Türkiye'deki herkesin istediği soruyu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sorabilmesine imkân veren "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulamasının ilki neticelendi.
Vatandaşların oylarıyla belirlenen 10 soru sahibi, Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Gül ile tanışıp sohbet etme ve sorularını doğrudan iletme imkânı buldu. İlk elemeleri geçen vatandaşların oylamada ilk 10'a girebilmek için ilginç yöntemlere başvurdukları ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Gül ile sohbet eden bir katılımcı, elemeleri geçtikten sonra internet kafeleri tek tek dolaşarak vatandaşlardan oy istediğini söyledi.
2012 yılının ilk günü soru gönderme işlemiyle başlayan "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulaması, soru sahipleri ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir araya gelmesiyle Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirildi. Türkiye'nin değişik bölgelerinden gelen 10 soru sahibi gün boyunca Çankaya Köşkü'nde ağırlandı. Köşk'te Cumhurbaşkanlığı yetkilileriyle birlikte öğle yemeği yiyen soru sahipleri, yemekten sonra beraberce Atatürk Müze Köşk'ünü gezme fırsatı buldu.
CUMHURBAŞKANI GÜL, KATILIMCILARLA TEK TEK EL SIKIŞTI
Daha sonra çekimlerin yapılacağı salona alınan katılımcılar, burada Cumhurbaşkanı Gül ile tanıştı. Konuklarıyla tek tek el sıkışan ve "Hoş geldiniz" diyen Cumhurbaşkanı Gül, onlarla sohbet etti. "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulaması çerçevesinde sorularını aracısız olarak Cumhurbaşkanı Gül'e soran katılımcılar, farklı konularda dilek, düşünce ve taleplerini de dile getirdi.
TOPLU FOTOĞRAF ÇEKİLDİ
Yaklaşık kırk dakika süren soru-cevap bölümü sonrası katılımcılar Cumhurbaşkanı Gül ile tek tek ve toplu hatıra fotoğrafı çektirdi. Renkli görüntülere sahne olan fotoğraf çekiminin ardından Cumhurbaşkanı Gül, konuklarına çeşitli hediyeler verdi ve hepsiyle ilgilendi.
14 BİN SORU, 2 MİLYON OY
2012 yılının ilk günü başlayan uygulama çerçevesinde 7 Ocak'a kadar sorular alındı. Bu süre zarfında yaklaşık 14 bin soru soruldu ve bu sorular arasından 220 soru oylamaya açıldı. Oylama sürecinin 20 Ocak'ta sona ermesiyle en çok oy alan on soru sahibi Köşk'e davet edildi. Sıralamada ilk sıralarda yer alan ancak kendilerine ulaşılamayan soru sahipleri yerine bir sonraki vatandaş Köşk'e davet edildi. Aynı konudaki sorulardan ilki oylamaya alınırken, soru seçiminde sorunun anlaşılır ve daha önce duyurulan kurallara uygun olması göz önünde bulunduruldu. Soruların "beğenilip-beğenilmediği"ne ilişkin iki seçeneğin bulunduğu oylamaya, 2 milyondan fazla oy verildi.
"CUMHURBAŞKANINA SORUN" KATILIMCILARI VE SORULARI
Çağdaş Yıldız (Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Öğrencisi - İstanbul): "Türkiye'nin yeni aktif dış politikasına bağlı olarak son yıllarda uluslararası örgütlerde yönetici pozisyonlarına Türklerin gelmesi olağanlaştı. Sizin de göreviniz sonrası böyle bir düşünceniz var mı? BM Genel Sekreterliği gibi bir göreve gelseniz BM'ye nasıl bir işlevsellik ve vizyon katarsınız?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Çok güncel, milletin zaman zaman aklına gelen bir soru ile başladın. Uluslararası görevlere çok önem veriyoruz. Siyasete katılmadan önce 8 yıl uluslararası memurluk yaptım. Türklerin uluslararası kuruluşlarda görev almalarına önem veriyorum, destekliyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı, Kimyasal Silahlarla Mücadele Direktörü, NATO Genel Sekreter yardımcısı gibi çok önemli görevler alıyor. Bana gelince BM Genel Sekreterliği seçimi çok hassas sistemleri olan uluslararası dengeleri, kotaları olan sistemdir. Ben şahsi olarak hiç düşünmedim. Türkiye'nin niyeti de olmadı. Zaman zaman görüyorum duyuyorum böyle düşünen oluyor."
