Üzerinden 5 yıl geçmiş KPSS soruşturması birdenbire açıldı ve 5 yıldır ortaya çıkarılamayan kopya ya da soruların çalınması iddiaları cemaatin üzerine yıkıldı.
Bu soruşturmayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gözaltı işleminin olduğu gün, daha gözaltına alınanların ifadeleri alınıp savunmaları bile dinlenmeden, adeta bu kişileri suçlu ilan eden bir açıklama yaptı.
O açıklamada, ancak bir iddianamede yer alabilecek suçlamalarda bulunuldu. Gözaltına alınanlar için “kamuoyunda bilinen bir yapıyla doğrudan bağlantılarının olduğu” ifadesi kullanıldı ve cemaat işaret edildi.
Adeta suçlular soruşturmadan önce belirlendi. Ve bu kişilerin işlediği suçlar bile o açıklamada yazıldı.
Başsavcılık açıklamasına göre, 2010 KPSS'nin Eğitim Bilimleri Sınavı’ndaki bütün soruları doğru cevaplamak suçlu olmanın bir işaretiydi.
Bugüne kadar yapılan merkezi sınavlarda, bütün soruları doğru cevaplayan on binlerce insan çıkar.
Mesela merkezi olarak yapılan iki aşamalı liselere giriş sınavı TEOG’un bu yılki ilk sınavında, tam 4 bin 742 öğrenci soruların tamamını doğru cevaplamış.
Bu çocuklardan aynı okulun öğrencileri olanları, aynı apartmanda, aynı sitede, aynı mahallede oturanları, hatta aralarında kardeş, yeğen, komşu çocuğu olanları kopya çekmekle itham edip suçlu mu ilan edeceğiz?
Kimse kusura bakmasın; bu KPSS soruşturması sağlam delillere dayanmıyor.
Şimdi ben bir vatandaş olarak, 2010 KPSS başta olmak üzere bu sınavlarda, varsa önceden soru elde edilmesi, bunların hepsinin objektif bir şekilde ortaya çıkarılmasını istiyorum.
Bu yolla tek bir insanın hakkına girilmişse bunu yapanların belirlenmesini ve cezalandırılmasını istiyorum.
Ama kararları önceden verilmiş, siparişi andıran soruşturmalarla değil.
İnsanlar hakkında, eşiyle ya da aynı işyerinde çalıştığı bir kişiyle telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal vermesi üzerinden, hüküm içeren sonuçlara ulaşamazsınız.
Cinayet davalarında bile tek başına yeterli delil kabul edilmeyen, cep telefonlarının konum bilgilerini veren HTS kayıtlarıyla sınırlı bir soruşturma, hakikati ortaya çıkaramaz.
Bu mantıkla soruşturmadaki gibi bağlantılar kurulup, birkaç da itirafçı ayarlanarak, ülkedeki herkes bir suçun parçası yapılabilir.
Elinizde birilerinin birilerinden soru alıp verirken çekilmiş görüntüleri ya da buna ait telefon konuşma kayıtları yoksa veya sınavda birilerini suçüstü yakalamadıysanız bu kadar soyut bağlantılarla insanları suçlayamazsınız.
Suçluyorsanız o zaman size sorarlar;
1-Eğer size göre ölçü sınavda 100 ve üzeri net yapmaksa o zaman niçin soruşturmaya bu kapsama giren 3227 kişinin tamamı dahil edilmiyor ?
2-Niçin soruşturma kapsamında sadece 1435 kişi şüpheli görülüyor ? Diğerlerinin ayrıcalığı ne ?
3-Yoksa geri kalan 1792 kişinin soruşturma dışında tutulması gereken başka yerlerle bağlantıları mı var ?
4-Soruşturmaya dahil edilmeyen bu 1792 kişinin içinde iktidarla bir şekilde ilişkili olanlar var mı, varsa kaç kişi ?
