Korkunç tehdit göz göre göre geldi!

Korkunç tehdit göz göre göre geldi!
Türkiye son birkaç günde IŞİD karşıtı koalisyon içerisinde hızlı bir yükseliş gösterdi.

Suriye'deki örgüt hedeflerinin havadan ve karadan vurulmaya başlaması pek çok gözlemci için ise sürpriz oldu.

Oluşan şaşkınlığın nedeni Türkiye'nin uzun süre IŞİD'e göz yumduğu hatta yardımda bulunduğu iddialarına da neden olan eylemsizliğiydi. Bu algıyı pekiştiren çok sayıda olay yaşanmış, uluslararası basında onlarca haber yayımlanmıştı. Bunların tamamı iktidarın şimdi aktif bir şekilde mücadele eder göründüğü IŞİD tehdidinin göz göre göre ve bir süreç içerisinde bugünkü haline geldiğini ortaya koyuyordu.

Her şey Ankara'nın Suriye'de patlayan iç savaşla birlikte Esed rejiminin devrilmesini alternatifsiz amaç ve politika haline getirmesiyle başladı. Bu süreçte muhalif gruplar arasında yer alan IŞİD gibi radikal unsurlar da görmezden gelindi. Bu unsurlara mensup savaşçıların Türkiye-Suriye arasında rahatça seyahat etmelerine göz yumuldu. Niğde ve Sultanahmet saldırılarından Suruç bombalı katliamına uzanan kanlı IŞİD eylemleri, kamuoyunda ciddi manada tartışılmadı ve olaylara karışan failler adeta gizli bir el tarafından korundu. Sorunlar, 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra tecrübeli emniyet müdürlerinin tasfiye edilmesiyle güvenlik ve istihbarat zafiyeti nedeniyle katlandı.

Türkiye geçiş üssüydü, militan kaynağı oldu

Suriye'deki iç savaşın ilk döneminden itibaren Türkiye Esed rejimi karşıtı muhaliflere verdiği desteği gizlemedi. Suriye sınırının muhaliflere silah ve savaşçı desteği için açık hale getirilmesinin ardından savaş sahasında giderek ağırlığını artıran IŞİD'e katılımlar için Türkiye bir nevi geçiş güzergahı haline geldi. Güvenlik güçlerinin ‘müsamahalı' tavrının gölgesinde bölgede örgütün eleman yetiştirmesi için de uygun zemin oluştu. Yurtdışındaki geçişlerin yanı sıra IŞİD, başta Ankara, İstanbul, Sakarya, Adıyaman, Hatay ve Şanlıurfa gibi şehirlerde de hücre yapılanmasına gitti. Binlerce genç, para karşılığında ikna edilerek bu hücreler aracılığıyla bölgeye sevk edildi. Örgüt, bu kadar aktif çalışırken, istihbarat teşkilatları ve siyasi irade operasyon için düğmeye basmadı. Örgüt de bunu fırsata çevirerek birkaç yılda ülke genelinde ciddi oranda sempatizan kitlesine ulaştı.

IŞİD, Türkiye'de saldırılara başlıyor

Şubat 2014'ten sonra örgütün hedeflerinde ciddi değişiklikler yaşandı. 20 Mart 2014'te Niğde'nin Ulukışla ilçesi kana bulandı. IŞİD militanları Çendrim Ramadani, Benyamin Xu, Muhammed Zakiri ve Fuad Movsumov'un düzenlediği saldırıda 1 astsubay, 1 polis ve 1 vatandaşımız hayatını kaybetti. Aslında IŞİD mensuplarının hedefi Ankara ve İstanbul idi. 7 Ocak'ta ise Sultanahmet Turizm Şube Müdürlüğü önünde nöbet tutan polislere yönelik intihar saldırısı düzenlendi. Saldırının IŞİD bağlantılı Diana Ramazova tarafından gerçekleştirildiği tespit edildi. 5 Haziran 2015'te genel seçimlere üç gün kala Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda kanlı yüzünü bir kez daha gösterdi. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın konuşma yaptığı sırada bomba patlatıldı. 5 kişi hayatını kaybetti, 100'den fazla insan yaralandı. Patlamanın faili olarak Orhan Gönder belirlendi. Gaziantep'te yakalanan 20 yaşındaki gencin IŞİD üyesi olduğu ortaya çıktı. Araştırmalar istihbarat zafiyetinin yanı sıra karanlık elleri de işaret ediyordu. Saldırgan eylemden iki gün önce gözaltına alınmasına karşın, nasıl oldu ise ‘terörden aranıyor' kaydı bilinçli olarak kayıttan çıkarılmıştı.