Bekir Orhan (Edebiyat Öğretmeni - İstanbul): "Sn. Cumhurbaşkanım, ülkemizde giderek yabancı kültüre hayranlık artmakta. Kültürel birikimlerimizin yok olmasından tedirginiz. Özellikle "dil" unsuruna değinmek istiyorum. Yabancı sözcüklerden oluşan tabelalar giderek artmakta. Bunun önüne geçmek için yetkililerin çalışması var mı? Saygılarımı sunarım."
Cumhurbaşkanı Gül: "Bütün kültürler birbirine çok açık. Dünyanın başka ülkelerinde Türk dizilerinin ne kadar izlendiğini görüyoruz. Bundan önce korkmamak lazım. Kendi kültürünüze güvenmeniz lazım. Kendi kültürünüzü sunma konusunda bir gayretin olması lazım. Tabelalarda sitelere verilen isimlerde bunların bazıları yakışabiliyor, bazıları yakışmıyor. Türkçe kökenli kendi kültürümüzün stillerini taşıyan çok güzel isimlerde ortaya çıkıyor. Bugünün anlamına bu çağa uygun üretimin yapılması gerekiyor. Bu konuda gayretin noksanlığını görüyorum. Kültür adamlarına görev düşüyor. Yasak getirmek doğru olmaz. Ama kendi kültürünüzü destekleyerek onun zenginliğini ortaya çıkarmak bir görev."
Melek Karacaoğlu (A.Ü. Eczacılık Y. Lisans Öğrencisi - Ankara): "Sayın Cumhurbaşkanım, televizyonda yayınlanan programlar (özellikle gündüz kuşağı ve diziler) hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce de daha kaliteli programlar için RTÜK'ün daha etkin çalışması gerekmiyor mu?"
Cumhurbaşkanı Gü: "Gündüz programlarını seyretmiyorum, seyredemiyorum. Bu konuda çok şikayetler alıyorum. Kalitenin düştüğü şeklinde. Aslında akşam programlarına bakınca da görülüyor. Bu konuda bir gayrete ihtiyaç var. RTÜK bu konuları inceliyordur. Ama buralarda da yasakçı bir zihniyetle hareket edersek netice alamayız. Bu konuda oto kritik yapması şikayetlere önem vermesi sağlanırsa mesafe alınır. Televizyonlar en büyük eğitimcidir. Halkı, çocukları hanımları dolaylı olarak şekillendiren en önemli mekanizmadır. Oradaki seviyedir bir toplumun geleceğini de yakından ilgilendirmektedir. Bu konuda RTÜK ile bu düşüncelerimi paylaşıyorum.
Emrah Çakmak (Yazılım Firması Çalışanı- İstanbul): "Her yer inşaat, her yer ev, her yer alışveriş merkezi oldu. Parklar çok az ve çok uzakta. Uçurtma uçuracak yer yok. Misket oynayacak yer yok. Mahalle maçı yapacak yer yok. Kumda oynayarak kirleneceğimiz yer yok. Toprakta patates pişirecek yer yok. Ayağımız toprağa değmiyor. Peki ben nasıl çocukluğumu yaşayacağım?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Bizim çocukluğumuz senin tarif ettiğin ortamda geçti. Türkiye'de şehirleşme çok hızlı oldu. İmar durumları da özensiz gerçekleşti. İnsanlar çok kötü evlerden biraz daha iyi eve geçmeyi yeterli zannettiler. Türkiye'ye en büyük değişim şehirlere olan göçle yaşandı. Böyle olunca plansız programsız imarlar ortaya çıktı. ama son dönemde bunların farkına vardık. Kamu ve özel sektör yeni yeni parklar sosyal ihtiyaçları karşılayacak imkanlar kaynaklar ayırmaya başladılar. Geri dönüş doğru istikamette başladı. Hangi ili ziyaret etsem belediye başkanı şu kadar park açtık, yeşillendirme yaptık. Doğruya dönüşün olduğunu gösteriyor."
