''Kanal D ana haber spikerliği elinden alan Ahmet Hakan korkuyor. Hürriyet’teki köşesi ve CNN Türk’teki programı da elinden gidecek diye titriyor. Korkuya esir olmuş bir halde, utanmazca insanları hedefe koyarak ‘efendileri’ne yaranmaya çalışıyor.''
Ergun Babahan / ahvalnews.com
Hürriyet, devletin gazetesidir. Devlet adına hedef gösterir.
Satıldığında yazdığım gibi, eski devlet gittiği için satılmıştı Hürriyet ve yeni devlet Erdoğan’dır. Ona göre okumak gerekir manşetlerini, köşelerini…
Hürriyet’in tarihi, devletin düşman gördüğü kişileri kamuoyu önünde düşman ilan etmek, itibarsızlaştımak ve hedefe koyma örnekleriyle doludur.
Sabah’taki köşe yazılarımdan itibaren vurgulamaya çalıştığım konu hep bu oldu: Hürriyet’in başta askerler olmak üzere derin devlet aklıyla yatak arkadaşlığı ilişkisi…
‘‘Kürtçe kaset yapacağm’’ dediği için hedef tahtasına konulan Ahmet Kaya’yı hatırlayın…
MİT’in servis ettiği sahte fotoğraflarla ‘‘Vay şerefsiz’’ başlığıyla manşete çıkarılan Ahmet Kaya’yı…
Ya da Sabiha Gökçen’in aslında Ermeni Soykırımı’ndan kurtulmuş bir çocuk olduğunu açıklayan Hrant Dink’i...
Küfürlerle topa tutulup düşman ilan edilen ve sonra faili belli bir cinayete kurban edilen Hrant’ı...
Veya Ermeni Soykırımı’nda 1.5 milyona yakın Ermeni öldürüldü diye manşetlerde hedefe konulan Orhan Pamuk’u...
Pamuk şanslıydı çünkü Hrant’la onun arasında bir seçim yapmak durumunda olan derinler, Hrant’ta karar kılmıştı.
Boğaziçi Üniversitesi’nde, bir tiyatro oyununda yerel kıyafetlerle sahneye çıkan Kürt çocukları ‘‘PKK Boğaziçi’nde’’ diye manşetten ihbar eden de bu gazete, yönetici ve yazarlarıydı.
Eren Keskin için ‘Senin apış aranı da Türk Silahlı Kuvvetleri koruyor’ yazısını yazdıran kimdi sanıyorsunuz?
Dahası da var…
Hürriyet’in 1.10.1998’deki ünlü "Manyağa bak!" manşeti...
Van’da uçak kaçıran korsanın “ölü ele geçirilmesi üzerine, başka bir konuda kendisiyle söyleşi yapılırken görüşü sorulan İHD Genel Başkan Yardımcısı Osman Baydemir, "Olayın teknik ayrıntılarını bilmiyorum. Ancak bir insan hakları savunucusu olarak suçluların ya da zanlıların mümkün mertebe sağ olarak yakalanmaları gerektiğini düşünüyorum" demiş; ihtiyatla söylenen bu söz “Manyağa bak!” diye manşete çıkartılmış, ertesi gün de gazete yönetimi bu manşete gururla sahip çıkmıştı.
Saymakla bitmez utanç verici haberleri...
Bunları yapanlar şimdi kanlı paralarla inşa edilmiş evlerinde oturup yeni derinlere yaranmaya çalışıyorlar utanmazca...
Devlet değişti, Hürriyet’in patronu değişti. Yakında kadrosu da değişecek ama eski Hürriyet ile yenisinin farkı şu oldu…
Eskisi genelde ‘derin’lerin isteklerini yerine getirir, onların düşmanlarıyla savaşırdı.
Yenisi paralı emir erliğini gönüllü köleliğe dönüştürdü…
Hem de utanmazca, pişkince ve de arsızca…
Ahmet Hakan meselesi bunun açık bir örneği…
Kanal D ana haber spikerliği elinden alan Ahmet Hakan korkuyor. Hürriyet’teki köşesi ve CNN Türk’teki programı da elinden gidecek diye titriyor.
Korkuya esir olmuş bir halde, utanmazca insanları hedefe koyarak ‘efendileri’ne yaranmaya çalışıyor.
İstediği hokkabazlığı yapmakta serbest elbette ama başkalarının canını yakmadan.
Tahir Elçi’nin katlindeki rolü hafızalarda taze olan Ahmet Hakan, bu kez Saray’daki efendisine yaranmak için Barış Atay’ı köşesinden hedef gösterdi.
Kendisini yumruklayıp dövdüren Sedat Peker’i evinde ağırlayacak tıynette bir adamdan beklenmeyecek bir davranış değil elbette.
Ahmet Hakan, Barış Atay’ı neden hedef gösterdi?
Barış Atay, Soma’da bir emekçiyi tekmeleyen Yusuf Yerkel hakkında attığı tweet yüzünden.
Yerkel, Erdoğan’ın yakın adamı. Onun için yerdeki bir adamı tekmeleyen biri.
Yerkel’e sahip çıkarak Erdoğan’a sahip çıkmaya çalıştı.
Genç bir adamın özgürlüğünü elinden alma pahasına...
Atay’ı, Yerkel yüzünden hedefe koydu…
Attığı tekmeden dört yıl sonra özür dileyen ve onu da gayri-samimi bir şekilde ve yalanla donatarak yapan Yerkel hakkında attığı tweet yüzünden hedefe koydu; savcılara ihbar etti resmen.
Kişisel çıkarı için tekmeciye sahip çıktı. Mesleğini bir kez daha sattı, onurunu ayaklar altına aldı.
Yerini, köşesini korumak içgüdüsüyle davranıp ön almaya çalışan bir zavallı konumuna düşmek rahatsız etmemiş Hakan’ı…
Tıpkı CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yaptığını yapmış ama bu sefer polislere, savcılara ihbar ederek muhatabını.
‘Bir yazı yazdım, adamı içeri aldırdım’ diye gezilebilir artık caka satarak. Kuşağı telefonda talimat bekleyebilir Saray’dan yeni ihbarlar için. Kullanışlı köşe yazarını kim kullanmak istemez.
Oysa, Barış Atay haklı…
Yerdeki bir işçiye, sırf 301 kişinin ölümünü protesto ediyor diye tekme atan bir adamdan elbette hesap soracağız...
Yolsuzluk yapan, ayakkabı kutusunda para biriktiren, Gezi’de, Cizre’de, Sur’da masum insanları yakarak öldürenlerden soracağımız gibi.
Demokrasi ve hukuk devletinin gereği budur.
Elindeki gücü yasaları, hukukun temel ilkelerini pervasızca çiğnemek için kullananlardan hesap sormaktır.
Bu topraklar İttihat ve Terakki’den bu yana suç işleyen, katliam yapanların hesap vermediği topraklar…
‘‘Devlet için kurşun atanların’’ şerefli ilan edildiği topraklar.
Eli kanlı katillerin kahraman ilan edilip onlar için af istenildiği topraklar...
Artık tamam demenin zamanı.
Yoksa bir AKP gidecek, bir başka AKP gelecek ve devran devam edecek.
Elbette 16 yıldır yapılan zulmün, yapılan yolsuzluğun hesabı sorulacak. Sadece onlardan değil, eline kan bulaşmış, ihbarcılığı meslek edinmiş gazeteci kılıklı hokkabazlardan da…