"6/7 Eylül 1955’te hedef İstanbul’da yaşayan Rumlardır. Dükkanlar ve evleri yağmalanmış, kilise ve okulları tahrip edilmiş, resmi rakamlara göre 15 kişi hayatını kaybetmiştir. 6/7 Eylül’ün arkasında kim vardır? Bir kaç kareyi yan yana getirince fotoğrafın tamamını görebiliriz."
Ali Emir Pakkan | samanyoluhaber.com
Kötülüğün Kaynağı
Devlet vatandaşına tuzak kurar mı? Zulüm eder mi? Ayrımcılık yapar mı? Düşman beller mi? Kadın, çoluk çocuk demeden katleder mi? Nefreti yayar mı? Mala mülke el koyar, ırza namusa göz diker mi?
Bakınız 6/7 Eylül olaylarına? Bütün bu soruların cevabının evet olduğunu görürsünüz.
6/7 Eylül 1955’te hedef İstanbul’da yaşayan Rumlardır. Dükkanlar ve evleri yağmalanmış, kilise ve okulları tahrip edilmiş, resmi rakamlara göre 15 kişi hayatını kaybetmiştir.
6/7 Eylül’ün arkasında kim vardır?
Bir kaç kareyi yan yana getirince fotoğrafın tamamını görebiliriz.
6 Eylül tarihinde, İstanbul Ekspres gazetesi ikinci baskıyı yapar ve şu manşetle çıkar: “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı”
Gazete gündüz basılmış ve binlerce nüsha o gün elden ele bedava dağıtılmıştır? (Sahi kağıdı nereden bulmuş, o kadar gazeteyi ücretsiz nasıl dağıtabilmiştir?) Daha ilginci haber gerçeği yansıtmamaktadır. Yani yalandır. Devlet Radyosu da bu yalan haberi bültenlerine koyar. Atatürk’ün evine bomba konduğu haberleri üzerine akşama doğru binlerce insan Taksim meydanına akın eder. Slogan ve afişlerle İstiklal caddesine ilerler ve Rumlara ait işyerlerini yağmalanmaya başlanır.
Sonradan anlaşılır ki, Selanik’teki Atatürk’ün evine bomba konmamıştır. Bir kundaklama girişimi olmuştur ve bunu yapan kişi de Türk istihbaratına çalışan biridir.
Olaylarda adı öne çıkan bir dernek vardır. 1954’te kurulan Kıbrıs Türktür Cemiyeti. Üyeleri arasında Orhan Birgit’in de bulunduğu cemiyet, hadiselerde aktif rol oynamıştır. Rumlara karşı nefret söylemi ile kamuoyunu yönlendirmiştir. Sloganlar ve afişleri hazırlamış, kitleleri kışkırtmış ve görevini tamamladıktan sonra ortadan çekilmiştir.
Rumlara ait işyerleri ve evler önceden işaretlenmiş, kalabalıklar Anadolu yakasından kamyonlarla Taksim’e taşınmış, ellerine sopalar verilmiş ve polis tahribata adeta seyirci kalmıştır. (15 Temmuz 2016 akşamı kalabalıkların köprüye taşınması ve ellerine Türk bayraklarının verilmesi gibi)
Suçlu da hemen bulunmuştur: Komünistler!
Olayların sorumlusu olarak sol görüşlü 60 kadar gazeteci, yazar ve aydın tutuklanmış ve askeri cezaevine atılmıştır. İşlerinde Aziz Nesin de vardır.
Dönemin görgü tanıkları, o günkü gazeteler, daha sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler 6-7 Eylül’ün organize bir devlet işi olduğunu ortaya koymuştur. Eski özel harp daire başkanı Sabri Yirmibeşoğlu yıllar sonra şöyle diyecektir:
“6/7 Eylül bir özel harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı.”
6/7 Eylül, tarihimize utanç sayfası olarak geçti. Rum, Ermeni ve Yahudiler ülkeyi terk ettiler. Sermaye el değiştirdi.
Türk devleti, belli aralıklarla, halkına tuzaklar kurmaya devam etti. Düşman bellediği grupları hedef aldı ve yok etmeye kalkıştı. Kan döktü. Kadın, çoluk çocuk demedi.
Anadolu sathına bakın. Son kurban Hizmet Hareketi'dir.
Devlet içindeki kötülüğün kaynağı görülemezse “yeni düşmanlar” üretilerek, tarih tekerrür edecektir.