Kulak var kalp yok

Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak önemli bir iletişim problemini 'Kulak var kalp yok' başlığıyla kaleme aldı.
Sohbet, bir alışveriştir: kelimelerle, duygularla, dikkatle kurulan karşılıklı bir akıştır. Bazı konuşmalar ruhu dinlendirir, bazılarıysa içimizi tüketir. Kimiyle saatler geçse yetmez, kimiyle on dakika bile ağır gelir. Bazı buluşmalar bir fincan çayın verdiği huzur gibidir; bazılarıysa bir monoloğa sıkışıp kalmak… Peki fark neden kaynaklanır? Bu duruma ilişkin Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, insanlar karşısındaki konuşurken, karşılık vermek için ne söyleyeceklerini düşünmekle meşgul oluyorlar. Yani dinliyormuş gibi görünseler de, çoğu zaman sadece kendi sıralarını bekliyorlar. Benzer şekilde, başka bir çalışmada ise, insanların yalnızca yüzde 25’inin “etkin dinleyici” olarak nitelendirilebileceği belirtiliyor. Etkin dinleyici, karşısındakini yargılamadan dinleyen, gerektiğinde göz teması kuran ve dinlediğini beden diliyle belli eden kişi olarak tanımlanıyor.

Sohbet Görünümlü Tek Kişilik Gösteriler

Anlatmak dinlemekten daha kolaydır; ama her hikâye dinlenecek kadar merak uyandırmaz. Her cümle, dinleyenin omzuna konan görünmez bir yüktür. Sohbet, sadece iç dökmek değil; karşındakine de nefes alacak bir alan bırakmaktır. Bazı insanlar için sohbet, sadece kendi dünyalarını anlatma fırsatıdır. Cümlelerin arasında bir duraklama olduğunda, bu boşluk, başkasının sesine değil, kendi sözlerine yeniden yer açmak içindir. Bazen bu halin kökeninde farkında olunmayan bir duygusal yoksunluk, bazen sadece alışkanlık yatar. Ancak sonuç değişmez: bu tarz iletişim, konuşan kişiyi merkezde tutarken, dinleyen kişiyi görünmez kılar.

 
Öte yandan, bazı sohbetler de sessizliğin içini doldurmaz; yalnızca yüzeyde kalır. Karşımızdaki kişi konuşmaz gibi görünse de, dinlemiyor da olabilir. Zihinsel olarak orada olmayan ama bedeniyle varmış gibi yapan biriyle konuşmak, insanı en derin yerinden yalnız hissettirebilir. Nörobilimsel bulgulara göre, bir kişiyi dinlerken beynimizin dikkat ve karar verme süreçlerinden sorumlu olan prefrontal korteksi devreye girer. Ancak kişi kendi yanıtını planlamaya başladığında, bu bölge dinlemekten çok konuşmaya yönelir. Yani dinleme görünümünün altında çoğu zaman hazırlık hâlindeki bir iç monolog vardır.

 
Araştırmalar, sağlıklı bir iletişimin yalnızca kelimelere değil, aynı zamanda bedensel sinyallere ve duygusal uyuma da dayandığını gösteriyor. Beyin, göz temasındaki sürekliliği, ses tonundaki iniş çıkışları ve mimiklerdeki tepkileri bir bütün olarak algılar. Gerçek bir dinleyişte duygusal zekâ devreye girer. Beyindeki ayna nöron sisteminin desteğiyle, karşısındakinin duygusunu kendi içinde hissedebilir. Bu da sözcüklerin ötesinde bir anlayışa neden olur.

Dinleyemeden Yorumlama Alışkanlığı

Dinleme, yalnızca duyduğumuzu anlamak değil, duyguları ve düşünceleri bir arada hissetmektir. Araştırmalar, gerçekten dinlendiğimizde beynimizde güven duygusunu pekiştiren oksitosin  hormonunun salındığını gösteriyor. Bu biyolojik süreç bile bize şunu söylüyor: Anlaşıldığımızda yalnızca ruhumuz değil, bedenimiz de rahatlıyor. Ancak bazen insanlar, dinlemek yerine bir tür sürekli yorumlama sürecine girerler. Bu, karşısındakinin söylediklerine değil, neyi “yanlış” duyduklarına, neyi “eksik” gördüklerine odaklanmayı gerektirir. Sürekli yorum yapan bir kişi için her konuşma bir fırsat değil, bir "düzeltme alanı"dır. Yorumlama alışkanlığı, bazen de iyi niyetle başlayabilir; bir şeyin daha iyi anlaşılması için yapılan bir düzeltme gibi görünür. Gerçek dinleme, sabırlı olmayı ve sessizliği katlanılabilir kılmayı gerektirir. Dinlemek, ancak “cevap” verme arzusunu bir kenara bırakmakla gerçekten anlamlı hale gelir.


Sabırlı bir dinleyici, her anı cevap verme gerekliliğiyle değil, sadece karşındakinin düşüncelerinin büyümesine alan tanımakla geçirir. İnsanın zihinsel işleyişi, genellikle ne kadar hızlı tepki verirse o kadar doğru olduğuna dair bir yanılsamaya düşebilir. Ama sabırlı dinleyici, her kelimenin sonunda, bir düşüncenin ya da duygunun tamamlanmasına fırsat verir. Çünkü bazen anlam, hemen bulunmaz. O yüzden gerçek dinlemek, bir yarış değil, bir sabır testidir.

Herkes Sohbete Değer mi?

İnsan, anlatmak ister. Ama daha çok anlaşılmak ister. Ne söylediğinden çok, neyin duyulduğuna bakar. Ve zamanla anlar ki, herkesle sohbet edilmez; çünkü herkes dinlemez. Herkesle konuşulmaz; çünkü herkes anlamaya çalışmaz. Çünkü orada ne gerçek bir dinleyiş vardır, ne de karşılıklı bir varlık. Sadece konuşulmuş olmak için yapılan konuşmalar, bir yerden sonra kişiyi karşısındakinden uzaklaştırır. Her uzaklaşma geri çekilmek değildir; bazen korunmaktır. Her biten sohbet bir küslük değil; belki de ruhun kendini koruma şeklidir. Bu yüzden bazen bazı insanlarla iletişim kurmaktan vazgeçeriz. Yalnızca anlatamadığımız için değil; anlaşılmadığımız, değer verilmediğimiz, söylediklerimizin karşılıksızca tüketildiği ve bir süre sonra kendimizi boş yere çabalarken bulduğumuz için vazgeçeriz.

Hemen herkesin farklı bir imtihan yaşadığı zor zamanlardan geçmeye devam ediyoruz. Bu süreçte, birbirimizi duymaya, içtenlikle dinlemeye ihtiyacımız var. Belki de iyi bir sohbet, yalnızca doğru kelimeleri bulmakla değil, empati yapabilmekle başlar.

 
Yazıyı dinlemek isterseniz:

https://youtu.be/ErNCC0sxDRU


https://creators.spotify.com/pod/show/esrabc/episodes/Kulak-Var-Kalp-Yok-e31vif9
 

[email protected]    x:@esrabc
25 Nisan 2025 12:40
DİĞER HABERLER