Kurtlar Vadisi'nin senaristi konuştu

Kurtlar Vadisi'nin senaristi konuştu
Türk televizyon tarihinin en çok izlenen ve tartışılan dizisi Kurtlar Vadisi, ‘Pusu’ adıyla yeniden ekranlara döndü.
Geçtiğimiz şubat ayında ilk bölümü yayınlandıktan sonra büyük tartışmalara yol açan dizinin yeni versiyonunda Muammer Aksoy, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Özdemir Sabancı, Üzeyir Garih cinayetleri gibi yakın dönemin karanlık olaylarının arkasındaki güç ortaya çıkarılıyor. “Cinayetlerle Türkiye’yi karıştırmayı ve bölmeyi amaçlayan ‘derin çeteler’in röntgenini çektik.” diyen Kurtlar Vadisi’nin senaristi Bahadır Özdener ile Kurtlar Vadisi’ni, tartışmaları ve Pusu’yu konuştuk. Tüm zamanların en çok izlenen dizisi yeni bir formatla izleyici karşısına çıkıyor. Türkiye’de malzeme konusunda hiç sıkıntısı çekmiyorsunuz anlaşılan... Yok, hiç çekmiyorum. Yani hadiselere, cereyan eden olaylara olumlu tarafından bakan bir ekibiz. Bu ülkenin geçmişine baktığınızda anlatacak çok hikâye bulursunuz. Kurtlar Vadisi’nin en önemli noktalarından biri, olumsuzlukları olumlu yönüyle anlatması, insanlara umut vermesidir. Bence Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey de budur. Nereden baktığınıza bağlı yani... Biz müspet yönden bakıyoruz. Bu ülkede yaratılan ayrımların çoğunun sahte, dış kaynaklı olduğuna; aslında çok kolay ortadan kalkabileceğine, bu ülkedeki çatışma alanlarının çoğunun ekonomik kaynaklı olduğuna inanıyoruz. Bu ülkenin çatışma alanlarının neredeyse tamamının düşman sevindirdiğini biliyoruz. Ama, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyen kişiler de değiliz. Bin yıllık bir ülkenin mirasçılarıyız. Biz dostluklarla buraya geldik, düşmanlıklar da gördük. Kapalı, kendini kuma gömen değil; ileriye, ufka bakan, mağrur, geçmişinin ve geleceğinin ne olduğunu bilen bir tablo çizdik Kurtlar Vadisi’yle. Pusu’da, terörün arka planına ve asıl kurgulayıcılarına mercek tutacaksınız o zaman... Evet. Terör nedir? Terör mayındır. Terörün olduğu yerde siz ayağınızın altına bakarsınız. İleriye bakamazsınız. Kurtlar Vadisi Terör’den Pusu’ya çıktığımızda, ayağımızın altındaki mayına değil bu mayını döşetenlere bakıyoruz. Bu mayın insanların canını alan mayın değildir; ama mallarını, geleceklerini, kişiliklerini alan, hürriyetlerini alan bir mayındır. “Bu dizi şiddete teşvik ediyor, okullara kadar indi” şeklinde iddialar var, bunlara ne diyorsunuz? Biz Kurtlar Vadisi’ni yapan ekibiz, buna hiçbir zaman safdillikle bakmadık. Onların vermeye çalıştığı mesajı, yani bu kampanyaları yürütenlerin derdini ve karın ağrısını çok iyi biliyoruz. Gerçekleri haykırdık. Olan bitene gözümüzü kapasaydık bu eleştirilerin ve bu kampanyaların hiçbiri olmazdı. Bunları bir zihniyetin ürünü olarak görüyoruz. Bu ülkede iyi bir şey yapan, ülkenin insanını kucaklayan, dertlerini ve hikâyelerini anlatmaya çalışan bir ekibin başına gelebilecek en asgari şeydir bize yapılan. Tabiî ki şiddet kampanyası var derler. Siz kalkıp da bu ülkeyi soyuyorlar, çeteleştiriyorlar, bu ülkenin altını oyuyorlar dediğiniz zaman tabiî ki mafyanın -anlattığımız her türlü mafyanın- nasırına basmış olursunuz ve onlar da bunda size müsaade etmezler. O zaman ucuz atlatmışsınız... Evet, çok ucuz atlattık. Çok şanslıyız, çok