayıya sahip olup olmadığı ve sair hususlarda hiçbir planlama ve organizasyon bulunmadığı anlaşılmaktadır. Darbe yapmak isteyen kimseler, başarısız olmaları halinde bunun sonuçlarını da bildikleri için bütün hesaplarını buna göre yapar ve en kısa zamanda, kesin sonuç almak üzere hareket ederler. Böylesine ciddi bir eylem için yapılan tek şey sanıklardan müteşekkil bir ekip oluşturulması ve nereye gideceklerini dahi bilmeden hazır vaziyette saatlerce bekletilmesidir. Bu nedenle eylemin önceden planlı olduğu ve iddiaya konu edilen hedefe yönelik bulunduğu konusunda büyük bir soru işareti bulunmaktadır.
6.Öte yandan sanıklar saat 23.00 civarında Çiğli'de hazır oldukları halde, eylem için 3 saatten fazla bekletilmişlerdir. Cumhurbaşkanının kaldığı otelden ve Marmaris'ten ayrılmasından sonra harekete geçmişlerdir. Sanık Gökhan Şahin Sönmezateş'in “Saat 01.00-01.30 civarında yine Çiğli üssünde bulunan askeri hat üzerinden Akıncı Üssüne bağlanarak Hüseyin Yılmaz'dan Cumhurbaşkanının Turban Otelinde olduğu bilgisini aldım” dediği belirtilmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki, sanık Sönmezateş'in Akıncı üssünden irtibat kurduğu ve bu senaryonun içinde olan kimseler sanıkları bilerek oyalamış ve Cumhurbaşkanının ayrılmasından sonra harekete geçmesini sağlamışlardır. Bu kanaate ulaştıran veriler şunlardır:
a)Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimi gecesi 16 Temmuz saat 00.04 sıralarında Marmaris'te kaldığı otel önüne çağrılan yerel gazetecilere açıklama yapmış, bir gazetecinin “Efendim siz nerede olacaksınız, burada mı olacaksınız, Marmaris'te mi olacaksınız?” şeklindeki sorusuna “Hayır, hayır” şeklinde cevap vermiştir(5).
Yine saat 00.24'te CNN Tu¨rk'e bagˆlanarak yaptığı konuşmada halkı meydanlara çağırmış ve “ben de cumhurbaşkanı olarak meydana geliyorum” demiş, spiker Hande Fırat'ın “siz de gelecek misiniz Ankara'ya” sorusuna “tabi tabi tabi” diye cevap vermiştir(6).
Buradan anlaşıldığı üzere, Cumhurbaşkanının Marmaris'te olduğu saat 00.04 itibariyle tüm Türkiye tarafından öğrenilmiş, Cumhurbaşkanı bu konuşmalarının akabinde Marmaris'ten ayrılacağını yine bütün Türkiye'ye duyurmuştur.
Bu konuşmalardan sanıkları yönlendiren ve Akıncılar Üssünde olduğu değerlendirilen darbecilerin haberdar olmadıkları söylenemez. Nitekim iddianamede de bu davanın sanıklarıyla ilgili “darbe kalkışmasının yazılı, görsel ve sosyal medyada duyulmaya başladığı saatlerde şüpheliler arasında internete girenlerin olduğu” denilmektedir ki, buna göre sanıkların da Cumhurbaşkanının Marmaris'te olduğunu ve konuşmanın akabinde ayrılacağını öğrenmiş olmaları ihtimal dahilindedir. Kaldı ki, darbe girişiminin tüm şiddetiyle sürdüğü öyle bir ortamda kimse söylemese dahi, Cumhurbaşkanının Marmaris'teki otelden daha güvenli bir yere hareket edeceği kesinlikle öngörülebilir bir durumdur.
