Bütün dünya adeta nefesini tutmuş COVID-19 salgınının nereye evrileceğini takip ediyor.
Bütün dünya adeta nefesini tutmuş COVID-19 salgınının nereye evrileceğini takip ediyor. İngiltere’de ortaya çıkan mutasyon sonrasında herkes daha fazla tedirgin oldu. Bir taraftan aşı çalışmaları bütün hızıyla devam ederken diğer taraftan komplo teorisyenleri ve toplum manipülasyonu konusunda uzman çevreler her gün yeni bir “çok gizli sırlar içeren” ve “güvenlik nedeniyle 24 saat içinde silmek zorunda kalacakları” videolar üretiyorlar.
Ne yazık ki içinde hekimlerin de olduğu önemli bir toplum kesimi bu tarz uydurma haberleri ciddiye alıp dolaşıma sokmaktan imtina etmiyor. Türkiye’den ve Türkiye dışından çok sayıda kişi Kovid-19 pandemisi ve Korona aşılarıyla ilgili sorular sordu ve bu komplo iddiaları hakkında açıklama yapmamızı istedi. Aşıların güvenirliği ve komplo iddialarıyla ilgili iki farklı youtube videosu yaptık. İsteyenler onları bu linkten izleyebilir.
Bu yazıda kısaca şu anda piyasaya çıkmış ya da çıkmak üzere olan aşıların güvenilirliği hususunu açıklamaya çalışacağım. Bu yazıda ortaya konulan görüşler, herkesin ulaşabildiği ve günümüzde kabul edilen bilimsel metotlarla elde edilen veriler kullanılarak oluşturuldu. Kamuoyuna henüz açıklanmayan bazı verilere de atıf yapılacak ve bu durum da yazıda açıkca belirtilecektir. Şayet yeni koronavirus salgınının bir komplo olduğundan emin iseniz yazının bundan sonraki kısmını okumanıza gerek yok. Aynı şekilde aşıların sırf ilaç firmalarını zengin etmek amacıyla geliştirildiği ve koruyucu olmadığından emin iseniz gene bu yazının size bir katkısı olmayabilir.
Aşı, bir mikroorganizmaya (bakteri, parazit, virüs, halk dilinde mikrop) karşı insan vücudunda koruyucu cevap (antikor) oluşturmak amacıyla uygulanan bir maddedir. İnsan vücuduna uygulanan bu yabancı madde hastalık oluşturmaz ama hastalığa yol açan mikrobu taklit ettiği için ona karşı oluşacak antikor cevabını tetikler. İşte bu antikorlar daha sonra gerçek hastalık etkeni ile karşılaşıldığında o mikrobun vücuda girip hastalık oluşturmasına engel olurlar. Her bulaşıcı hastalığa karşı bir aşı geliştirmek mümkün olmayabilir. Çiçek gibi bazı hastalıklara karşı geliştirilen aşılar bu hastalıkların yeryüzünden silinmesini mümkün kıldı. Ancak AIDS gibi bazı mikrobik hastalıklara karşı şu ana kadar etkili bir aşı geliştirilemedi. Bu tamamen o mikroorganizmanın yapısıyla ilgili teknik nedenlerden kaynaklanmaktadır. AIDS etkeni olan virüsün genetik yapısında devamlı değişiklikler olmasından dolayı bu virüse karşı geliştirilen aşılar başarısız olmaktadır. Aynı durum Hepatit C virüsü için de geçerlidir. Buna karşılık Hepatit B virüsünün bir proteinini kullanarak geliştirilen aşı oldukça iyi koruyuculuk sağlamaktadır. Koronavirüs aşılarının bazıları da benzer bir mekanizma ile çalışmaktadır.
KORONA AŞISINI ÜRETMEK ÇOK MU ZOR?
Koronavirüs salgını başlayıp bütün dünyayı tehdit etmesinden sonra en fazla konuşulan konulardan biri aşı geliştirme çalışmaları oldu. Normal şartlarda aşıların geliştirilmesi yılları hatta on yılları almaktadır. Ancak günümüzde gelişen teknolojiler ve yoğunlaştırılan çalışmalar bu süreleri kısalttı. Daha önceki yıllarda ulaşım ve haberleşmede yaşanan birçok gecikme günümüzde ortadan kalkmış bulunuyor. Ayrıca biyo-teknolojideki gelişmeler sayesinde, korona aşısını bir değil aynı anda yüzlerce farklı grup, dünyanın farklı yerlerinde geliştirebilmektedirler. Nitekim yüzlerce aşı çalışması şu anda ilerliyor ve bunlardan muhtemelen onlarcası piyasaya çıkacaklar. Türkiye’de şu ana kadar aşı geliştirilememiş ya da geliştirilen aşıların sonuçlandırılamamış olması, bu tekniklerin çok zor olmasından değil, kurumların savrukluğundan ve organizasyon problemlerinden kaynaklanmaktadır. Bilim adamlarının bozuk para gibi harcanması gelişmemiş ülkelerin ortak problemidir ve bu ülkelerde iş yapmaktansa reklam yapmak daha fazla getiri sağlamaktadır.
