2010 yılında lavabonun düşmesi sonucu hayatını kaybeden anasınıfı öğrencisi Efe Boz'un annesi Nurdan Boz, devlet okullarında fiziksel yetersizlikler nedeniyle her yıl onlarca çocuğun öldüğünü söyledi.
Özel okullara yapılan baskınların devlet okullarına da yapılarak çocukların ölmesinin önüne geçileceğini belirten Boz, "Bazı özel okullara baskınlar yapıldığını duydum. Keşke bu denetimleri ve baskınları devlet okullarında yapsalar. Ama keşke devlet, bütün devlet okullarını bu kadar sıkı takip etse, denetlese, keşke çocuklarımıza hiçbirşey olmasa." dedi.
Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu anasınıfı öğrencisi 5 yaşındaki Efe Boz, 2010 yılında lavabodan kopan parçanın boynunu kesmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Küçük Efe'nin annesi Nurdan Boz, devlet okullarındaki fiziksel yetersizlikler nedeniyle çocukların öldüğünü ve ailelerin canının yandığını söyledi.
'MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI PROTOKOL İMZALADIĞIMIZ 'OKULLARDA FİZİKSEL GÜVENLİK' PROJEMİZE DESTEK VERMEDİ'
Evinde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Nurdan Boz, okullardaki fiziksel yetersizlikler nedeniyle 2010 yılından bu tarafa evden sabah güle oynaya çıkan 73 çocuğun akşam evlerine geri dönemediğini belirterek şunları söyledi: “Bu fiziksel yetersizliklerin düzeltilmesi anlamında yada bu fiziksel yetersizliklerin ortadan kaldırılması için Milli Eğitim Bakanlığı ile bir çalışma yaptık. 'Okullarda fiziksel güvenlik projesi' adı altında bir proje ürettik. Bu projenin hayata geçebilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladık. Yani bakanlık ta okulların fiziki anlamda yetersiz olduğunu kabul etti. Bir protokol imzaladık. Ama maalesef maddi anlamda Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir destek alamadığımız için bu projeyi hayata geçiremedik. Bu projenin hayata geçmemesi demek, her yıl onlarca çocuğun akşam evine dönmemesi, binlerce çocuğun da bedensel yaralanmalara maruz kalması demektir. Merdivenlerden düşen mi istersiniz, üstüne pota direği düşen, kale direği düşen, kapı düşen. Yani okul içerisinde her türlü fiziki anlamda yetersizlikten kaynaklanan kazalardan dolayı binlerce çocuk yaralanıyor. Her yıl devlet okullarında en az 10 çocuk yaşamını yitiriyor. Eğer bu fiziksel yetersizliklerle ilgili projemiz hayata geçmiş olsaydı 2010-2016 yılında meydana gelebilecek kazalarda on çocuk bence yaşamını yitirmemiş olacaktı. Bence binlerce çocukta yaralanmamış olacaktı.”
Projenin hayata geçmesinin okullarda çocuklar için sıfır risk anlamını taşıyacağını kaydeden Boz, projenin hala ortada olduğunu ancak sponsor bulamadıkları için hayata geçiremediklerini belirtti. Devlet de destek olmadığı için beklemede olduklarını söyleyen Boz, Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı görüşmelerde bakana okulların fiziki anlamda ne durumda olduğunu sorduğunu aktardı. Boz, oğlu Efe gibi okul çatısı altında hayatını kaybeden çocuklarla ilgili 2 yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını, ancak Bakanlığın imzalanan protokol sonrası destek veremeyeceğini bildirdiğini söyledi. Boz sponsor arayışlarının devam ettiğini sözlerine ekledi.