Sanık Sönmezateş saat 01.00-01.30 sıralarında Akıncı Üssündeki Hüseyin Yılmaz ile görüştüğünü söylemiştir ki o sırada sanıklar halen Çiğli'de bulunmaktadır. Sanık Sönmezateş eğer bu haberleri takip etmemiş ise, Akıncı Üssünde bulunan Hüseyin Yılmaz tarafından Cumhurbaşkanının yeri konusunda kendisine yanlış bilgi verildiği anlaşılmaktadır. Daha doğrusu Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'ten ayrılacağı bilindiği halde ve sanıkların Çiğli'den hareket edip Marmaris'e varıncaya kadar çoktan oradan ayrılmış olacağının (ki aşağıda belirtileceği gibi sanıklardan çok önce otelden ayrılmıştır) değerlendirilmesi gerektiği halde sanıklar bilerek yanlış yönlendirilmişlerdir.
b)Akıncı iddianamesine göre, Cumhurbaşkanlığı ATA uçağı Dalaman Havalimanı'nda park halinde bulunduğu sırada saat 00.43'te tepe lambası yanan siyah bir minibüsün uçağa yanaştığı, saat 00.46'da tepe lambası yanan bir başka aracın daha ATA uçağına doğru gittiği, saat 00.55'te bir itfaiye aracının ATA uçağına doğru gittiği, saat 00.43'te giden siyah minibüsün 00.57'de buradan ayrıldığı görülmüştür(7). Burada anlatılan olay geçenlerde Cumhurbaşkanının Sevr benzetmesi yaparak anlattığı olaydır. Cumhurbaşkanının Marmaris'te olduğunu öğrenin darbecilerin, Cumhurbaşkanının bineceği uçağın kalkıp kalkmadığını kontrol ettikleri anlaşılmaktadır. Ne ilginçtir ki, Cumhurbaşkanına yönelik suikast veya derdest etme planı yaptıkları iddia edilen darbecilerin burada bu sonucu almaya yönelik (tuzaklama, uçağa bomba yerleştirme gibi) herhangi bir girişimleri olmadığı görülmektedir.
c)Yine Akıncı iddianamesinde belirtildiği üzere, Cumhurbaşkanı'nı taşıyan helikopterin saat 01.30'da Dalaman Havalimanı'na gelerek ATA uçağının bulunduğu yere indiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın saat 01.31'de helikopterden inerek Cumhurbaşkanlığı ATA uçağına bindiği, uçağın Dalaman'dan saat 01.43'te havalandığı ve saat 03.20'de İstanbul'a geldiği belirtilmektedir(7).
Cumhurbaşkanı 01.30'da helikopterle Dalaman Havalimanına geldiğine göre, otelden daha önceki bir saatte ayrılmıştır. Mesafe bilinmemekle birlikte hazırlık ve yolculuk dahil yarım saat sürse, saat 01.00 sıralarında otelden ayrılmış olduğu söylenebilir. Yani sanık Sönmezateş'in Hüseyin Yılmaz'dan bilgi aldığını söylediği saat 01.00-01.30 itibariyle Cumhurbaşkanı otelden ayrılmıştır. O sırada henüz Çiğli'de bulunan Sönmezateş'e Cumhurbaşkanı ayrıldıktan sonra veya ayrılış yaptığı dakikalarda Cumhurbaşkanının Marmaris'te olduğu bilgisi ulaştırılmıştır.
d)Yine 17.07.2017 tarihinde Sabah Gazetesi internet sitesinde yayınlanan bir haberde “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'ten İstanbul'a gelişi sırasında uçağı ile kule arasındaki görüşmeler ortaya çıktı. Darbecilerin uçaklarını radarda gören kontrolör, Cumhurbaşkanı'nın pilotunu uyardı (kontrolörün “Akıncı'dan kalktığını öğrendik” dediği görülüyor). Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin yapıldığı gece yarısından sonra Dalaman'dan TC-ATA kuyruk tescilli VIP uçağına binerek saat 01:43'de İstanbul Atatürk Havalimanı'na hareket etti. Bir saate yakın Biga semalarında bekleme yapan Gulfstream 550 tipi uçağa, F-16'lar eşlik etti. Ancak Gulfstream tipi uçağın İstanbul Atatürk Havalimanı'na 03.18'de inmesinden sonra darbeci F-16'lar, Bandırma'dan kalkan F-16'lar tarafından kovalandı” denilmektedir(8).
