'Kudurmuş zalim bunlara doymamış olacak ki...'

Samanyolu Haber yazarı Ercümend Perver, tutuklu bir öğretmenin hikayesini yazdı.

Necip FAZIL'ın ifadesiyle, kaderin; "Akrebin kıskacında yoğurduğu" yiğitlerden bir yiğittir hocam!

Sınıfa; düğün derneğe gitme neşesi ve heyecanı içinde girer, ve sınıftakileri de aynı derece etkileyip, anlattığı dersleri gönüllere ve kafalara hiç silinmeyecek şekilde nakşeder, babasını kaybettiğinin üçüncü günün ertesinde; okula gelen, "Hocam erken döndünüz, kanuni izin hakkınızı bitirmeden geldiniz" dediğimizde, "Ölen gitti işi bitti. Allah rahmet eylesin. Ama dirilerle ilgilenmek lazım" diyecek kadar da metanetli ve  mesleğine sevdalı bir gönül işçisidir O.

O! O gün derse; acısını yansıtmadan aynı tonda devam etmiş, dersten sonra taziyeleri kabul ederken bile bizim dertlerimizle ilgilenmeyi ihmal etmemişti. Kendi ailemizden bile görmediğimiz bu İlgi ve alaka, bizi O'na karşı derin bir saygı ve sevgi ile bağlamıştı 

Kendisine "Hocam emekli olmayı düşünmüyor musunuz" diye sorulduğunda; "Öğretmenlik benim için bir meslekten öte hayatıma devam edebilmem için, ekmek kadar su kadar zaruri ihtiyaç duyduğum meşguliyettir" demişti

Şimdi başına gelenleri duyunca; yerimde kala kaldım. Türkiye'de "Olağanlaşan" bu durumlara rağmen, O'na reva görülenler karşısında; gözlerimden yaşlar süzülürken, "Olamaz olamaz" diye tesbihe durdu dilim. 

O, Efendimizin (SAV) "Kardeşlerim" diye taltif buyurduğu son devrin gariplerinden olmayı hayatına gaye edinmiş garibler kervanının hasbi yiğidi. 

O'nu yakından tanıma şerefine nail olmuş biri olarak elbette bahtiyarım. Ama aynı derecede, gördüğü muamelelere şahit olmaktan dolayı bir o kadar müteessir ve tarifi zor acılar içindeyim. 

Önce; ne fedakarlıklarla büyüttüğü, sonra dünya kadar masrafa girerek evlendirdiği, ismine layık olur ümidiyle meşhur bir Sahabe efendimizin ismini verdiği, son süreçte fitne rüzgarında savrulması ve aile hukukunu, genel ahlak ilkelerini, hele yaptıklarını müslümanlık adına yaptığını zanneden bir evladın bir müslümana yakışmayacak tarzda ihlal etmesine hangi yürek dayanır bilemem..? 
        
Eminim ki O gönül sultanı bunu bile teenniyle savmış, yine o neşesinden bir şey eksiltmeden, gülerek "Amaan hocam boş ver. İtin biri eksik olsun" dediğini duyar gibi olsam da; ama fıtrat itibariyle daha hassas olan eşinin aynı irade ve kararlılığını gösteremediğini acı bir haberle öğrenmiş oldum. 

Evet! Öz evladının, bilmem hangi gerekçeyle, bilmem hangi şartlarda ailesini gammazlaması; belli ki annesinin hassas yüreğine çok ağır gelmiş ve genç denecek yaşta, hocamın en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda kalp krizinden hayata veda etmiş yengemiz. 

Aile hukukunu ihlal eden talihsiz oğlunu saymazsak; biri üniversitede biri daha lisede, biri kız biri erkek iki çocukla baş başa kalmak yetmiyormuş gibi, rızkına vesile; ama her şeyden evvel fıtratına işlemiş, sevdalandığı öğretmenlikten ihraç edilmesi nasıl yıkmıştır bu yiğidi bilemezsiniz... 

Hani, Efendimiz (SAV) mealen "İmtihanın en ağırına, önce Peygamberler ve sonra da Allah'la irtibatı ölçüsünde Allah dostları maruz kalır" diyor ya; adeta yeryüzüne inmiş, ama kulların ihtiyacı olduğu için uçup gitmesin diye kanatları alınmış bu melek misal insana, başta devrin muktederi tarafından Saraylarda ağırlanan zavallı bir muhtar da fitne ateşini kin ve nefret olarak körükleyince mahallenin bazı bahtsız insanları da hayatta hiçbir zararını görmedikleri bu insanın huzurunu kaçırmış o mahalleyi hocama yaşanmaz hale getirmişler.

Belki huzur buluruz diye mahallesini değiştiren bu adanmış yiğide orada da huzur vermemişler. Hani zâlimin bir talimatı vardı ya muhtarlara, "Mahallenize yeni gelenlere dikkat edin, bu paralel yapının adamları olabilir" diye. Her dediğini haşa vahiy gibi kabul eden ham yobaz kaba softalar önce camlarını taşlanmış. Dövene elsiz sövene dilsiz olmak için zorlamış sabrı. Günlerce evden dışarı çıkmamış hocam. Bilmiyorum dışarı çıkamadığı bu günlerde neler yaşadı. 

Haberim olsaydı o zaman hocamın halinden, gider kol kanat gererdim. Ve derdim; 

"Sabredip sık dişini var öteden hoş haber 
Bilseydin sürprizleri üzmez seni hiç keder 
Lafz-ı Nebi beyanı "La tahzen" der maziden 
Ömrü kısa zâlimin âkîbeti derbeder... 

Ey gönül duy da dayan! Deme 
"Ey Rabbimin gayreti çabuk yetiş imdada. 
Yetiş ki zalim azdı, kudurdu. 
Mazluma vurdukça vurdu. 
Yetiş ki dinsin ah u eninler. 
Dinsin bu feryad u figanlar" 

Ben dedim. Demeyen var mı bilmem... 

Ve kuduran zalim bunlara doymamış olacak ki; bir gece basıp evini, otuz beş yıllık öğretmenin kelepçelemiş ellerini arkadan. 

Ey cehennem sen harladıkça harla ateşini. Sana hasret nice zâlim ve avanesi var dünyada...

Ercümend PERVER

28 Aralık 2016 16:41
DİĞER HABERLER