seviliyoruz diye düşünüyoruz. O yüzden biz hiç felaket tellallığı yapmadık. Düşünün ki kampanyanın içerisinde biz vatan dedik, bayrak gösterdik diye suçlandık. Yani çok amiyane bir tabirle bu ülkede doğmuş, büyümüş, bu ülkenin çorbasını çayını içmiş hiç kimse bunu yemez. Kampanyalar sonucunda dizi yayından kaldırıldı. Aynı tepki ya da kampanya Pusu için başlarsa ne yapacaksınız? Böyle bir şeyi öngörüyor musunuz? Kurtlar Vadisi’ne sevgi de hücum da aynı anda olacaktır. Her zaman olacaktır. Kurtlar Vadisi, Türkiye’nin bütün kesimlerini kucaklamaya devam ettikçe bize taştan daha yumuşak bir şey atmayacaklardır. Korkmuyorsunuz yani... Bizim durumumuz çok net. Bunu ifade ettik, algılamadılar. Biz Amerika’ya da meydan okumadık. Biz kalkıp bilmem ne çetecilerine de meydan okumadık, biz kalkıp terör örgütüne de meydan okumadık. Biz sadece dedik ki, adalet var, hak var, hukuk var. ABD’nin Irak işgali ve oradaki insan hakları ihlalleri yanlıştır. Bu lafı söylemek meğer suçmuş. Biz ne ABD’ye ne Amerikan toplumuna karşı bir ekibiz. Ben onların icraatına karşıyım. Kim ister ki kan aksın? Bu filmi çekerken bir devlet meselesi haline geleceğini düşünüyor muydunuz? Tabiî ki düşünüyorduk, bunu biliyorduk. Biz ülkemizi ve dünyadaki güçleri çok daha iyi tanıyoruz. Bu yüzden başbakanımızı bilgilendirdik. Türkiye’de ilk defa bu yapıldı. Eğer siz bir film yapıyorsanız, bu filmin ses getireceğine inanıyorsanız ki böyle oldu. Bu filmle ilgili ABD dışişleri bakanı, NATO başkanı konuştu, ABD Kongresi’nde soru önergesi oldu. Bundan dolayı da eleştirenler oldu. Zannettiler ki, bir film şirketi hükümetin başıyla bir ilişki içinde. Evet, çok sevdiğimiz, çok değer verdiğimiz bu ülkeye hizmet eden bir insana tabiî ki saygı göstereceğiz. Bu ülkenin menfaatleri herkesin şahsi menfaatlerinden üstün olmalı. Bu film dünyanın yüz ülkesinde gösterildi. Filmi, Başbakan izledi, bakanlar izledi, memnuniyetlerini dile getirdiler. Sonra Terör yayınlanmaya başladığında, milliyetçilik damarında insanları tahrik ediyor diye sanki hükümet kanadından da bir baskı geldiği şeklinde bir iddia ortaya atıldı. Terör dizisiyle ilgili de Başbakan’a bir bilgi verdiniz mi? Tabii ki... Sayın Başbakan biz bu diziyi yapmak istediğimizde bizi kabul etti. Biz anlatacağımız konsepti, anlatmak istediğimiz değerleri ve doğruları söyledik. Kurtlar Vadisi Terör’ün RTÜK tarafından yayından kaldırıldığına dair yaygın bir kanaat var. Pusu’nun içeriğiyle ilgili olarak RTÜK ile bir ön görüşme yaptınız mı? RTÜK, Radyo Televizyon Üst Kurumu olarak adı üstünde, Türk televizyonlarının muhatabıdır, yapım firmalarının değil. Yani bu muhatap kelimesini önemsememek ya da küçümsemek anlamında kullanmıyorum. Tabii ki görüşmedik. Biz özgür bir şekilde fikir üreten, bu fikri de sinema diline çeviren, dizi yapan bir ekibiz. Biz hiçbir denetim mekanizmasıyla görüşmek durumunda değiliz. Milliyetçilik duygularını körüklediğiniz söyleniyor... Türkiye’de AK Parti iktidarda, ezici bir çoğunlukla iktidarda. AK Parti’nin tüzüğünde böyle bir söylem yok. Türkiye’de böyle bir durum yokken bir karalama ve kampanya var. Niye? Türkiye’de iyi şeyler oluyor çünkü... Bakın en son haberlere: “Türkiye ikiye bölündü”. Çok çok müjdeli bir şekilde bu haberleri veriyor basınımız. Yapılmak