'Konuşan Pelikan yemi'

''Bir başbakan düşünün, imzasız bir internet bildirisi sonrasında onuru kırılarak, rencide edilerek görevden azlediliyor. Bir başbakan düşünün, o bildiriyi yazanları biliyor, yazdıranları biliyor ama çıkıp izzeti nefsini savunacak bir kelam bile edemiyor.''
Bülent Korucu / Tr724
Konuşan Pelikan yemi

Bir başbakan düşünün, genel başkan olarak kazandığı seçimin üzerinden bir yıl geçmeden koltuğu bırakıp kaçmak zorunda kalıyor.
 
Bir başbakan düşünün, imzasız bir internet bildirisi sonrasında onuru kırılarak, rencide edilerek görevden azlediliyor.

Bir başbakan düşünün, o bildiriyi yazanları biliyor, yazdıranları biliyor ama çıkıp izzeti nefsini savunacak bir kelam bile edemiyor.

Ahmet Davutoğlu’ndan bahsettiğimi anlamışsınızdır. Bu ülkede yıllarca 1971 askeri muhtırasından sonra şapkasını alıp giden Süleyman Demirel eleştirildi. Daha 10 yıl önce darbe yapıp dönemin başbakanı ve üç bakanı asmış ordunun muhtırasına direnmedi diye az dayak yemedi, Demirel. Davutoğlu’nu görünce Demirel’e haksızlık yaptığımızı düşünmeye başladım. Merhum Adnan Menderes’in idam sehpasındaki silüetinin Demirel’in korkularını tetiklediği muhakkak; Davutoğlu’nu hangi korku esir aldı, bilemiyoruz.

Pelikan Bildirisi isimli trol muhtırası sonrasında arkasına bakmadan kaçan Davutoğlu, uğradığı muameleye itiraz etmedi. En azından kendisine oy verenlere saygısını gösterecek sembolik çıkışlar bile yapmadı. Ayrıldığı kongrede sadece şunu diyebildi: “Daha önce iki kez sizlerle birlikte olduğum bu salonda zaferle sonuçlanmış bir seçimden kısa bir süre sonra yeni bir kongre için karşınıza çıkmak benim arzu ettiğim bir şey değildi. Bu durumun sizin ve milletimizin maşeri vicdanında oluşturduğu rahatsızlığın da farkındayım.” O günden sonra Davutoğlu, kenarda köşede, cümle arasına sıkıştırılmış cılız tepkiler gösteriyor. İlk çıkışını 2017 Ramazan’ında Konya’da bir yerel televizyonun iftar programında yaptı. Gözümden kaçan olmadıysa ikinci kahramanlık denemesini bir kaç gün önce Karabük’te gerçekleştirdi.

Davutoğlu ‘Duruş’ isimli kitabının tanıtım turnesi için Anadoluyu dolaşıyor. (İstanbul’da öğretim üyesi olarak görev yaptığı Marmara Üniversitesi’nde bütün hazırlıkları yapılmış konuşması sudan sebeplerle iptal edildi.) Turnenin Karabük durağında konuşmanın içine şu cümleleri yerleştirmiş: “İletişim teröristleri çıktı ki; ahlakı yerle bir etti. Kim bunlar, troller. Bunlar iletişim teröristleri. İnsanların şahsiyetini, haysiyetini, izzetini, yok yere bitirecek şekilde para ile tutulmuş adamlar, bir anda bir algı oluşturuyorlar. Artık fikirler çarpışmıyor, kimin ne kadar trolu var ve karşı tarafa ne kadar zarar verebilir? Başbakanlıktan ayrılma süreci esnasında ‘Pelikan dosyası’ diye bir şey çıktı. Beni birazcık tanıyanlar için her birisi iftira olan şeyler. Peki kim bunu çıkarttı, belli değil. Ben biliyorum da toplum bilmiyor. Kendileri saklandılar. Nice hakaretler yaptılar. Çık ortaya, eleştireceğin şeyi eleştir, söyleyeceğin sözü söyle, vereceğin kavgayı ver. Ama şahsiyetsiz kimlikler arkasına kimliklerini gizleyerek saldırma. Böyle yapanları tutma.”

Konya’daki iftar programında ise şu cümleleri ek olarak söylemişti: “Hangi yalıda yazıldığını ve kimin yazdığını herkes biliyor. İsim vermek istemem; cevap vermeye tenezzül etmiyorum; trollere kızmıyorum, susanlara üzülüyorum.” Davutoğlu yalıdan bahsederken sunucu ‘kimin finanse ettiği biliniyor’ eklemesi yaptı, ancak o, duymazlıktan geldi.

‘Ortadoğu’da insanlar söylemez, söylenir’ sözünü en üst perdeden doğruluyor, Davutoğlu. Kendini bilim adamı olarak tanımlayan eski Başbakan’ın her iki şapkasına da yakışmıyor bu acziyeti.

Sorular basit:

‘Parayla tutulmuşlar’ diyorsunuz, kim tutmuş?

‘Böyle yapanları tutma’ diyorsunuz, muhatap kim?

Başbakan’a kafa tutacak cesareti nereden ve kimden buluyorlar?

Bunları neden Konya’da Karabük’te söylüyorsunuz?

Neden hâlâ konuşmuyor sadece söyleniyorsunuz?

Böyle cılız çıkışların alay konusu olduğunun farkında değil misiniz?

Böylesi aşağılanmayı içinize sindirdikten sonra hangi yüzle ‘duruş’ kitabı yazdınız?

08 Aralık 2018 14:12
DİĞER HABERLER