Abdullah Aymaz / samanyoluhaber.com
Tarih Profesörü Dr. Jon Pahl
Senelerce emek verip M. Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili bir kitap yazan Dr. Jon Pahl, kitabını tanıtıcı bir konuşma yaptı. Özetle ve bazı tasarruflarla onun bu konuşmasını aktarmaya çalışacağım. Ona ait tesbitleri ve tarihlemeleri de naklederek…
Konuşmasına şöyle başladı:
“Ekim 2006’da Filadelfiya’da bir Ramazan iftarına davet edildim. Gittim… Baktım alkol yok, ama içecek olarak vişne suyu var. Onu içtikten sonra artık vişne suyu benim için çok sevdiğim bir içecek oldu. Prof. Dr. Thomas Michel bir konuşma yaptı. Fethullah Gülen’in bir kitabından parçalar okudu. Ben de Hocaefendinin kitabını aldım. Sonra Filadelfiya’da bir gazetede, dindarların sivil toplumlarla ilişkileri üzerine bir yazı yazdım.
“Şimdi de Fethullah Gülen ve Hizmet hayatı üzerine beş bölümden meydana gelen bir kitap yazdım ama henüz basılmadı.
“Baştan şunu belirteyim ki, bir çoklarını kafasını meşgul eden ‘cihad’ Fethullah Gülen’e göre, içteki kötülüğü yok etmek . (Bir savaş dönüşü Peygamber Efendimizin, ‘Şimdi küçük cihaddan büyük cihada, yani nefsimizle mücadele ve mücahedeye dönüyoruz’ hadis-i şerifine atıfla…)
“Korucuk köyünden bir kişi çıkıyor ve bütün bir dünyayı etkiliyor…
“1938-1966 Hayatı Erzurum’da başlıyor. Alvarlı Efe Muhammed Lütfi’nin irşad merkezi gibi bir bölgede yetişiyor. Ondan esinleniyor. Yani tasavvufla yoğruluyor.
“Erzurum’dan Edirne’ye gidiyor oradan da İzmir’e.
“1966-1971 İzmir’de Hizmetin bir prototip olarak hazırlanış ve organize dönemi… Şiddete karşı çıkan ve medeniyetlerdeki güzellikleri bir araya getirme gayreti…
“1971-1980 Empati ile bakış… Göz yaşlarıyla yepyeni bir nesil yetiştirme…
“1980-1999 Hoşgörü ve diyalog… 1980’de 12 Eylül askeri darbeden dolayı altı yıl gaybubet… Aktif sabır içinde faaliyet… Bu durum Hizmeti güçlendirdi. Darbeci, baskıcı rejim ne kadar kötü olursa olsun, işe devam…
“Sonra diğer topluluklarla diyaloğa geçiş… Başkalarını Allah’ın gördüğü gibi görme… Yani merhamet gözüyle görme.
“1999’dan günümüze… Hizmeti Amerika ve dünyanın çeşitli yerlerine taşıma… Bunlar istişarelerle ve resmi kurumlarla…
“Bütün kaynakları, sosyal problemlerin çözümü için kullanma… ‘Kimse Yok mu?’ ve benzeri kurumlarla… Said Nursi’den miras kalan üç önemli husus üzerinde durma… ‘Bizim üç düşmanımız var: Cehâlet, fakirlik ve tefrika… Bunları ilim, gayret ve sanatla, uhuvvet ve muhabbetle yeneceğiz.”
“Kitabın son bölümünde karşı çıkanlar üzerinde duruyorum. Çünkü iki grubun gözünde problem var. Birincisi, askeri idareler, ulusalcılar, Kemalistler…. İkincisi, siyasal İslamcılar… Kendi güçlerini sağlamlaştırmak için Hizmeti günah keçisi yapmak istiyorlar.
“Bu kitabın hazırlığında bazı ülkelere gittim. Başkalarına da gitmek isterim. İlk defa 2009’da Türkiye’ye gittim. Dostlarla görüştük tanıştık. Misafirperverlikler gördüm. Sonra Arnavutluk, Avustralya, Nijerya gibi ülkelere gittim.
“2015’te tekrar, Türkiye’ye gittim. Korucuk’a, Erzurum’a, İzmir’e ve Edirne’ye uğradım. İzmir’de iki polis beni takip ediyordu. Ellerinde Fethullah Gülen isimli bir dosya vardı. Ama ben yazmaya devam ettim… Evet İzmir ve İstanbul’da Fethullah Gülen’in ayak izlerini takip ettim.
“Turgutlu’da Hocaefendi’nin ablası Nurhayat hanımla görüştüm. “Biz mutlu bir aile idik” dedi. Kendisine günlük aktivitelerini ve müzikle ilgisini sordum. “Biz çocukken Hocaefendi ile yiyeceklerle ilgili sözleri, tekerlemeleri türkü gibi söylerdik.” dedi… Bazılarını söylemeye başladı ama gözyaşlarını tutamadı…
“Sonra Fethullah Gülen ile Pensilvanya’da görüşürken bunları hatırlattım. O da o türkülerden biraz bir şeyler söyledi. O söyleyişlerden anladım ki, Hocaefendi, çok nazik, şiddet karşıtı, dua insanı, kendisini de eğitime ve insanî evrensel değerlere ve güzelliklere adamış bir insan… Ne yaşıyorsa, onu söyleyen birisi… Ben de inançlı birisiyim. Yalan söylememek inançlı bir kişinin en önemli düsturudur.
“Mavi Marmara meselesinde olduğu gibi Fethullah Gülen her türlü baskıya rağmen verdiği sözlere bağlı kaldı. Hiç sözünden dönmedi, dimdik durdu.”
“Ben doğruyu bulmak için, Fethullah Gülen’in kritiğini yapanlarla da görüştüm: Doni Rodrik, Mustafa Akyol, Avukat Amsterdam…”
Dr. Jon Pahl’a dinleyicilerden birisi: “Hocaefendi ile ilgili ‘Hakkında ne söylersiniz?’ diye sorsa, ne dersiniz?” diye bir soru sordu…
Jon Pahl, “Şöyle bir hikaye ile anlatayım: Hocaefendi’nin babası son demlerinde iken, İzmir’den ziyaretine gidiyor. Birkaç gün yanında kalıyor. Ama İzmir’de vazifeleri var onun için kendisinden izin istiyor. Ramiz Efendi diyor ki: ‘Seni burada iki göz bekliyor ama orada binlerce göz bekliyor…’ Hocaefendi bu yola çıkarken de bütün kardeşlerini toplayıp: ‘Bakın ben bir Hizmet yoluna girdim. Bu yolda insanın başına pek çok şey gelebilir. Siz kendiniz istediğiniz yolu seçebilirsiniz.’ diyor. Onlar ‘Biz de seninle beraberiz, peşindeyiz, bu yolda her şeye razıyız.’ diyorlar. Bu süreçte de başlarına gelenleri biliyoruz… Tabii bu olanlar Hocaefendinin gurbetini daha da derinleştiriyor.” diye cevap verdim…
Yunus Emremizin dediği gibi:
“Bu yol uzaktır
Menzili çoktur
Geçidi yoktur
Derin sular var.”
Prof. Dr. Jon Pahl’in kitabının inşaallah basımı yakında gerçekleşir ve istifadeye vesile olur.