istenen tamamen bu. Türkiye’nin milliyetçilik değerleri böyle bir diziyle, bir yayınla, bir şarkıyla türküyle ya da bir partiyle yükselip inecek değerler değil. Tabiî ki kimse, “Yahu terörün arka platformunu anlatıyorlar ya biz çıkarsak ortaya!” demeyeceklerdi. Kral çıplak durumu yani! Keşke çıplak olan sadece kral olsa! Vezir çıplak, soytarılar çıplak. Çırılçıplak bir güruh var. Ve bu çıplaklar bize artık ne diyeceklerini şaşırdılar. Yani her konjonktüre göre şunu yükseltiyoruz, bunu indiriyoruz. Neymişiz biz be! Oynadıkları değerlere bakın. Bayrak, vatan, millet, din, demokrasi, laiklik, hukuk! Yakın tarihte işlenen cinayetlerle ilgili bugüne kadar söylenmeyeni söyleyen, bilinmeyeni gösteren, yine kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları soran bir içerikten bahsediyorsunuz yeni dizide. Elinizde bu konularla ilgili resmi görüşü değiştirecek bilgiler mi var? Bilgi demeyelim biz ona. Neticede biz drama yapıyoruz, kurgu üretiyoruz. Senaryo yazıyoruz. Cambaza bak cambaza diyoruz. Bir panayırda yankesicilik yapan bir adam, cambaza bak cambaza diyerek diğerlerinin cüzdanlarını çalıyor. Bu ülkenin değerleri öldürülüyor. Bu ülkenin değerlerinin başına işler geliyor. Öyle ya da böyle… Sonra bir bakıyorsunuz, bir tetikçi yakalanıyor. Bir tane de bazen buluyoruz bazen bulamıyoruz. Sonra bu davaların içinde izler birbirine karışıyor. Biz bir iz takip etmeye çalışıyoruz. Ve Kurtlar Vadisi’nde de biz hüküm vermeyeceğiz. Soru soracağız. Soru işareti getireceğiz. Uğur Mumcu neden o tarihte öldürüldü? Neyi araştırıyordu? Neyi bulmuştu? Neden Turgut Özal’a bir suikast var ve bunun ardından gidilemedi? Bir de bu ülkenin başbakanı... Neden Cumhurbaşkanı Özal’ın ölümünün üstünde 14 yıl geçmesine rağmen öldü mü öldürüldü mü diye bir şüphe var? Biz sadece bunları ısrarla vurgulaya vurgulaya bir şeyi yadınlatmayı hedefliyoruz: Acaba cambaza bak cambaza mı oynanıyor tekrar Türkiye’de? Özdemir Sabancı niye öldürüldü? Sol bir terör örgütü mü öldürdü? Evet tetiği çeken onlar. Hiç şüphe yok. Hrant Dink’in faili Ogün Samast, hiçbir şüphe yok. Abdi İpekçi’yi Mehmet Ali Ağca öldürdü. Neden? Bu soruları bizim insanımız sordukça, onlara sunulan cevaplara inanmadıkça, şüphe ettikçe, araştırdıkça, düşündükçe bu menfur cinayetlerin olma olasılığı azalır. Eğer biz cambaza bak cambaza oyununu deşifre edersek kolaylıkla o yankesiciler cambaza bak cambaza oyununu uygulayamayacaklardır. Zaten Abdi İpekçi çözülseydi… Belki bunların hiçbiri olmayacaktı. Ama hiçbir kuruma ya da kişiye haksızlık etmek istemiyorum. Burada oturup böyle konuşmak, ahkam kesmek kolay. Ama izini sürmek izini takip etmek, inanın çok zor. Bu ülkenin canları ve değerleri yitiyor. Bu ülkenin gençliği ve geleceği yitiyor. Bizim bu suikastlarda, faili meçhul cinayetlerde tek anlatmak istediğimiz bu. Lütfen vatanımıza sahip çıkalım. Bunun yolu da çok basit. Ben bunu konuşuyorum. Mesleki olarak iyi senaryo yazmak zorundayız. Oyuncularımız iyi oynamak zorunda. Yönetmenimiz iyi çekmek zorunda. Bizim elimizden ancak bu kadarı gelir. Herkes işini en iyi yapmak zorunda. Gerçekten hem evladının birini şehit vermiş diğeri terör örgütünün saflarına karışmış anne var mı? İnanın var. Başvurun insan hakları derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına