Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz'ın yeni köşe yazısı 'Kudsi program' başlığını taşıyor.
Yirmi İkinci Mektub’un Birinci Mebhası hakkında Üstad Hazretleri: “Birinci Mebhas, ehl-i imanı uhuvvete ve muhabbete davet eder.” diyor.
Bu bölümde “Bismillahirrahmanirrahim. Muhakkak ki, müminler kardeştirler. O halde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (49/10) “Sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki, seninle kendisi arasında düşmanlığı olan kişi, candan sıcak bir dost oluvermiş.” (41/34) “O muttakiler ki, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyi davrananları sever.” (3/134) meâlindeki âyetlerin bir nevi tefsiri yapılıyor:
“Müminlerde nifak (ikiyüzlülük, münafıklık) ve şikak (anlaşmazlık, ihtilaf) kin ve adavete sebebiyet veren inad ve hased; hakikatçe, hikmetçe, insaniyet-i kübra olan İslâmiyetçe, hayat-ı şahsiyece, hayat-ı ictimaiyece ve hayat-ı maneviyece çirkin ve merduddur (kabul görmemiştir), muzırdır ve zulümdür, hayat-ı beşeriye için de zehirdir. Şu hakikatın gayet çok vecihlerinden altı veçhini beyan ederiz:
Birinci Vecih: Hakikat nazarında zulümdür. Ey mümine kin ve adâvet (düşmanlık) besleyen insafsız adam! Nasıl ki sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz masum işe bir cânî var. O gemiyi batırmaya ve o hâneyi yakmaya çalışan bir adamın, ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zâlimliğini semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hatta bir tek masum, dokuz cânî olsa; yine o gemi hiçbir adâlet kanunu ile batırılmaz.
“Aynen öyle de: Sen Rabbanî bir hane ve İlâhî bir gemi olan bir müminin vücudunda, iman, İslâmiyet ve komşuluk gibi dokuz değil, belki yirmi masum sıfat varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir câni sıfatı yüzünden ona kin ve adâvet bağlamakla, o mânevî vücud hânesinin mânen batırılmasına, yakılmasına ve batmasına teşebbüs ve arzu etmen, onun gibi alçakca ve gaddar bir zulümdür.”
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Erzurum’daki medrese arkadaşı Hatem Hoca, rüyasında Üstad’ın gönderdiği bir güveç ceviz ile Üstad’ın Denizli Hapsindeyken talebelerine gönderdiği ve kendi el yazısıyla yazdığı mektubu, Hocaefendiye verdiğini görmüş… O sabah gelip rüyasını Hocaefendi’ye anlatmış. Rüyada ceviz görmek seyahat etmek olarak yorumlanıyor. Zaten Hatem Hocanın o rüyasından sonra Hocaefendi Erzurum’dan Edirne’ye gitmiş…
Bu mektub üzerinde düşündüğümüzde: Rüyalarda bazan bir kelime bir şifredir. Mesele o kelimeyle çözülür. Mesela burada Hizmet’e kasteden düşmanları, onu cemiyetçilik ve komitecilik isnadıyla mahkum ettirmek istiyorlar. Üstad da diyor ki: “Evet biz bir cemiyetiz! Ve öyle bir cemiyetimiz var ki; her asırda üç yüz elli milyon dahil mensupları var.. ve her gün beş defa namazla o mukaddes cemiyetin prensipleriyle kemâl-i hürmetle alâkalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar… Ve ‘İNNEME’L-MÜMİNÛNE İHVETÜN (Muhakkak ki, müminler birbirleriyle kardeştirler.’ (49/10) âyetinin kudsî programıyla birbirinin yardımına dualarıyla ve mânevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz, bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız. Hususî vazifemiz de Kur’an’ın îmanî hakikatlerini tahkiki bir surette ehl-i imana bildirip onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî (kabre ait) haps-i münferidden kurtarmaktır. Diğer dünyevî, siyasî ve entrikalı cemiyet vesile edilen cemiyetçilik gibi asılsız ve mânasız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz.”
İşte bu mektupta geçen Kudsi Program kelimesi bir şifredir. Çünkü Üstad Hazretleri Sikke-i Tasdik-i Gaybî Risalesinin ikinci mektubunda diyor ki: “Bu hakikatten anlaşılıyor ki, SONRA GELECEK O MÜBAREK ZÂT, Risale-i Nur’u bir PROGRAMI olarak neşir ve tatbik edecek.”
Risale-i Nur’u yazan zât, yani Üstad Hazretleri, müminler olarak aslında bütün insanlık olarak bizim üç düşmanımız olduğunu söylüyor.
1-Cehâlet, 2-Fakirlik, 3-İhtilaf… Bugün Birleşmiş Milletler’in de sürdürülebilir 17 tane hedefi, bu hedefler aslında Üstad’ın gösterdiği 3 hedefin türevleri hükmünde. Yani insanları cehaletten kurtarmak için eğitime ihtiyaç var. Fakirlikten kurtarmak için çalışmaya, sanata ve meslek sahibi olmaya ihtiyaç var. İhtilaftan kurtulmak için de kardeşliğe, muhabbete ve yine eğitime ihtiyaç var.
Hucurat Suresinin bu âyeti de inananların ancak kardeş olduğunu ifade eden âyetten önce şöyle buyuruluyor: “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların arasını bulun. (…) Müminler sadece kardeştirler. O halde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını bulun! Allah’a karşı gelmekten sakının ki, O’nun merhametine nâil olasınız” (Hucurat Suresi, 49/9-10)
Bu Hizmet’in mensupları, sulh-u umuminin temsilcileri ve muhabbet fedâileri olarak müminler arasındaki kardeşliği tesis etmeye ve dünya barışını sağlamaya gayret etmektedirler. Bu hususa, bugüne kadar çaba sarf ettikleri gibi, bundan sonra da devam edeceklerdir. Bu süreçte yapılan bütün zulümlere hiçbir karşılık vermeden sabırla itidallerini korumakla, bütün dünyaya müthiş bir ibret ve ders vermişlerdir.