Yine Akıncılar iddianamesinde “02.10'da Akıncı Üssü'nden İstanbul üzerine 2 F-16 uçağı gönderildi. Şüpheli Erdem Erdoğan, mühimmat yüklü F-16 uçağıyla Akıncı Üssü'nden izinsiz kalkış yaparak İstanbul'a gitti. Burada alçak uçuş yapan uçak aynı gün saat 04.50'de Akıncı Üssü'ne döndü. Saat 02.18'de Akıncı Üssü'nden 1 F-16 uçağı izinsiz hareket etti.” denilmektedir(7). Bu uçakların TC-ATA uçağını takip eden uçaklar olup olmadığına ilişkin detay olmamakla birlikte, haberle birlikte değerlendirildiğinde bu uçakların TC-ATA uçağını takip eden uçaklar olması kuvvetle muhtemeldir.
İlginçtir ki, Cumhurbaşkanına yönelik bir suikasttan söz edildiği halde, Dalaman'da olduğu gibi, burada da Cumhurbaşkanının uçağına yönelik herhangi bir eylem yapılmamış, aksine F-16 savaş uçaklarının Cumhurbaşkanının uçağını koruyup inmesine kadar eşlik ettikleri görülmüştür.
Buna göre, Cumhurbaşkanının bulunduğu TC-ATA uçağının havada bulunduğu esnada Akıncı Üssündeki darbecilerin yönlendirdiği F-16'lar tarafından gözetim altında tutulduğu, haberde darbeciler tarafından yönlendirilen F-16 uçaklarının TC-ATA uçağını baştan beri takip ettiklerine ilişkin bir bilgi verilmediği, ancak uçağın Biga semalarında 1 saate yakın beklediği esnada F-16'ların da takipte olduğunun anlaşıldığı (tahminen saat 02.10-03.20 zaman diliminde), Akıncı Üssünde bulunup darbeyi yöneten ve sanık Sönmezateş'i Marmaris'e yönlendiren kişilerin Cumhurbaşkanının Marmaris'ten ayrıldığını ve İstanbul'a döndüğünü kesin olarak bildikleri, buna rağmen Sönmezateş'i ve beraberindeki 38 sanığı Marmaris'e yönlendirdikleri anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere başından biri ciddi bir planlama ve organizasyon bulunmayan eylemin bu şekilde konusuz kaldığı ve esasen sanıkların bu olayda darbe planından başka bir planın parçası olarak kullanılmış oldukları ortaya çıkmaktadır.
e)Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıya göre 3 adet helikopter saat 02:14'te Çiğli meydanından kalkış yapmıştır. Buna göre sanıklar Çiğli'de toplanmalarından itibaren 3 saat, Cumhurbaşkanının yerel gazetecilere yaptığı ve Marmaris'ten ayrılacağını söylediği açıklamadan 2 saat ve Cumhurbaşkanının fiilen Marmaris'ten ayrıldığı saatten itibaren yaklaşık 1 saat ve uçağının Dalaman'dan hareket ettiği 01.43'ten itibaren tam 31 dakika sonra Çiğli'den havalanmışlardır. Sanıkları Marmaris'e yönlendiren irade Cumhurbaşkanının Marmaris'ten ayrılmasını beklemiş ve nihayet sanıkları 31 dakika sonra harekete geçirmiştir. Esasen bu haliyle Cumhurbaşkanına yönelik eylemin konusuz kaldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yazılı bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuç şudur ki; saat 02.00 sıralarında sanıkları Cumhurbaşkanına yönelik operasyon için Marmaris'e yönlendiren darbeci üst irade, aynı dakikalarda Cumhurbaşkanının uçağını koruyup gözetlemesi için F-16 uçaklarını havalandırmış, bu uçaklar Cumhurbaşkanının uçağı inene kadar uçağa eşlik edip ayrılmışlardır.
