Koronavirüs'e karşı bağışıklık kazanıp kazanmadığımızı nasıl ve ne zaman öğreniriz? Uzmanı açıklıyor...
Ülkeler uyguladıkları tecrit önlemlerini geri almaya başlarken, yaygın şekilde yapılan antikor testlerinin sonuçları; okulların tekrar açılıp açılmayacağı veya çalışanların işlerine geri dönüp dönmeyeceği açısından yol gösterebilir.
Fakat bu testleri yaptıran bazı insanlarda sonuçlar, cevaptan çok soru işareti getiriyor.
Koronavirüs antikor testlerinin hepsi aynı değil. San Francisco Körfez Bölgesi’nde çalışan bir araştırma takımı, geçtiğimiz günlerde piyasadaki testlerden 14 tanesini değerlendirmiş ve bunların yalnızca üçünün tutarlı biçimde güvenilir sonuç verdiğini bulmuş.
Bu testlerin çoğunda, hatalı pozitif değerler çıkmış; yani, kişide bulunmayan antikorları göstermişler.
Üstelik, New York’taki Mount Sinai Hastanesi’nde klinik antikor testi müdürü olan Ania Wajnberg’e göre bu sonuçlar, kişiye hastalık seyri esnasında test yapılıp yapılmadığına bağlı olarak yanlış çıkabilir.
Hastane, geçenlerde kendi geliştirdiği antikor testi projesinin sonuçlarını paylaştı (ABD Gıda ve İlaç Dairesi, Nisan ayında teste klinik kullanım için onay vermişti).
Bulguların gösterdiğine göre, 600’den fazla onaylı koronavirüs vakasının üç tanesi hariç hepsinde antikor vardı. 700’den fazla “şüpheli vakanın” ise (koronavirüs belirtileri olan ve testi pozitif çıkan biriyle yaşamış ya da doktorun kendilerine muhtemelen virüs barındırdıklarını söylemiş olduğu kişiler) yalnızca yüzde 38’inin antikor barındırdığı ortaya çıkmış.
“Bence virüs bulaştığından şüphelenen birçok insanda virüs yok.” diyor Wajnberg.
Wajnberg, kendi takımının yaptığı araştırmaya göre; ne zaman test olmanız gerektiğine ve test sonuçlarını nasıl anlayacağınıza dair tavsiyeler veriyor.
Belli testler, uzun vadeli bağışıklığı daha iyi gösterebiliyor
Farklı testler, farklı antikorları gösteriyor. Mount Sinai Hastanesi’nin geliştirdiği testlerde; kanda ve diğer vücut sıvılarında en yaygın bulunan antikor olan immünoglobulin G’ye (IgG) bakılıyor.
Diğer testlerde ise, yine kanda gezebilen immünoglobulin M’ye (IgM) ve çoğunlukla solunum ve sindirim sistemlerinde bulunan bir antikor olan immünoglobulin A’ya (IgA) bakılabiliyor.
Genel olarak vücutlarımız, bir virüs enfeksiyonuna cevap olarak ilk önce IgM üretiyor. IgM, daha ani gelişen virüs enfeksiyonlarıyla da ilişkilendirilirken; IgG daha uzun bir zaman aralığında gelişiyor. Yani IgG, uzun vadeli bağışıklığa işaret etmesi bakımından daha iyi bir gösterge. Fakat bu antikorlar, belirti gösterdikten kısa süre sonra test edilen koronavirüs hastalarında henüz oluşmamış olabilir.
Bilim insanları, IgG antikorlarının bu koronavirüse karşı bağışıklık sağladığına karar vermiş değil. Fakat Mount Sinai hastanesindeki araştırmacılar, antikorun belli bir seviyede koruma sağlayabildiğini bulmuşlar.
“Bu hastalıkta neler olduğunu henüz bilmesek de, eğer IgG bağışıklık sağlıyorsa; işe geri dönme bakımından muhtemel sonuçları olan bu antikor daha çok önem taşıyor” diyor
Körfez Bölgesi’ndeki araştırmacılar, IgM testlerinde IgG testlerine göre daha değişken sonuçlar oluştuğunu; fakat en tutarlı sonuçların, iki antikor birden test edildiği zaman ortaya çıktığını bulmuşlar.
Eğer hastaysanız, antikor testi yaptırmadan önce 3 hafta bekleyin
Mount Sinai çalışmasında, virüsün bulunduğu onaylanan 113 hasta, antikor bakımından başlangıçta negatif ya da “zayıf biçimde pozitif” çıkmış. Fakat ikinci defa test edildikleri zaman, çoğunun antikoru pozitif çıkmış.
“En anlamlı sonuçları elde etmek bakımından; antikor testleri, hastalığın başlangıcından sonra tam üç hafta beklediğiniz zaman en iyi şekilde çalışıyor” diyor Wajnberg. “Hatta 24 güne karşılık 20 günde, ufak bir farklılık oluştuğunu bile gördük.”
