Kürt meselesi ve heykeltraş Rodin

Auguste Rodin’i çoğumuz ünlü “Düşünen adam” heykeliyle tanırız. 1917’de ölen ünlü fransız heykeltraş Rodin ile kürt meselesinin ne alakası vardır? Benim kafamda çok önemli bir ilişki var, son zamanlarda ne zaman kürt meselesi konuşulsa aklıma fransız heykeltraş Rodin geliyor. Rodin’in hayranları kendisine bu olağanüstü heykelleri nasıl yaptığını sorduklarında onlara cevaben şöyle demiş: “Taşın fazlalıklarını atıyorum, ortaya bu heykeller çıkıyor”. Yeni bir anayasa yapılabilecek ve bu yeni anayasa içinde kürt meselesine çözüm üretmek istenecek ise Rodin’in bu ünlü sözünü hatırlamamak mümkün değil. Benim iddiam, kürt meselesine iyi niyetli bir çözüm arama sürecinde, Rodin’in bu yöntemini bizim anayasaya uygulayarak önemli bir noktaya ulaşabilme ihtimalinin yüksek olduğu. Aşama aşama gidelim. Türkiye’de özünde bir kürt meselesi yoktur. Türkiye’de azgın türk milliyetçiliği meselesi vardır. Azgın türk milliyetçiliği anayasaya, yasalara, yönetmeliklere, tüzüklere, devlet pratiklerine, milli eğitim ideolojisine, her türlü uygulamaya, zihniyete sinmiş durumdadır. Zihniyet bugünden yarına radikal biçimde değişmez ama hukuk metinleri değiştirilebilir. Bir yere, daha olumlu bir noktaya varmak için başta anayasa olmak üzere, tüm hukuki belgelere yeni bir şey yazmak yerine, azgın türk milliyetçiliğini yansıtan ifadeleri, ibareleri çıkarmakla işe başlamak yerinde olacaktır. Azgın türk milliyetçiliğinin anayasada en belirgin hale geldiği yerler dibace yani giriş bölümü ile yurttaşlığı tanımlayan 66. maddedir. Mevcut dibace tümüyle kaldırılmalı, giriş bölümünde sadece temel hak ve özgürlüklere ilişkin evrensel içerikli ifadelere yer verilmeli, yani taşın fazlası atılarak makul bir dibace ortaya çıkarılmalıdır. Anayasanın 66. maddesinin ilk paragrafı aynen şöyledir: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür”. Bu ifade, bu anayasa maddesi azgın türk milliyetçiliğinin en yükseldiği noktalardan biridir. Yapılması gereken, bu maddeyi başka türlü formüle etmek yerine, tümüyle anayasadan çıkarmaktır. Anayasalarda vatandaşın sıfatının ne olacağı konusuna girmek şart olmadığı kadar, anlamsızdır da. Yeni bir düzenleme yerine yine taşın fazlasını atmak ve böylece daha makul bir noktaya gelmek gerekmektedir. Milli eğitim pratiklerinde de yeni söylemler yerine mevcut azgın türk milliyetçiliği söylemlerini ayıklamak yeterli olabilir. Andımızı değiştirmek, daha çağdaş yapmak yerine tümüyle böyle saçma bir uygulamadan vazgeçmek şarttır. İllaki çocuklara sabahları bir şeyler söylenecek ise güne mesela Yahya Kemal’den, Behçet Necatigil’den, Shakespear’den (düzgün tercüme şart) bir-iki dörtlük okumak çok daha faydalı olabilir. Siyaseten de, yeni bir şey eklemek yerine mevcudun olumsuzluklarını ayıklayarak, yani taşın fazlasını atarak ilerlemek çok daha kolay olabilir. Yeni anayasa yapım sürecinde Rodin’in yöntemi çok önemli olabilir.
10 Mayıs 2011 08:47
DİĞER HABERLER