görürsünüz. Orada biz bir şeyi sembolize etmeye çalıştık. Şimdi neticede zaman geçtikten sonra, tarih ilerledikten sonra, inanın bu ülkenin mezar taşlarını ayıklayamazsınız. Bu ülkenin mezar taşlarının kimlikleri yoktur. Bu ülkenin insanlarıdır ölenler. Öldükten sonra yan yana yatarlar. Orada biz bir şeyi sembolize etmeye çalıştık, “haddimizi aşarak”. Biz dedik ki, bu ülke aynı kalpte, aynı ruhta, aynı beyinde, aynı gende, aynı geçmişte; ne olur ayırmayın, bunun altından kalkamazsınız! Neden haddinizi aştığınızı düşünüyorsunuz? Neticesi itibarıyla! O kadar büyük bir plan kuruluyor ki, elimizdeki çomağı doğru bir yere soktuğumuzu gördük. O yüzden Kurtlar Vadisi Terör için o büyük, suni kampanya düzenlendi. Kurtlar Vadisi Terör’ün yayınına ara verilmesi ya da yayından kaldırılması sırasında Başbakan ile hiç temasınız oldu mu? O aradı mı ya da? Sayın Başbakan’ın bir diziden çok daha fazla ilgileneceği konular var. Kalkıp da bizim kapısını çalma durumumuz yok. Kalkıp da Sayın Başbakan’ı, şu oldu bu oldu demek, daha fazla ayrım yaratmaya, bu ülkede her anlamda çok hazır bir ortam varken bölücülük yapmaya niyetimiz olmadığı için aramadık. Mevcut durumu saygıyla ve anlayışla karşıladık. Terör’den sonra diğer kanallardan herhangi bir teklif aldınız mı? Bundan sonraki dizinizi biz yayınlayalım, diye... Buna Show TV dahil, pek çok kanal gerek genel müdür bazlı, gerek patronaj bazlı desteği verdiler. Bizim çalıştığımız, mesai paylaştığımız her grupla, her kişiyle çok sıcak bir ilişkimiz var. Yani bu da Türkiye’de çok alışılmış bir durum değil. Ama bizim bakış açımız, yapımız öyle. Bizim ilişkilerimiz bir projelik ya da “menfaat” bazlı değil. Sağolsunlar, çok sayıda şirket, çok sayıda insan bizi aradı, ellerinden gelen desteği vermek üzere hazır olduklarını söylediler. Bu dizinin yayınlanmasında bir risk var ise bu riski de almayı seve seve üstleneceklerini belirttiler. Kurtlar Vadisi ne yaparsa yapsın artık izlenen bir dizi. Reklam dağılımlarını etkiliyorsunuz. Reklamdan kaynaklanan bir kampanya bekliyor musunuz? Biz işin olumlu tarafına bakmayı düşünüyoruz. Türkiye’de reklam pastası giderek büyüyor. Ne güzel, demek ki tüketim artıyor. Umarız ki, üretim de artıyordur. Biz meseleye böyle bakarız. Kurtlar Vadisi Pusu bir diğerinin ekmeğini ya da pastasını çalmayacak. Yeni bir pasta getirip masaya koyacak. Böyle bir gücü vardır. Kurtlar Vadisi Pusu hiç reklam vermeyen, hiç bunun için para harcamayan, ortada olmayan firmaları ortaya çıkarmış ve değer yaratmış bir markadır. Biz çatışmanın böyle olmayacağını; aksine, Kurtlar Vadisi Pusu’nun yaratacağı, daha doğrusu genişleteceği pörtföyün diğer kuruluşları da memnun edeceğini düşünüyoruz. Kimse ötekinin nasibini yiyemez ki! Polat Alemdar Pusu’da nasıl bir rol üstlenecek? Yine bir devlet görevlisi mi? Polat Alemdar, çizgisi çok belli bir başkahraman... Halk kahramanı ve süper kahramandır. Üçü iç içedir. Polat Alemdar devlet tarafından yetiştirilmiş ve mafyanın içerisine, çökertmek için yerleştirilmiş ve bu görevini -ki bu operasyonun adı Kurtlar Vadisi’dir- başarıyla tamamlamış bir halk kahramanıdır. Polat Alemdar’ın devlet görevi biter, vatan görevi başlar. Resmen soruyorsanız, Polat Alemdar kamu güvenliği teşkilatının resmi