Kur'an'da Alliterasyon

"Bir bedevî Arap bu âyeti işitince, secdeye kapanmıştır. “Müslüman mı oldun?” sorusuna “Yok, ben bu âyetin belağatına secde ediyorum.” demiştir."
Safvet Senih | samanyoluhaber.com
Kur'an'da Alliterasyon

“De ki, kalplere vesvese veren, insanî ve cinnî sinsi şeytanın şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlahına sığınırım.” (Nâs Suresi)

Alliterasyon, sessiz harflerin tekrarlanmasından doğan ses âhengiyle meydana gelen bir edebî sanattır. Meselâ “S harfi ile yapılmış bir alliterasyon :
Dest-i bûsî arzusiyle ölürsem dostlar
Dest-i eylen toprağım, sunun ânında yâre su...
(Su Kasidesi, Fuzûlî)

Nâs Sûresi’nde ise sanat zirveye ulaşmıştır:

Çünkü alliterasyon sanatını da aşılarak bu sanat güzelliği yanında, mânâ ile de tam bir âhenk ve uyum sağlanmıştır. Çünkü bu suredeki âyetler şeytanın vesvese ve fısıltısından Allah’a sığınmayı ifade etmektedir. “S” harfleriyle meydana getirilen alliterasyon da surenin havasını fısıltı ve vesvese atmosferine çevirmektedir. Buradaki fevkalâde üstünlük, edebî sanatın, mânâya kuvvet verecek biçimde ayarlanmasından ileri gelmektedir...

Şimdi ise “T” ve “B” seslerinden bir örnek daha

“Ebu Leheb’in elleri kurusun, yok olsun. Malı ve kazandığı, kendisinden hiçbir şey savmaz. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da. Odun taşıyıcı olarak boynunda, hurma lifinden bir iple bağlanacaktır.” (Tebbet Suresi)

Odun yüklerinin bağlanmasından ve boynun lifle çekilmesinden çıkan sese dikkat. Evet “Tebbet yedâ Ebî Lehebin ve tebbe...” odun demeti bağlamaya benzer, kaba, sert bir sesin çıktığını duyuyoruz...

Kur’an’ın âyetlerinin kelimelerinde mânâ ile ilgili uyum içinde sesler duyarız: 

“Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı artık onlar taş gibi, hatta ondan da katı! Çünkü öyle taş var ki, içinden ırmaklar fışkırır, öylesi var ki, çatlar da bağrından su kaynar ve öylesi var ki, Allah’a olan tazimi sebebiyle yukarıdan düşüp parçalanır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara Suresi, 74) Burada “Yeşşakkaku” taşların çatlayıp içlerinden suların akışını nağmesiyle duyuruyor. Bütün tonlarında takırtısı ve faşıltısı duyuruluyor.

“Allah kimi, saptırmak isterse, onun göğsünü sanki o kişi gökte yükseliyormuşcasına dar ve tıkanık yapar.” (En’am Suresi, 125)

İnançsızlığın verdiği sıkıntıyı, zorla yukarıya çıkıp bunalmak mânâsını ifade eden “Dayyıkan, haracen, ke ennemâ yessa’adü” kelimeleriyle anlatan Kur’an “yessa’adü” kelimesindeki şeddeli “Ayn” harfi ile, havasız kalan insanın refleks bir hareketle ağız açışını da karakteristik özelliği ile beraber hissettirmiştir. Öbür taraftan fennî yönden yukarılara çıkıldıkça oksijenin azaldığına da işaret etmiştir.

“Şimdi sen, sana ne emredilmişse, onu açıkça söyle onlara” (Hicr Suresi, 94) 

“Fasda’ bimâ tûmer” de Fe harfinin Sad’a tutturuluşu Dal harfinin Ayn harfine vurulup çatlatılışı mânâ âhengiyle muazzam bir belâğat ifade etmektedir.

Onun içindir ki, bir bedevî Arap bu âyeti işitince, secdeye kapanmıştır. “Müslüman mı oldun?” sorusuna “Yok, ben bu âyetin belağatına secde  ediyorum.” demiştir. Sudâ’ zaten baş ağrısı demektir. Başlarını ağrıtırcasına tekrar tekrar tebliğini yap! Manası da vardır. Gizli yapılan teklifi açıkça yap, gerçeği başlarına vur! Manası da mevcuttur.

Musa, şu sağ elinde tuttuğun şey de ne? O asâmdır, dedi, ona dayanırım, onunla daha birçok ihtiyacımı gideririm.” (Tâ Hâ Suresi, 17-18) 
Yaprak silkme mânâsına seçilen “Ehüşşü” fiili, silkme mânâsıyla beraber yaprak hışırtılarını da nağmesiyle çok güzel olarak vermektedir.

“Bırak onu ya Musa, buyurdu. Hemen bıraktı. Bir de ne görsün: Hızla kıvrılıp sürünen, kocamanbir yılan oldu!” (Tâ Hâ Suresi, 19-20) 

Bir çok alternatif kelime varken “Hayyetün” ve “Tes’â” kelimelerinin burada seçilmiş olması enterasandır. Çünkü bir yılanın, bir yayın kıvrılıp büküldükten sonra ileri fırlayışı gibi tıslayarak ilerleyişini (hareketin karakteristik yönleri ile) gözümüzün önüne sermektedir.

Kur’an  harfleri de özenle  seçilmiştir: 
“Biz gerçekten sana verdik kevser. Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver. Doğrusu seni kötüleyendir ebter!” (Kevser Sûresi)
Bu surede “Kevser” ve “Venhar” ve “Ebter” kelimelerin kâfiyesinden doğan bir şiir güzelliği mevcut.
Mânâ olarak da dolu dolu... Kevser, çok hayır demektir. Kıyamet ve cennetteki kevser havuzları... Ümmeti... Ehli beyti... Ümmetin âlimleri... İstanbul’un fethine kadar...
Namaz kılmak, kurban kesmek hükümleri... 
Hz. Muhammed’e (sas) düşmanlık yapanların ebter olacakları...

Bu kısa sürede yazılış veya okunuş bakımından birbirine benzeyen harflerin seçilmiş olması... Meselâ Rı var Ze yok. Sin var Şın yok. Sad var Dat yok. Tı var Zı yok. Ayn var Gayn yok. Kef var Kaf yok. Nun var Mim yok. He var Hı yok. Ha var Cim yok. Dikkat edilirse, telaffuzu kolay olanlar seçilmiştir. Hem bu seçme zarif, muntazam ve manidardır.


07 Temmuz 2021 12:47
DİĞER HABERLER