Hastaların, güvenli sonuçlar için dört hafta bile bekleyebileceğini ekliyor Wajnberg. Fakat çok uzun süre beklerlerse, antikorların kaybolacağını zannedip endişe etmemeleri gerektiğini söylüyor. SARS ve MERS gibi diğer koronavirüslerde, IgG antikorlarının enfeksiyonu takip eden aylarda zirve yaptığı ve bir yıl ya da daha fazla süre devam ettiği görülüyor.
“Bu durum insanların kafasını karıştırıyor çünkü virüs testleri, durumun neredeyse tamamen tersi” diyor Wajnberg.
“Bunları, iyi hissetmediğiniz zaman yapmak istiyorsunuz çünkü bir ay beklerseniz ve kendinizi daha iyi hissederseniz, o zaman virüs testi negatif olabilir.”
Hastalarda iki hafta boyunca belirti olmamalı
Wajnberg, antikor testi yapmak için belirtiler ortadan kalktıktan sonra iki hafta beklemeyi öneriyor. Fakat birkaç hafta veya daha uzun süre hasta olmuş bir hastanın, muhtemelen o noktada antikor geliştirmiş olabileceğini söylüyor.
Mount Sinai çalışmasına katılan tüm hastalar, antikor testinin yapıldığı an itibariyle tamamen iyileşmiş durumdaymış (yani, normale yakın hissediyorlarmış).
“Herkes yüzde 100 eski haline dönmemişti, fakat bu oranın yüzde 90’ın üzerinde olduğunu söyleyebilirim” diyor Wajnberg.
Hastaların yaklaşık yüzde 19’u, belirtileri kaybolduktan sonra etkin enfeksiyon açısından pozitif çıkmış. Wajnberg, bu hastaların hâlâ bulaştırıcı olabileceğini; fakat bu kişilerin ölü virüsü vücutlarından atıyor olmalarının, daha muhtemel bir senaryo olduğunu söylüyor.
“Sürüntü üzerinde bulduklarımız, canlı ve bulaşıcı virüsler değildi; ölü virüslerdi ya da virüsün parçalarıydı. Hatta, bağışıklık sisteminizin yediği virüslerdi” diyor.
Wajnberg’e göre; ciddi vakaların, vücudun daha fazla antikor üretmesine yol açacağını düşünmek doğru değil. Çünkü Mount Sinai çalışmasındaki hastaların neredeyse tamamı, hafif veya orta dereceli hastalık geçirmiş.
“Bazı virüslerde, hastalığı ne kadar ağır geçirirseniz, o kadar antikor üretiyorsunuz. Bu çalışmada, durumun aslında böyle olmadığı öne sürülüyor” diyor. “Fakat henüz bilmiyoruz.”
Araştırmacılar, belirtilerin süresinin, kişinin antikor cevabını da etkilemediğini bulmuşlar. Wajnberg, kişinin ürettiği antikor miktarının, insanların bağışıklık tepkilerinde doğuştan gelen farklılıklarla ilişkili olabileceğini söylüyor.
Antikor testleri hatalı negatif sonuç verebiliyor fakat hatalı pozitifler daha muhtemel
Herhangi bir koronavirüs antikoru testinde araştırmacılar, sonuçların pozitif gelmesi için gereken en düşük antikor eşiği miktarını belirliyorlar.
Wajnberg, Mount Sinai’daki takımın; insanların düşük bir antikor sayısıyla pozitif çıkmasını önlemek amacıyla, nispeten yüksek bir eşik belirlediğini söylüyor. Bu durum belki de, insanların virüse karşı bağışıklı olduklarını zannetmelerine yol açabilir.
“Eşiği ne kadar düşük tutarsanız, hatalı pozitif almanız o kadar muhtemel olur” diyor.
Çalışmanın sonuçları, hatalı negatiflerin çok ihtimal dışı olsa da, imkansız olmadığını gösteriyor.
“Test ettiğimiz insan sayısına bakılınca; yüksek hassasiyet ve özgüllükte bile, yine hatalı sonuçlar elde edeceksinizdir. Bu, dünyadaki her testte böyle” diyor Wajnberg.
Araştırmacılar, bir kişinin tamamen bağışıklı olması için hangi seviyede antikor gerektiğini de hâlâ bilmiyor. Yine de, daha düşük eşikli hastalar bile virüse karşı korunaklı olabilir. Fakat Wajnberg, daha öğrenilecek çok şey olduğunu söylüyor.
“İnsanlar koronavirüs kaptıklarından emin olduklarını düşündüğünde ve sonra testler, durumun böyle olmadığını ortaya çıkardığında; hayal kırıklığına uğruruyorlar” diyor.
“Şu an, Dünya üzerinde bulunan neredeyse herkesi test etmek istediğimiz çılgın bir durumdayız. Çünkü bu testlerin mükemmel olmadığını biliyoruz.”