Nesibe Şahin Akaryıldız (Mühendis–İstanbul): "Sayın Cumhurbaşkanım, eğitim sistemimizdeki en büyük yara 'dershanelere' mahkum edilen öğrenciler ve ailelerdir. Devletin üstlenmesi gereken eğitim işi, bir bakıma dershanelere ihale edilmiş durumda. İlkokul 3. sınıftan itibaren "kesintisiz" bir dershane süreci başlıyor. Bu konuda çözüm öneriniz nedir?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Dershaneler eğitim sistemini bir gerçeği ama iyi bir gerçeği değil. Eğitim sistemimizde yetersizlik var. Arz talep ihtiyacını karşılama açısından yetersizlik var. Üniversitelerin yetersiz olması imtahanla öğrenciler üniversiteye alınmaya başlayınca kaçınılmaz olarak dershane çıktı. Son yıllarda üniversite sayısı artınca, iyi üniversite sayısı artınca, dershanelerin sayısında azalma başlamış. İlgili kurumlardan bilgi aldık. Son yıllarda azalmış. Daha önceki yıllarda 4 bin 500'lere ulaşmış şimdi 4 binin altına düşmüş. Üniversiteye giriş sınavları yerine liselerdeki başarılarınız lise boyunca herkesin başarısına bakalım sisteme geçilirse dershaneler devreden çıkacak. Herkes bulunduğu lisede başarılı olacak. Ama yine de dershane olacaktır. Çünkü yarış söz konusu. Önemli olan eğitim sisteminin temel aracı olmaktan çıkarmak. Okullar, üniversiteler ve dershaneler var. Giderek bunun azaldığını görmekten memnuniyet duyuyorum. Ailelere büyük yük oluyor. Ayrıca israf oluyor. Okulda bir konuyu öğrenmiyorsunuz sonra dershanede öğrenmek zorunda kalıyorsunuz."
Merve Kırca (Gazi Üniversitesi Maliye Bölümü Öğrencisi–Samsun): "Dünyanın en önemli madeni borun yüzde 80'i Türkiye'de, kalan yüzde 20'lik kısım ayrı ülkelerdedir. Türkiye bor minerallerini işleyebilecek tesisatı kurarsa tekel konuma geçecek durumdayken neden kaynaklarımızı başka ülkelere işleyip satmak ve maksimum kar elde etmek yerine hammadde olarak ucuza satıyoruz? Saygılar."
Cumhurbaşkanı Gül: "Bor konusunda kamuoyunda çok yanlış bilgiler var. Türkiye'deki rezervler yüzde 72 civarında. Bor piyasasında baktığımızda Türkiye yüzde 50'sini tutuyor. Yanlış bilgi şu. Boru Türkiye'de hammadde olarak ihraç edilmiyor. ETİ işletmelerinde Bor madenleri işleniyor. Türkiye'nin dışarı sattığı Bor ürünleri ihracatının yüzde 92'si işlenmiş katma değer verilip o şekilde satılıyor. Bor direk kullanılan bir madde değil. Petrol, altın gümüş direk kullanılıyor. Bor ara ürün olarak kullanılıyor. Cam, Çini gibi buralarda kullanılıyor. Onun için ara malı olarak kullanılıyor. Kullanım yerlerini çoğaltmak için araştırma geliştirme yapılıyor. Gübre alanında kullanılması için çalışma var. Türkiye'deki Bor rezervleri dünyanın en çok olduğu."