Ayrıca ortada soruların ele geçirilmesi iddiası olduğuna göre, işe bu sınavı organize eden ve soruların hazırlandığı kurum olan ÖSYM’den başlamak gerekmez mi ?
Öyle ya; eğer gerçekten niyet birilerine karşı cadı avı yapmak değil de bu işin aslını ortaya çıkarmaksa o halde şu soruları da sorarız;
1-Kopya iddiaları patlak verene kadar adeta kapalı bir kutu olan ve bütün merkezi sınavları yapan ÖSYM bu soruşturmanın neresinde ?
2-Mesela soruşturmaya konu olan yıllarda, ÖSYM'nin yönetiminde bulunanlar, soru hazırlama, soruları basma ve bilgi işlem gibi kritik birimlerinde çalışanlar soruşturmaya dahil edildi mi ?
3-Bu soruları kimler hazırladı ?
4-Soruları hazırlayanlar ÖSYM'nin kendi personeli miydi yoksa dışarıda da çalışıyorlar mıydı, dışarıda çalışıyorlarsa ne tür işler yapıyorlardı ?
5-ÖSYM’nin kendi soru bankası var mıydı ?
6-Soru bankası varsa bu soru bankası nasıl bir sistemle çalışıyordu, soru bankası yoksa niçin yoktu ?
7-Soru bankası yoksa her sınav için dışarıdan ayrı bir ekibe soru mu hazırlatılıyordu, eğer öyleyse bu sistem ne kadar güvenli ?
8-ÖSYM’de sınavlara soru hazırlayan kişiler dışarıda özel ders veriyor muydu ?
9-Bahse konu sınavın ve benzer sınavların soruları nerede basılıyordu ?
10-Sınav sorularının basıldığı matbaa neye göre belirleniyordu ?
11-Sorular hep aynı matbaada mı basılıyordu ?
12-Hazırlanan sorular matbaaya nasıl ulaştırılıyordu ? Elden mi, bilgisayar ortamında mı ?
13-Bu kadar kritik bir matbaanın çalışanları nasıl belirleniyordu ? Kriter neydi ? Bu çalışanlar ne kadar güvenilirdi ?
14-Matbaada nasıl bir güvenlik sistemi uygulanıyordu, güvenlik ne derece sağlanıyordu ?
15-Bu kadar çok soru hazırlanan ve basım yapılan ÖSYM gibi bir kurumun niçin kendi matbaası yoktu ?
16-ÖSYM’nin daha önce var olan kendi matbaası niçin kullanılmaktan vazgeçildi ?
17-ÖSYM 2010 ve öncesinde hangi bilgi işlem teknolojisini kullanıyordu ?
18-ÖSYM’nin kullandığı yazılımları kim ya da kimler, ne zaman yaptı ?
19-Bu yazılımları hazırlayan kişilerin ÖSYM yöneticileriyle herhangi bir bağları var mıydı ?
20-ÖSYM yöneticilerinin göreve başladıkları günle 2010 arasındaki mal varlıklarında anormal bir değişim var mıydı ?
21-ÖSYM’de önemli pozisyonlarda görevli kişilerin, geçmişte ya da o gün itibariyle bir takım sendikalarla ilişkileri var mıydı, varsa bu sendikalar hangileriydi ?
22-Sınavlardan sonra o sınavlara giren bazı kişilerin cevapları değiştirilip, sınavlarda başarı kazanmaları sağlanıyor muydu ? Bu tür olaylar yaşandı mı ?
23-ÖSYM’de çalışan yöneticilerin çocukları ve yakın akrabalarının ÖSYM’nin yaptığı sınavlardaki başarı oranları neydi ?
24-ÖSYM’nin yöneticileri bu konularla ilgili neler yaptılar ?
Bu soruları artırmak mümkün.
Gerçekten sorular sızdırıldıysa ve niyet bunu ortaya çıkaracak bir soruşturma yapmaksa bir kesimi suçlamak için senaryolar yazmak yerine soruların kaynağına bakmak gerekmiyor mu ?
aakadiroglu/twitter