'BİZE SANKİ OĞLUMUZU DEĞİL DE, BİR EŞYA KAYBETMİŞİZ GİBİ DAVRANILDI, ALINMAYAN TEDBİRLERİ KİMSE DÜŞÜNMEDİ'
12 Mayıs 2010 yılında Efe'nin hayatını kaybetmesinin ardından çok zorlu bir süreç yaşadıklarını vurgulayan anne Nurdan Boz, “Biz evladımızı kaybettik ama sanki kaybettiğimiz çocuğumuz değil de herhangi bir emtiya, bir eşyaymışcasına 'takdiri ilahi' dendi, 'kader' dendi, 'kaza' dendi ama hiç kimse alınmayan tedbirleri düşünmedi, hiç kimse 5 yaşındaki bir çocuğun devlet gözetimi altındayken korunması, gözetilmesi gerektiğini düşünmedi. Çok zorlu bir süreç geçirdik. 5 yıl süren yerel mahkememiz oldu. Şu anda ceza davası da, idare mahkemesindeki dava da her ikisi de yüksek mahkemede. Bu süreç içerisinde kamuoyu da yakından takip etti, biz suçlu ve sorumluların yargılanabilmesi için, okulların fiziksel anlamda ne kadar kötü olduğunu anlatabilmek için aylarca imza topladık. 117 bin imzayı benim eşim İstanbul'dan Ankara'ya yürüyerek, okullardaki çocuk ölümlerine, kazalara dikkat çekmek için yürüyerek imzaları Ankara'ya götürdü. Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu'na gittik. Yani oğlumuzu hem kaybettik, üstüne de oğlumuzun ne feci bir şekilde öldüğünü, okullarda çocukların ölmemesi gerektiğini anlatabilmek için inanın dişimizle tırnağımızla mücadele ettik. Biz acımızı yaşayamadık, üzüntümüzü yaşayamadık, ailemiz paramparça oldu." diye konuştu.
'YAŞADIĞIMIZ OLAYDA DEVLET ARKAMIZDA DEĞİL, KARŞIMIZDA YER ALDI'
Çocuklarını devlete emanet ettiklerini söyleyen Boz, şöyle devam etti: “Devlet arkamızda olsaydı en azından bizim yaşadıklarımızdan sonra Efe'den bu tarafa 73 çocuk hayatını kaybetti. Benim bunca feryadıma rağmen hala çocuklar ölmeye devam ediyorsa devlet arkamızda değil, karşımızda, ben öyle düşünüyorum. Arkamızda olsaydı okullar içerisinde yapılabilecek ne varsa yapılırdı, çocuklar ölmez, annelerini akşam kucaklardı diye düşünüyorum. Mahkeme süreci derseniz inanılmaz bir süreçti. Halen yüksek mahkemede, sonuçlanmış değil. Halen mücadele ediyoruz çünkü, ben oğlumu büyütemedim en azından onun adını yaşatacak bir şeyler yapmak adına halen mücadele ediyorum."
Efe'nin ölümünün ardından hiçbirşey değişmediğini kaydeden Nurdan Boz, okulların değiştirilebileceğini, ilkokulun ortaokul yapılabileceğini, ortaokulun lise yapılabileceğini ancak okulların içlerinin aynı olduğunu söyledi. Nurdan Boz, “Defterleri değiştirebilirsiniz, kitapları değiştirebilirsiniz, duvarların rengini değiştirebilirsiniz ama belli standartlar olmadığından ve okullar bana göre çocuklar düşünülerek inşa edilmediğinden, yaşlarına göre, kategorilerine göre çocuklar düşünülmeden imal edildikleri için bence değişin hiçbirşey yok. Bir sürü okul yapılıyor ama benim oğlum da iki yıl önceden tadil edilmiş yada iki yıl önce güçlendirilmeden geçirilmiş, iki yıl önce bütün bakımları yapılmış okulda hayatını kaybetti. Geçen sene yanlış bilmiyorsam, yavrunun adını hatırlayamayacağım ama daha yeni bir okul yangın merdiveninde demir korkulukları olmadığı için 3 kat aşağı kafasının üzerine çakılıp ölmüş çocuğu biliyorum. Yani okulun yeni olması yeni olduğu anlamına gelmiyor. Okullar çocukların yaşlarına göre belirli kriterler ve standartlara göre imal edilmediği sürece, okullar düzenli denetlenip kontrol edilmediği sürece ölümler, kazalar, yaralanmalar, hepsi devam edecektir.” şeklinde konuştu.