Cumhurbaşkanının Marmaris'ten ayrıldığı bilindiği halde, sanıklar adeta bile bile bir tuzağın içerisine gönderilmiştir.
f)Marmaris olayı iddianamesinde, helikopterlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir süre önce ayrıldığı Marmaris ilçesindeki otelin bulunduğu bölgeye saat 03:20 civarında geldikleri, sanıkların 03:30 civarında otel bahçesine giriş yaptıkları belirtilmektedir. Akıncılar iddianamesinde Cumhurbaşkanlığı uçağının saat 03.20'de İstanbul'a geldiği belirtilmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi, Cumhurbaşkanının yaklaşık saat 01.00 sıralarında otelden ayrıldığı kabul edilirse şayet (01.30'da Dalaman Havalimanında olduğu kesindir), sanıkların Cumhurbaşkanının otelden ayrılmasından 2-2,5 saat sonra otele geldikleri anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanının İstanbul'a indiği dakikalarda, sanıklar da Marmaris'e iniş yapmışlardır.
Sanıkları bu şekilde eylem veya planlama konusuz kalacak şekilde olay yerine yönlendiren Akıncı Üssünde konuşlu darbeci iradenin bütün bu hareketlilikten habersiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Bütün bu hususlar, Cumhurbaşkanının olmadığı bir otele sanıkları yönlendiren kişilerin başka bir hesap içerisinde oldukları gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
7.Cumhurbaşkanı otelden ayrılmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı koruma polislerinin otelde beklemeye devam etmesi de büyük bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.
a)Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çeşitli tarihlerdeki demeçlerine göre darbe girişiminden önceden haberdar edildiği anlaşılmaktadır. Kimden ve hangi saatte bilgi edindiği konusunda ifadelerde çelişki olmakla birlikte, nihayetinde darbe girişimi başlamadan önce haberinin olduğu kesindir.
Yine Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler 07 Ekim 2016 tarihli savcılık ifadesinde yanında bulunan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın (darbe ihbarını) Cumhurbaşkanına haber vermek amacıyla Cumhurbaşkanı koruma müdürü Muhsin'i telefonla aradığını, Muhsin'e “dışarıdan bir saldırı olursa yeterli gücü, silahı ve adamı olup olmadığını” sorduğunu, karşı taraftan ne cevap verildiğini bilmediğini, ancak aynı soruyu tekrar sorduğunu ve olumlu cevap almış olacak ki “kolay gelsin” diyerek telefonu kapattığını beyan ettiği, 15 Temmuz çatı davası iddianamesine göre bu konuşmanın saat 19.26'dan kısa bir süre önce yapıldığı anlaşılmaktadır.
MİT tarafından 22 Mayıs 2017'de TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda da şöyle denilmektedir: “Bu esnada, Müsteşara yönelik saldırı ihbarı teyit ve tekzip edilmemiş olmasına rağmen gelişmelerin bildirilmesi amacıyla Müsteşar tarafından, Cumhurbaşkanının Koruma Müdürü aranmış ve Cumhurbaşkanının müsait olmadığının öğrenilmesi üzerine, Koruma Müdürüne bir anormallik olup olmadığı ve muhtemel tehditlere karşı hazırlıklarının bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Koruma Müdürünün, herhangi bir anormallik olmadığı ve güvenlik tedbirlerinin yerinde olduğu yönündeki ifadesi üzerine Müsteşar, Genelkurmay Başkanının makamında Kara Kuvvetleri Komutanından haber gelmesini beklemeye devam etmiştir.”
Buna göre, gündüz saatlerinde MİT'e yapılan ihbarın MİT Müsteşarına saldırının ötesinde bir içerik taşıdığı ve esasında darbe girişimi olarak değerlendirilerek koruma müdürü vasıtasıyla Cumhurbaşkanına haber verildiği ve tedbir alınması husususun konuşulduğu anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ancak darbe girişimi başladıktan sonra yukarıda belirtilen konuşmalarına müteakiben Marmaris'ten ayrılmış, ancak buna rağmen koruma polisleri otelde bekletilmeye devam edilmiştir.
b)Marmaris olayı iddianamesinde, Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı Yakın Koruma Şube Müdürlüğünde görevli polislerin Erdoğan'ın Grand Yazıcı Turban Otelden ayrılması sonrasında, güvenliği sağlamak ve üstlerinden talimat almak üzere otelde kaldıkları belirtilmektedir.
