Bir ülke düşünün yaşanan bütün gelişmelere rağmen Batısı ile Doğusu, Kuzeyi ile Güneyi arasında uçurumlar olsun. Aslında gelişmişlik bölgesel bir kavram değil. Ege’de çok fakir, yolu suyu olmayan köyler olduğu gibi aynısı, güneyde, doğuda ve batıda da olabilir.
Eğer mesele realite süzgecinden geçmediği sürece ortaya çıkan şey duygusallıkta, iyi niyetle süzülmüş yanlış kararlar olur. Tarih bunun o kadar çok kanıtı ile dolu ki…
Şimdi dershaneler meselesine gelelim?
Soru şu… Milletin dershane meselesi var mı? Yok.
Olduğu söylenen haberlerin ise yalan olduğu çok kısa bir süre içinde anlaşıldı.
Hepimiz eğitim sistemi mağduruyuz.
İnsan ölçeme var mı? Yok.
Karakter analizi var mı? Yok.
Öğrencinin hangi konuya yeteneği ölçülüyor mu? Yok.
Beyin yapısı olarak öğrenci neye yatkın belirleniyor mu? Büyük ölçüde yok.
Öğretmenlerin eğitim motivasyonu var mı? Çok az…
Başarı neye göre değerlendiriliyor? Nota…
Neye göre bir okula yerleştiriliyorsun? Sınava.
Mesele bu kadar açıkken. Sayın Başbakan ve MEB nereden çıkardı bu dershane meselesini?
Dershaneler bu bozuk eğitim sisteminin yaralarını saran bir ilaç hükmünde. “İstisnalar” dışında kötü eğitim konusunda eşitsizlerin en azından “istisnaların” seviyesine çıkartan bir yükseltme rampası. Bir çok sıradan ailenin sıra dışı yerleri kazanan öğrencilerinin başarısının altında 1 yıllık yüksek motivasyon var. Dershanede öğrencilere yönelik yapılan rehberlik Allah aşkına hangi okulda var?
Garip bir devletimiz var… Her şey onun tekelinde olsun. Her şeyde ben birinci olayım diyen bir devletimiz. Kendisini her zaman açık ara geçen vatandaşını sınırlayan bir devletimiz. Yani vatandaşını kıskanan bir devletimiz…
Bu kararla deniyor ki; Biz iyiyi oluşturamıyoruz ama siz bizi geçmeyin “Kötü eğitimde eşit olun, bana rağmen kendinizi aşmayın”.
Demokrat Parti bir halk hareketiydi. Ne oldu? Başı ezildi.
Sonrasında yaşanan her bir hamle ve hamleye karşı bir darbe daha…
Bu milletin zincirlerinin kopmasını istemeyenler bütün balyozları Anadolu insanına vurdular.
28 Şubat Anadolu insanını ve Anadolu sermayesini ezme hareketi değil miydi?
Anadolu insanı her seferinde balyozların acısını sinesinde eriterek yeniden bir diriliş hamlesi yaptı.
Bu zincirlerin kırılmasının yolunun eğitimden geçtiğini anlayan Anadolu insanı yemedi yedirdi, içmedi içirdi ve çocuklarının okuması için ellerinden geleni yaptı. Peki şu anda bürokraside başarıya imza atan kişilerin yüzde kaçı kendi kendine üniversiteyi kazandı?
Şimdi kötü bir durumda herkesi eşitlemek ve buna eşitlik demek ne kadar adalettir?
İnsanın huzuru vicdanla eş orantılıdır.(Vicdanı ölmeyenler için)
Dershanelerin kapatılması –afedersiniz- dönüştürülmesi vicdanlarda makes bulmuyorsa… Ve siz bunu ben böyle yaptım oldu diyorsanız. Kusura bakmayın bu işte bir yanlışlık var.
Bunu söyleme cesaretini gösterene kardeş denir. Yanlış bir yolda arabayı sürdüğünüz halde bunu söylemeyene ise… Üslubumuz nezaketimiz olduğu için daha ileri gitmeyeceğim.
İşin özü. Her rakam doğru mudur? Her rakam bir doğruyu görmek istendiği gibi gösterir. Rakamlar realiteyi gösteriyorsa bir şey ifade eder.
Olayın bir diğer yönü ise özel sektöre müdahale teşebbüsü insanın aklına çok kötü şeyler getiriyor. Burada çok ciddi manada kul hakkı var. İşsiz kalacak kişiler var. Bunların doğuracağı mağduriyetler var. Bu kararın ardından bir kişi canına kıyarsa. Bunun vebalinin altından Sayın Başbakan ve hükümeti nasıl kalkabilir?
İşin güzeli yol yakınken dönebilmek.
Hz. Ömer gibi. Vakkaf olan en küçük bir hatalı içtihadından anında dönebilen Hz. Ömer (r.a)… Mehir konusunda bir yaşlı kadının uyarması karşısında “Bu yaşlı kadın kadar dinini bilmiyorsun” diyen Hz. Ömer…
Bunca yıl Türkiye’ye çağ atlatan Hükümetimize ve onun değerli Başbakanımıza bu yakışır.
Bir çift lafım da bu meseleyi bir öç alma eski defterleri tekrar gündeme getirme hastalığına yakalanmış kardeşlerimize…
Allah bizi toplu gıybet etmekten ve huzuruna kul hakkı ile gelmekten korusun…