Kürtaj hak mı, cinayet mi?

Kürtaj konusunun gündeme gelmiş olması iyi oldu. Mevzii alanlarda ve zaman zaman tartışılan konu, şimdi daha geniş bir zeminde kamusal-sivil çerçevede bir tür müzakereye açıldı. Tarafların ana gerekçe ve argümanları, sadece konuyla ilgili görüşlerini değil, temel dünya görüşlerini, âlem ve insan tasavvurlarını da ortaya koymaktadır. Bu tartışmadan, Batı'dan iktibas ve ithal yoluyla "insan hakları, kadın hakları, insani değerler, mümkün sekülerlik" vb. kavramsallaştırmaların İslam inançlarıyla bağdaşabileceğini düşünüp ehl-i rahat zihinle ortada sorun görmeyenlerin zihni bir intibah yaşayabileceklerini umuyorum. Kürtajın temel bir hak olduğunu savunanların tezlerin şu gerekçeye dayandığını söylemek mümkün: Beden kadına aittir, erkek veya kamu otoritesi (veya yasa koyucu) kadın bedeni üzerinde tasarrufta bulunamaz. Çocuk doğurmaya ve doğurmamaya sadece kadın karar verebilir. Kürtaj yasağı kadının özgürlüğünü kısıtlama anlamına gelir. "Haklar teorisi" açısından söz konusu argümanı dikkatli bir biçimde kritik edecek olursak şunları söyleyebiliriz: a) Hamile kalan kadın bir başka can taşır, kürtaja karar verdiğinde sadece kendisiyle sınırlı değil, başka canla ilgili de karar vermiş oluyor. Bu, "can" olup adına "cenin" dediğimiz bir başka "canlı varlık"la ilgili de verilen kritik bir karardır. "Cenin"in de olsa "can" almak "cinayet"tir. Kadın kendinde bu hakkı görürken, "ceninin yaşama hakkı" ne olacak? Birilerinin bu hakkı güvence altına alması gerekmez mi? b) Eğer "cenini öldürme özgürlüğü" birine verilecekse, neden sadece kadın karar verebiliyor da erkek buna iştirak etme hakkına sahip olamıyor? Kadın tek başına gebe kalabilir mi? Ancak bir erkekle birleşmesi durumunda kadın bedeninde yeni bir canlı oluşuyor. Bu durumda erkek de kadın kadar söz konusu oluşumda iştirakçidir, pay sahibidir. Hatta ceninin cinsiyetini belirleyen kadının yumurtası değil, erkeğin spermidir. Tek başına kürtaja karar verdiğinde, kadın erkeğin hakkına tecavüz etmekte, yok saymaktadır. c) Kadın veya erkek ya da her ikisi, kürtaja karar verdiklerinde -ve yasama meclisleri kürtajı yasalaştırdıklarında-, sadece bebeği öldürmekle kalmıyorlar, onun doğup büyümesi ve evlenmesi durumunda ondan doğacak çocukları, torunları, dolayısıyla bir nesli de ademe mahkûm ediyorlar. Bu türümüzün gezegendeki devamını (neslin güvenliğini) tehdit altına sokmakla aynı şey değil mi? Eğer böyle ise cenin öldürme özgürlüğünü kullanma hakkını kendilerinde nasıl bulabiliyorlar? d) Kendini savunamayacak olan bir cenini bıçaklarla parçalayarak öldürme kararı sadece kadına tahsis edildiğinde, bu onun oluşumunda pay sahibi olan erkeğin hakkını ihlal etmek; insan olarak doğacak ceninin soyunu, neslini kesintiye uğratmak suçu dolayısıyla kamu otoritesinin kürtajı yasaklama görevi vardır, bunu yapmadığı takdirde asli görevini yapmamış sayılır. Kürtajı yasalaştırması durumunda yasama meclisi ve yasaya onay verenler de cinayete iştirak etmiş olurlar. Anne ve babayı (ya da nikâhsız kadın ve erkeği) kürtaj yaptırma kararı verirken rol oynayan 7 sebep sayılabilir: 1) Kontrol dışı, yani önlenemeyen gebelik. Kadın ve erkek çocuk istemezler, kadın gebe kaldığında bebeği aldırmak isterler. 2) Nikâhsız beraberlikler sonucu oluşan gebelik ve bunun açığa çıkmasından duyulan korku. 3) Geçim endişesi, ekonomik gerekçeler. 4) Bebeğin sakat veya zihinsel olarak sorunlu doğma ihtimalinin belirmesi. 5) Doyurucu yaşama arzusu, çocuksuz cinsel hayat isteği. 6) Tecavüz veya aile içi zina (ensest) sonucu ortaya çıkan gebelik hali. 7) Anne sağlığının tehlike altında olması. Sonuncusu hariç diğer gerekçelerin hiçbiri savunmasız cenin cinayetine gerekçe olamaz. İslam bakış açısından annenin sağlığı kesin olarak tehdit altında ise ve buna hazık hekim karar veriyorsa, bebek feda edilir. Katolik Hıristiyanlığına göre ise bebek tercih edilir. Bu yüzden engizisyon mahkemeleri ihdas edildi, çünkü halk ebeleri çoğunlukla annenin hayatını koruyor, bebeği feda ediyorlardı. Bedenin kadına ait olup olmadığı konusunu pazartesi günü ele alacağız.
02 Haziran 2012 07:26
DİĞER HABERLER