... VE SURUÇ SALDIRISI

Ramazan Bayramı'ndan hemen sonra ise Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu mensuplarının ‘Kobani'nin yeniden inşası' konusunda Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptığı sırada canlı bomba eylemi gerçekleştirildi ve 32 genç feci şekilde hayatını kaybederken 104 kişi de yaralandı. Saldırıyı 6 ay önce IŞİD saflarına katılan 20 yaşındaki Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün yaptığı tespit edildi. Adıyaman nüfusuna kayıtlı olan Alagöz'ün, Diyarbakır HDP mitingindeki bombalı saldırıyı gerçekleştiren Orhan Gönder'le aynı dönemde IŞİD'e katıldığı ve birbirlerini tanıdıkları iddia ediliyor. İki saldırıda, bombalı düzenek ve malzemenin aynısının kullanıldığı ortaya çıktı.

UZMAN POLİSLER, CADI AVI İLE TASFİYE EDİLDİ

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ardından tayin, açığa alma ve sürgünlerle emniyetin hafızası silindi. Suruç katliamının yaşandığı Şanlıurfa'da da 115 istihbarat polisinden 85'i ‘paralel' safsatasıyla tasfiye edildi. İç güvenlik paketindeki ek madde gerekçe gösterilerek uzman polisler, Sağlık Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi, Karayolları gibi yerlere memur olarak atandı. Bu kapsamda, IŞİD, El Kaide, Nusra Cephesi ile ilgili en yetkin isimlerden eski Şanlıurfa İstihbarat Müdürü Metin O. Meteoroloji Müdürlüğü'nde memur yapıldı. Suruç İstihbarat Şube'de görevli komiser Ali T. bir kültür merkezinde memur olarak görevlendirildi. İzmir İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde uzun yıllar IŞİD ve El Kaide masasında görev yapan komiser Ramazan M. önce Şanlıurfa'ya tayin edildi. Ardından göreve başlatılmadan İl Emniyet Müdürlüğü kadrosundan çıkarılarak, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü'ne güvenlik kontrol memuru (bekçi) olarak atandı. Terör örgütü Hizbullah konusunda uzman komiser Suat Ç. ise Devlet Opera ve Balesi'ne memur yapıldı.

MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN'A BUNU YAPAR MI?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın IŞİD'e yönelik ikircikli güvenlik ve dış politika yaklaşımı hep tartışılageldi. Cumhurbaşkanı seçildikten sonraki ilk röportajında dahi IŞİD için ‘terör örgütü' demekten kaçınan Erdoğan, örgütün elindeki 49 rehinemizden bahsederken “Hem kendilerine Müslüman'ım diyorlar, hem de 49 vatandaşımızı rehin tutuyorlar. Müslüman'ın bir Müslüman'a bundan daha büyük zulmü olabilir mi?” demişti. Örgüte örtülü sahip çıkma eleştirilerine daha fazla direnemeyen Erdoğan, 25 Eylül 2014 tarihinde ise BM Güvenlik Konseyi'nde ‘Yabancı Savaşçılar' konulu oturumda “IŞİD eli kanlı terör örgütüdür.” ifadesini ilk kez kullanmak durumunda kaldı.

Gül: Daha önce dikkat çekmiştik

Suruç olayının ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Daha önce dikkat çektiğimiz konular bunlar.” diyerek AKP'nin dış politika hatalarına işaret etmişti. Bölgedeki hatalı dış politikaya işaret eden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ramazan'ın son haftasında İstanbul'da, İstanbul Dostluk Derneği'nin düzenlediği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da davetlileri arasında olduğu iftara katılmış burada Suriye ve Mısır başta olmak üzere çarpıcı dış politika eleştirisi yapmıştı.

28 Temmuz 2015 10:35
DİĞER HABERLER