c)Sanık İsmail Yiğit duruşmada: “Cumhurbaşkanı oradan ayrıldığı halde korumalarını neden, kim orada bıraktı? Cumhurbaşkanı ayrıldığı halde bizi oraya kim gönderdi ve bizi onlarla karşı karşıya bıraktı.” dediği(9), sanık Erkan Çıkat'ın “Biz otele gittiğimiz zaman orada özel timler önlem almıştı. Bizi infaz etmek istediler. Cumhurbaşkanı'nın kıl payı kurtulduğu açıklandı. Bizden önce oraya giden kim? Bizi oraya gönderip polisle çatışmaya girmemizi sağlayan kim? Kimler bizi kandırdı. Bizi infaz etmeleri için polise emri veren kim? Bizim görüldüğümüz yerde öldürülmemiz emrini veren kimler?” dediği(10), yine sanık Muammer Gözübüyük duruşmada: "O gece Cumhurbaşkanının Koruma Müdürü polislere “Buraya askerler gelecek. Gelmezse sağı solu tarayın, çatışma çıkmış görüntüsü verin' diye konuşmuş. Cumhurbaşkanının Koruma Müdürü de gelip ifade vermesini istiyorum" dediği(11) görülmüştür (Diğer sanıkların da benzer ifadeleri vardır). MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü ile yukarıda belirtilen görüşmesi sanık Gözübüyük'ün bu ifadesini doğrular niteliktedir; yani koruma polislerinin askerlerin geleceğinden haberdar edildikleri anlaşılmaktadır.
d)İddianamede adı geçen 73 müştekiden çoğu polis memurudur. İddianamede içeriğinde Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı Yakın Koruma Şube Müdürlüğünde görevli olan ve Erdoğan'ın Otelden ayrılması sonrasında otelde kalan polis memuru sayısı 22 olarak gözükmektedir. Yine İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli 8 polisin ismi müşteki olarak belirtilmiştir. (Bu isimler müşteki isimleri olup, sayılarının daha fazla olması mümkündür.) Yerel Marmaris polisinden de görevliler bulunmaktadır. Otelin kendi güvenlik görevlileri de mevcuttur. Sonuç olarak otelde kalan polis sayısı, otele gönderilen sanık (23) sayısından kat kat fazladır.
e)Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları Erdoğan ayrıldığı halde neden otelde kalmıştır? Erdoğan'ın her ayrıldığı yerde korumalar bir süre bekletilmekte midir, böyle bir uygulama olmuş mudur? İddianamede “güvenliği sağlamak” üzere denilmekte ise de, ortada güvenliği sağlanacak kimse kalmadığına ve otelin kendi güvenliği ve yerel polis de bulunduğuna göre sayıca sanıklardan daha fazla olan bu korumalar ve İzmir Özel Harekat Şube Müdürlüğünden gelen polisler neyin güvenliğini sağlayacaktır? Darbe girişimi gibi son derece ciddi ve acil bir durum bulunduğu halde, bu korumalar hangi saikle boş otelde bekletilmektedir? Yoksa sanıkların olay yerine sevk edileceği konusunda bilgi sahibi olup da, bundan dolayı mı korumalar otelde bekletilmiştir?
f)Planlama ve organizasyonda ciddi bir eksiklikle hareket eden, belli bir aşamaya kadar hangi amaçla Marmaris'e geldiklerini dahi bilmeyen, hedef bölgede kendilerini neyin beklediğinden habersiz, coğrafi koşullar ve operasyon mahalli oteller bölgesi hakkında hiçbir araştırmaları olmayan sanıklar, kendilerini hazır kıta bekleyen koruma polisleri, özel harekat polisleri ve yerel polis tarafından karşılanmış, adeta bir kumpasın, tuzağın içerisine çekilmişlerdir. İlk ateşin hangi taraftan geldiği konusunda tarafların farklı beyanları olduğu, sanık beyanlarına göre ilk ateşin koruma polisleri tarafından açıldığı ve bunun üzerine kısa bir çatışma yaşandığı, sanıkların özel eğitimli, gece görüş dürbünü dahil tam teçhizatlı ve ağır makineli silahlarla donatılmış askerler olmasına ve yine makineli tüfek bulunan helikopter destekli olmalarına rağmen sadece kendilerini korumaya aldıkları ve ciddi bir karşılık vermeden olay yerinden uzaklaştıkları görülmektedir. Olayda 2 polis memurunun şehit olduğu ifade edilmiş ise de, bu polislerin sanıklar tarafından açılan ateşle mi, yoksa dost ateşi denilen diğer polislerin açtıkları ateşle mi öldükleri bile tam olarak belli değildir ve başkaca ciddi bir yaralanma bulunmamaktadır. Oysa az önce belirtildiği üzere bu koşullarda bir katliam olmaması içten bile değildir. Bu da sanık savunmalarını desteklemekte, sanıkların çatışmaya girmeden ve planlayıcıların amaçlarını boşa çıkartarak olay yerinden uzaklaştıklarını göstermektedir.