'DEVLETE GÜVENİYOR OLMANIN ACI BİR FATURASINI ÖDEDİK'
Kendisini suçlu gördüğünü anlatan Nurdan Boz, Efe'yi özel bir okula gönderebilecek güçte olmalarına rağmen bunu yapmadıklarını belirterek şöyle konuştu: “Çünkü devlete çok güvenen, çocukluğumdan beri deveti devlet baba gibi gören bir anne olduğum için çocuğumun devlet okulunda okumasının daha iyi olacağını düşünüp oğlumu evimize en yakın iyi olduğunu düşündüğüm devlet okuluna vererek böyle bir sonuca meydan verdiğimi düşünüyorum. Ya da böyle bir sonucun olmasına kendimce kendimi çok suçluyorum bu konuda. Çünkü devlete güvendik ama nereye kadar sorguluyorum, güvenmemem gerektiğini de biliyorum. Ama şu andan sonra yapacak bir şeyim yok. Geriye dönme şansım olsaydı gerçekten çocuğumu devlet okuluna vermezdim. Yani Efe'yi kaybedene kadar devlet okullarının bu kadar denetimden uzak, bu kadar fiziki anlamda yetersiz olduğunu hiç düşünmüyorduk. Okul deyince hep anneler şöyle yapıyor; aman öğretmen iyi olsun, sınıf mevcudu kalabalık olmasın, eve yakın olsun. İyi bir okul olsun ama iyi bir okul kriterleri nedir. İyi okulun kriteri ne, yada bir çocuk için iyi okulun kriteri ne, bunları hiçbir zaman hiçbir anne baba halen bu kadar kayba rağmen halen düşündüklerini zannetmiyorum. Ben de o zaman düşünmemiştim. Oğlumun iyi bir öğretmende, iyi bir eğitim alıp okumasını istiyordum. Hiçbir zaman düşünmedim, orada lavabo kırılacak, o lavabonun aylardır sallandığı, kimsenin onu görmediği, devletin okulları denetlemediği. Böyle bir şey hiç aklımdan geçmedi ki. Devlete çok güveniyor olmanın acı bir faturasını ödedik biz."
'DEVLET ÖZEL OKULLARA GÖSTERDİĞİ BU 'ÖZEL' İLGİYİ KEŞKE DEVLET OKULLARINA DA GÖSTERSE DE KAZALAR, ÖLÜMLER OLMASA'
Son zamanlarda bazı özel okullarda denetim adı altında yapılan baskınların sorulması üzerine Nurdan Boz şunları söyledi: “Bazı özel okullara baskınlar yapıldığını duydum. Devletin o okullara ne amaçla denetlemeler ya da baskınlar düzenlediğini çok bilmiyorum. Ama keşke devlet bütün devlet okullarını bu kadar sıkı takip etse, denetlese, keşke çocuklarımıza hiçbirşey olmasa. Keşke diyorum bakın sonuna kadar da devletin arkasında dururuz ve destekleriz ama devlet okullarını bu kadar sıkı takip etsinler, denetlesinler, kontrol etsinler, inanın çocukların kılına bile zarar gelmez. Çatı çökmez, bu ölümlerin, yaralanmaların hiçbiri olmaz. Eğer okullar gerçekten devletin kontrolü altında olmuş olsa, denetimi altında olmuş olsa ne ben bugün oğlum olmadan yaşamaya mecbur bırakılırdım ne de başka anneler. Milli Eğitim ile imzalamış olduğumuz okullarda fiziksel güvenlik projemizin hayata geçebilmesi için sponsorlara ihtiyacımız var. Yani çok büyük rakamlar değil ama yaklaşık 50 bine yakın okulun denetlenip kontrol edilebileceği bir proje. Bu proje hayata geçtiğinde çocuklarımızın okullarda güven içerisinde koşup oynayabileceklerine inanıyorum. Bu projedeki amaç, biz gidip okulları inşa etmeyeceğiz, okullarda birşeyleri onarmayacağız. Bu projedeki amaç okullardaki mevcut fiziki yetersizlikleri tespit etmektir. Bizler bu eksikliklerden dolayı mağduriyet yaşayıp, bunu devlete anlatıp, bu eksikliklerin kesinlikle ortaya çıkmasını istediğimiz için evet. Ben aynı zamanda gündem çocuk derneğinin de üyesiyim, dernek olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile bu protokolü imzaladık ama Maalesef halen hayata geçiremedik. Sponsorlara ihtiyacımız var bu projenin hayata geçmesi için. Türkiye'deki tüm anaokullar, ortaokullar. Hepsini kapsıyor, hepsinde yapılacak bu çalışma bu çalışma ile eksiklikler ortaya çıkacak. Keşke bu denetimleri ve baskınları devlet okullarında yapsalar, yani özel okullardaki bu baskınların yapılma amacını çok tartamıyorum ya da ölçemiyorum ama devletin özel okullara gösterdiği bu özel ilgiyi keşke devlet okullarına da gösterseler, keşke onlara da ani baskınlar yapsalar, onlarda da denetlemeler yapsalar da şu eksiklikler gözler önüne serilse de bir an önce okullar kendine çeki düzen verse. Boya badana anlamında söylemiyorum, boya ve badananın olmayışı ile hiçbir çocuk yaralanmıyor, hiçbir çocuk zarar görmüyor, söylediklerim fiziki anlamdaki bütün yetersizlikleri kapsıyor.”