UYGULAMAYA GİREN AŞILAR
Eş zamanlı başlayan aşı çalışmalarından başarıya ulaşanlar seri üretime geçtiler ve dünyanın birçok yerinde bu aşılarla kitlesel aşılama işlemlerine başlandı. Bu aşıların başında BioNTech ve Pfizer’in geliştirdiği aşı bulunuyor. Almanya-ABD ortak üretimi olan bu aşı yeni bir teknoloji ile üretildi. mRNA teknolojisi denilen bu yöntemde aşı olarak insanlara virüsün diken proteinlerini üreten mRNA’sı verilecek ve bu mRNA’nın bizim hücrelerimizde ürettiği diken proteinleri aşı görevini görecekler. Bu proteinlere karşı vücudumuz antikor üretecek ve bu sayede dışardan gelen gerçek koronavirüslere karşı bağışık olacağız. 21 Aralık 2020 itibarıyla Avrupa Birliği Komisyonu Avrupa İlaç Ajansı tarafından onaylanan bu aşı bütün Avrupa’da 16 yaş üzerindekilere uygulanmaya başlanacak. Bu tekniğin aynısını kullanan ABD’de yerleşik Moderna firması da benzer bir aşıyı üretti ve piyasaya sürdü. Gene Rusya Federasyonun resmi araştırma kurumlarınca geliştirilen Sputnik V aşısı da benzeri bir teknik kullanılarak geliştirildi ve şu anda yaygın şekilde uygulanmaya başlandı.
Biontech/Pfizer ve Moderna’nın geliştirdiği aşıların güvenilirliği konusunda yapılan çalışmalar yayınlandı ve bu konuda oldukça hassas olan ABD İlaç ve Gıda Kurumu’ndan onay aldılar. Etkinlikleri yüzde 95 civarında olan bu aşılarla ilgili bildirilen yan etkiler kabul edilebilir ve hayati tehlike oluşturmayan sınırlardadır. Bu aşıların 16 yaş üzerinde güvenle kullanılabileceği şu anda saygın tıp otoritelerince kabul görmektedir. Sputnik V ile ilgili yeterince veriye ulaşamadığım için güvenirliği konusunda bir yorum yapmam uygun olmaz. Rusya’da da aşıya güvenin oldukça düşük olduğuna dair haberler yapıldı. Ancak yaygın kullanım sonrası daha fazla verinin ortaya çıkmasını bekliyoruz.
ÇİN AŞISI GÜVENİLİR Mİ?
Türkiye’de, Çin merkezli geliştirilen, SinoVac aşısının kullanılacağı açıklandı. Bu aşının diğerlerinden farkı, inaktif virüs aşısı olmasıdır. Bu teknikte aşı için kullanılan antijen virüsün kendisi olmaktadır ve bu ölü virüslere karşı vücudumuz antikor üretmektedir. SinoVac aşısının Faz 1 ve Faz 2 verilerini yayınlandı ancak henüz Faz 3 verileri yayınlanmadı. Yayınlanan bu verilere göre oluşan yan etkiler kabul edilebilir sınırlardadır. Aşının antikor oluşturma ve koruyuculuk değerinin diğer aşılara göre daha düşük olması bir dezavantaj olabilir. Dün itibariyle Brezilya’da yürütülen Faz 3 sonuçlarının açıklandığını okuduk ancak detayları henüz göremedik. Faz 3 çalışmalarının bir ayağı da Türkiye’de yürütülmektedir. Benim kişisel temaslarla Türkiye’den ulaşabildiğim verilere göre aşının yan etkileri kabul edilebilir sınırlardadır. Aşılananların yaklaşık yüzde yirmisinde hafif şikayetler ortaya çıkmaktadır ve bir iki günde kaybolmaktadır. Ancak ne kadarında antikor cevabı oluştuğuna dair bir veriye ulaşamadım.
Aşı olmak herkesin kendi kararıdır ve buna saygı duymak gerekir. Şu ana kadar özellikle Türkiye’den soranlara elde yeterli veri olmadığı için cevap vermekte sıkıntı yaşadık. Bu konuda görüş oluşturmak için bir grup uzmanla (Enfeksiyon Hastalıkları, Mikrobiyoloji ve Halk Sağlığı Uzmanları) konuyu tartıştık. Eldeki verilere göre Biontech ve Moderna aşıları daha güvenilir ve etkilidir ancak Türkiye’de yaşayanlar için şu an ulaşılmazdır. SinoVac aşısı da, şu ana kadar hayati tehlike oluşturan bir yan etkisi bildirilmediği için, alerjik bünyesi olmayan kişilerde kullanılabilir görünmektedir. Etkinliğinin düşük olması ikincil ve daha önemsiz bir problemdir. Aşı olan kişilerin bazılarında antikor gelişmemesi hiç aşı olmamaktan iyidir. Özellikle yüksek riskli kişiler bu bilgiler ışığında kâr-zarar hesabı yaparak kendileri karar vermelidirler. Şayet Türkiye’de yaşasaydım bir sağlık çalışanı olarak aşılanırdım.