g)Sanık Gökhan Güçlü'nün duruşmada “Bizi oraya gönderenler Cumhurbaşkanının bölgeden uzaklaştığını bilmesine rağmen polisle çatışmamızı isteyip, katliam yapılmasını istedi.”(10) şeklindeki beyanından ve bir üst bölümde yapılan tespitlerden anlaşılacağı üzere, gerçekte sanıkların olay mahalline Cumhurbaşkanını almak veya Cumhurbaşkanına suikast yapmak üzere gönderilmedikleri, zira sanıkları bu yere yönlendiren Akıncı Üssündeki darbecilerin Cumhurbaşkanının çok daha önceden oradan ayrıldığını kesin olarak bildikleri, amaçlarının sanık askerleri polisle karşı karşıya getirip adeta bir katliam yapılması ve bu şekilde Cumhurbaşkanına suikast algısının güçlendirilmesi ve darbe girişiminin arkasındaki gerçek planın işletilmesi olduğu değerlendirilmektedir.
8.Sonuç olarak, darbe girişiminin yaşandığı gece saat 02.00 sıralarında sanıkları Cumhurbaşkanına yönelik operasyon için Marmaris'e yönlendiren darbeci üst irade, aynı dakikalarda Cumhurbaşkanının uçağını koruyup gözetlemesi için Akıncı Üssünden F-16 uçaklarını havalandırmış, aynı anda Cumhurbaşkanının uçağına Atatürk Havalimanına inene kadar eşlik edip ayrılan uçaklar da görülmüştür. Cumhurbaşkanının Marmaris'den ayrıldığı bilindiği halde, sanıkların bile bile bir kumpasın, tuzağın içerisine gönderildikleri, sanıkların darbe planından başka bir planın parçası olarak kullanılmış oldukları anlaşılmaktadır.
Dr. Ali Uyandıran / Analiz
DİPNOTLAR:
1- http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/erdogani-sozcu-
buldu-1315631/
2- http://
>odatv.com/sozcu-gazetesi-calisanlari-icin-karar-2605171200.html
3- http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/cumhurbaskani-erdog
>andan-alti-gundur-haber-yok-1315162/
4- http://t24.com.tr/haber/15-temmuz-gecesi-erdoganin-marmaristeki-yerel-gazetecilere-yaptigi-aciklama-neden-yayinlanmadi,371675
5- https://youtu.be/MA1h_B-ElU0
6- https://youtu.be/Dd1DvDrv3EQ
http://www.cnnturk.com/turkiye/erdogan-milletimizi-meydanlara-davet-ediyorum
7- http://www.karar.com/guncel-haberler/dakika-dakika-15-temmuz-darbe-girisimi-baslangic-binbasinin-mite-ihbari-son-dakika-haberleri-434715
8- http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/17/o-gece-erdoganin-ucagi-ile-kule-arasindaki-konusmalar
9- http://m.haberturk.com/gundem/haber/1407624-cumhurbaskani-erdogana-suikast-girisimi-davasinda-besinci-durusma
10- http://m.haberturk.com/gundem/haber/1409028-cumhurbaskanina-suikast-girisimi-davasinda-altinci-durusma
11- http://m.haberturk.com/gundem/haber/1410579-cumhurbaskanina-suikast-girisimi-davasinda-yedinci-durusma