Efe'nin okulda hayatını kaybetmesinden sonra çocuklarının ölümünün münferit bir kaza olmadığına biz kanaat getirdiklerini kaydeden Boz, “5 yaşında bir çocuk nasıl ana sınıfında lavabo düşer, kırılır da oradan kopan parça boynunu keser. İlk önce bu bizi çok rahatsız etti. Efe'nin hemen akabinde yanlış hatırlamıyorsam Haziran ayındaydı, İzmir'de meslek lisesinde Anıl Erden isimli öğrencinin boynu okul kapısına sıkıştı, onun da şah damarı kesildi ve o şekilde can verdi. Sonra yaz tatili girdi, Eylül ayında Bahçelievler'de yine ortaokul öğrencisi sanırım o da okul bahçesinde düşerek bahçedeki asfalta kafasını vurarak hayatını kaybetti. Bütün bunları takip ettikçe, okulları gidip gezdikçe, okulların gerçekten fiziksel anlamda yetersiz olduğunu, Efe'den sonra o kadar çok bu acıyı biz yaşadığımız için takip eder olduk. Yani okullarda yaralanan, okullarda kazaya uğrayan, okullarda hayatını kaybeden çocukları takip ettikçe de kısa sürede bir sürü çocuğun yaşamını yitirdiğini, yaz tatilinde bile okul duvarının dibinde oynayan çocuğun üzerine okul duvarının yıkıldığına şahit olunca bu projeyi meydana çıkarmak, hayata geçirmek bizim için bir görev oldu. Bu amaçla imzalar topladık, epey mücadele ettik. Bu projeyi hayata geçirmek için halen de uğraşıyoruz.” dedi.
'İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ'NÜN EFE'NİN HAYATINI KAYBETTİĞİ LAVABONUN ÖNÜNDE RÖPORTAJ VERİRKEN KİMSENİN İHMALİ VE KUSURU OLMADIĞINI SÖYLEMESİNİ HİÇ UNUTMUYORUM'
Efe'nin ölümünden bir süre sonra İl Milli Eğitim Müdürü'nün oğlunun hayatını kaybettiği lavabonun önünde bir televizyona röportaj verdiğini söyleyen Boz şöyle devam etti: “Hiç unutmuyorum, hiç unutamayacağım da, aylar sonra evimize başsağlığına da geldi beyefendi, kendisi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü'ydü. Efe'mizi kaybettik inanın bir evlat kaybetmenin acısı zaten tarifsiz, ancak evladını kaybeden anne baba bilir acısını. Televizyon kanalında bir röportaj vermişler, Efe'nin okulunda, Efe'nin hayatını kaybettiği lavaboların önünde İl Milli Eğitim Müdürü bir röportaj veriyor ve olayın tamamen münferit bir kaza olduğunu, bir ihmal ve kusurun olmadığını ve Efe'nin bir melek olduğunu, ailenin de okula gidip ikna olduğu yalanını söylediği o gün işte bize ne kadar yaklaştıklarını ya da bizim ne kadar yanımızda, ne kadar empati kurduklarını o gün çok daha iyi gördük. Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef. Çocuklar canlarını kaybediyor, aileler mahfoluyor, yıkılıyor. Ama hiç sanmıyorum erkanından hiç kimse empati yapmıyor. Yani empati yapılmış olsaydı bir daha söylüyorum, Efe'den sonra 73 çocuk yaşamını yitirmemiş olurdu, o çocuklar bugün hayatta olurdu. Ama Efe'nin kaybından sonra bizim adımıza hiçbir şekilde empati yapılmadığı gibi o çocuklar da kayboldu, onlar münferit bir kaza oldu. İhmal olmadı, tamamen istenmeyen şeyler olduğu söylendi. O çocuklar da hayatını kaybetti, çocuklar öldükleri ile kaldılar. Okulların mevcut halleri zaten ortada, suçlu ve sorumlulardan da daha ben ceza alana tanık olmadım malesef."