Yunus Koç (Mühendis–İstanbul): "Sayın Cumhurbaşkanım; 65 yaşına gelip saçları beyazlayan insanları çalışırken görüyor ve çok üzülüyorum. O yaşa gelen bir insan evinde "torun" sevmeli ve dinlenmeli. Öbür taraftan yaşı 20-35 arası 3 milyonu bulan bir işsiz kesim var. Gelir adaletsizliğini nasıl çözersiniz?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Bu soruya bir noktadan değil genel ekonomi olarak bakmak lazım. 65 yaşındaki insanlar çalışmasın onlar otursunlar. Onlar otururken sosyal güvenlik sistemi içinde onlara para ödenecek. Türkiye'de işsizlik de var. İşsizliğin çözümüyle ilgili bir yol değil. Türkiye'de 40 yaşında emekli olan insanlar vardı. Uzun dönem içinde gördük ki sosyal güvenlik sistemini çökertti. Çalışmayan o anda bir şey üretmeyen insanlara devletin maaş vermesi. Bu öyle yük olduki 2 kişi çalışıyor 3 kişiyi besler hale geliyor. Bu durumda bütçeler büyük sıkıntıya giriyor. Çalışabilecek durumdaki insanların çalışmasına karar verildi. Emeklilik yaşı yükseltildi. İşsizlik için yeni üretim alanlarının seçilmesi, yeni iş alanlarının oluşturulması istihdam alanlarının çıkarılması."
Mehmet Emre Onatça (Polis Memuru-Diyarbakır): "Sayın Cumhurbaşkanım; böyle bir hizmeti bizlere sunduğunuz için çok teşekkürler, emniyet mensupları çok ağır şartlar altında çalışıyor. Ortalama bir polis ayda 250 saat mesai yapıyor. Sendikamız yok, hakkımızı arayamıyoruz. Polise yasak olan 'sendika kurma hakkı' polise ne zaman verilecek?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Bu çok kritik soru. Emniyet görevlilerimizin polisin büyük fedakarlıklarını hepimiz biliyoruz. Polisin gayretli çalışmasıyla birçok suçun engellendiği biliniyor. Polise olan halkımızın güveni itimatı giderek artıyor. Yalnız öyle bir mesleki mesleğin içine bir ayrımcılık tarafgirlik girerse Türkiye'yi çok sarsar. 1970'li yıllarda polis de sendika vardı. POLDER, POLBİR gibi dernekler, üniversitelerde olduğu gibi ideolojik olarak bölündü. O dönemler çok büyük sıkıntılar oldu. Hepimizin herkesin korkusu bu. Her meslekten olan insanlar örgütlü şekilde mesleki haklarını savunabilmelidir ama Türkiye'nin böyle bir deneyimi olduğu için herkes çok çekiniyoruz. Sendikayı ileriye bırakmak kanaatimdeyim. Ama polislerin sıkıntılarıyla ilgilenebilir."
Vahit Akyol (Gıda Mühendisi – Manisa): "Sayın Cumhurbaşkanım her geçen gün büyüyen, AB standartlarında gıda kalitesini elde etmeye çalışan ülkemiz neden gıda mühendisi istihdam etmiyor? Kamudaki denetimlerde gıda mühendisi sayısı oldukça az bulunmaktadır. Ülkemizde gıda kalitesinin daha iyi olması için kamuda daha çok yer almak istiyoruz."
Cumhurbaşkanı Gül: "Gıda mühendisliği için bakanlıktan bilgi istendi. Kamuda 1.500'e yaklaşmış gıda mühendisi istihdam ediyor. Bakanlık, Maliye Bakanlığı'ndan kadro istemiş. Gıda mühendisleri kamuda çalışacak diye bir şey yok. Özel sektörde de gıda mühendisleri önemli işler yapacaktır. Geniş bakmak gerekir. Bizim yapacak çok çok işimiz var."
Neslihan Uzun (İktisat Mezunu–Erzurum): "Sayın Cumhurbaşkanım, YÖK'ün yeni açılan üniversitelerin ihtiyacını karşılamak amacıyla ÖYP kapsamında hiçbir koşul aramadan atadığı Araştırma Görevlileri, önlerine atandıkları dönemde istenmeyen şartlar çıkarılarak görevden atılıyor. Görevimizi geri kazanmamız için bir şeyler yapacak mısınız?"
Cumhurbaşkanı Gül: "Bu konuda inceleme yaptırdım. Ancak söylediğiniz şartlar hiç yok değildi. O şartları yakalamakta ve üzerine çıkmak gerekiyor. Ama bu konuyu takip ettiriyorum."