Ekonomideki savruluş devam ediyor. Yıllık enflasyon yüzde 30’a yaklaştı. Faiz kararlarıyla TL’nin değer kaybını hızlandıran TCMB aralık ayının başından bu yana kurlara beşinci kez müdahale etti.
Ülke tarihinde daha önce yaşanmamış bir krizle karşı karşıya. Yaşanan belirsizlik ve artan hayat pahalılığı karanlık tünelde savrulan ülke ekonomisinin daha da bozulmasına neden oluyor. Ekonomi yönetimi tarafından alınan her karar TL’nin daha da erimesine neden oluyor. Savunmasız kalan TL ise günden güne daha da değersiz bir hale geliyor. Her yeni gün artık bir öncekini artıyor.
TL’nin çok sert bir değer kaybıyla giriş yaptığı hafta başında 13,80 seviyelerindeki dolar/TL kurundaki artış TCMB'nin önceki günkü faiz kararının ardından devam ediyor.
Haftanın son günü 17 seviyelerini aşarak yeni rekora imza atan dolara TCMB'den piyasaya satım yönünde bir müdahale geldi. TCMB’nin doğrudan döviz satış yöntemiyle yaptığı beşinci müdahalesinin tutarının yaklaşık 2 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
DOLARDA SOLUKSUZ YÜKSELİŞTCMB son dört toplantıda 500 baz puan faiz indirirken, faiz indirimlerine başladığının ilk sinyalini verdiği eylül ayı başından bu yana TL yaklaşık yüzde 49, sene başından beri yüzde 54’ün üzerinde değer kaybetti. Dolar/TL kuru yılbaşına göre yüzde 118 yükseldi. Değer kayıplarının büyük bölümü son bir buçuk ayda meydana geldi.
Bloomberg HT'nin verilerine göre TCMB, aralık boyunca sırayla 650, 400, 500 milyon ve ardından 2,5 milyar dolarlık müdahalelerde bulundu. Bu da önceki müdahalelerin toplam 4 milyar dolar seviyesine ulaştığı anlamına geliyor.
Son olarak dün ise TCMB'nin, "Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir" notuyla basına duyurulan son müdahalenin ardından Dolar/TL kuru 16,50 seviyelerine indi. Ancak bu müdahalenin etkisi de kısa sürdü. Kur 16,80’leri aştı.
'Ekonominin sorumlusu benim ben' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Aralık 2021 günü AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada döviz kurlarındaki hareketlilik için "Kur dediğin bugün artar yarın düşer" demişti Açıklamanın yapıldığı gün dolar 13, avro ise 15 lira seviyesindeydi, aradan geçen 16 günde döviz soluksuz yükseldi.
Dolar kurunda yaşanan artış henüz tam anlamıyla enflasyona yansımadı. Uzmanlar özellikle aralık ayında yaşanan kur şoklarının etkisinin yılın ilk çeyreğinde hissedileceği görüşünde. 3 Ocak’ta açıklanacak olan 2021 yılı Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) yüzde 25-30 arasında artması bekleniyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı’ya göre önümüzdeki yıl üç temel sorunla karşı karşıya kalacağız. Bunlar yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek ücret maliyetleri.
Ortada uygulanan bir plan veya model olmadığını vurgulayan Günçavdı, “Tamamıyla kendi haline bırakılmış bir ekonomi söz konusu” diyor.
Bu kadar kısa süre içerisinde, kurlarda bu düzeyde artışlar hiç görülmediğini belirten Günçavdı: “Kurlarda yüksek bir oynaklık var. Ocak ayı enflasyonu yüksek gelecek. Yani, 2021’i yüzde 25’in üzerinde bir enflasyonla kapatacağız.”
Günçavdı, belirlenen asgari ücretin kısa vadede insanları mutlu edeceğini vurguladı. Zira asgari ücretin asgari değil, ortalama ücret halini aldığını belirten Günçavdı, “Bir takım vergi avantajları var. Dolayısıyla, işverenler, bunun üzerinde alanları da aşağı doğru çekecek. Muhtemelen, belirlenen asgari ücret, vasıfsız işlerin ücreti değil, Türkiye’deki ortalamayı temsil eden ücret olacak” dedi.
ASIL ETKİ MART AYINDAN SONRABirçok küçük ve orta ölçekli işletmelerin faaliyetlerinin ciddi oranda azalacağına dikkat çeken Günçavdı, enflasyonun asıl etkilerinin mart ayında görüleceğini belirtti: “Birçok küçük ve orta ölçekli işletme, yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek ücret maliyetlerinin etkisiyle sermayelerini eritecektir. 2022 sanayi için kötü geçecek. Çünkü stoklar bitti. Yeni stok için yeni fiyatlardan alım yapmak lazım. Hem dünyada fiyatlar artıyor, hem de Türkiye’deki kurlardan dolayı fiyatlar artıyor. Bu sebeplerden dolayı, yeni fiyatlardan stoklar biriktirileceği için, biz enflasyonun asıl etkisini mart ayından sonra göreceğiz."
ÖN KOŞUL ERKEN SEÇİMTürkiye’nin çok hızlı bir şekilde iktidar değişikliğine ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Günçavdı, “Değişiklik başlı başına olumlu bir havanın yaratılmasına neden olacak. Temelde karşılaştığımız problem güven eksikliği, hiç kimse bu yönetime güvenmiyor. Erken seçim kararı Türkiye’nin kısa dönemde önünü açılmasının ön koşuludur. Yeterli değildir ama ön koşuludur” dedi.