olarak başıdır. Bu kamu güvenliği teşkilatı görünür bir teşkilat değildir. Yeraltında, ama devletin gerekli ve bilmesi gereken özel kişi ve kurumları tarafından bilinir ve faaliyetleri, işlemleri onaylanır, görevlendirilir. Aslında bu dediğim Kurtlar Vadisi’nin tamamında var olan. Kurtlar Vadisi Terör’ün ikinci bölümünde devlet irtibatının olduğu, ama bildiğimiz 657’ye tabi devlet memuru olmadığı bir halk kahramanıdır. Bir kavram kargaşası vardı Kurtlar Vadisi’nin senaryosu için. Derin devleti anlatıyor. Polat Alemdar bu organizenin bir uzantısı gibi yorumlanıyor… Pusu’da ise konu yine derin devlete mal edilen birtakım eylemler, yine derin devletin adamı olduğu iddia edilen bir kişi aydınlatılacak. Burada bir çelişki yok mu? Bir kavram kargaşası var. Yani eğer -içinde “devlet”in geçtiği- bir cümlede bir cinayet kelimesi var ise bir kere bu cümle yanlıştır. Eğer onu derin çete diye tanımlarsanız, evet derin çetenin işlediği cinayetler var. Körebe oynamanın bir anlamı yok. Biz bunu kabul etmiyoruz. Diyoruz ki, derin çete var. Derin çeteler zaman zaman birbiriyle de çatışıyor. Derin çetelerin çoğu zaman çatıştığı ülkenin insanlarıyız. Polat Alemdar bir devlet görevlisidir. Derin devlet görevlisi değildir. Günümüzde geçiyor her şey. Biz hüküm vermeyeceğiz. Biz soru sorduracağız. Eğer biz hüküm verseydik, bizim peşin hükümlerimiz olsaydı bu dizi ve film bu başarıyı elde edemezdi. Bu dizi sadece ayna vaziyeti görür. Bu dizi röntgen çeker, bir doktoru değiliz bu ülkenin, biz röntgenciyiz, biz filmi çekeriz sadece. Ömer Baba karakteri var bir de dizide. Ömer Baba kimin duygularını yansıtıyor? Ömer Baba, bu ülkenin değerler birliğini yansıtır. Ali Saydam’ın da köşe yazısında yazdığı gibi Ömer Baba kamu vicdanın yansıtır. Ömer Baba ütopik bir karakterdir. Bu ülkenin bilim adamları, siyasetçileri, düşünürleri, askerleri, köylüleri, çiftçileri, bu ülkenin insanları gibi değerler üretmiş Yunus Emre’lerin Hacı Bektaş-ı Veli’lerin yüzlerce ama yüzlerce büyük değerin izdüşümüdür. Ama buna ekstra bir manâ yüklemek de gereksiz. Çünkü her sinemacının, her senaristin bir imzası vardır. Deli Yürek’te Kuşçu vardır. Ekmek Teknesi’nde Nusret Baba vardır. Kurtlar Vadisi Irak’ta Kerküki vardır. Kurtlar Vadisi Terör’de ve Pusu’da Ömer Baba vardır. İnsanlara bu karanlık ve puslu vadinin içerisinde nasıl umut verirsiniz? Vicdanla umut verirsiniz. Ömer Baba kimseyi yargılamaz, kimseyle ilgili hüküm vermez, meselelere, “Eyvah, öldük bittik, perişan olduk!” diye bakmaz. Ömer Baba bu ülkede doğmuş, büyümüş, yaşamış her insanın içersindeki vicdan gibidir. Zaman zaman sızlar, çoğu zaman umut ve ufuk verir. Kurtlar Vadisi’nin ortalarında medyada birtakım oyuncular “Artık bu dizide oynamak istemiyorum” şeklinde beyanlar vermişlerdi. Ancak Pusu’ya bakıyoruz, tiyatronun ve sinemanın çok önemli isimleri rol almaya başlamışlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kurtlar Vadisi yine kastettiğimiz şeye geliyor. Nereden bakıyorsanız Kurtlar Vadisi’ne... Eğer iyi bir şeyden bakıyorsanız yüzün üstünde karakterin ortaya çıkartıldığı, yüzün üstünde oyuncunun oynadığı, filmde bine yakın karakterin yaratıldığı ve bine yakın insanın oynadığı binlerce on binlerce insanın ekmek yediği, binlerce on binlerce sayfanın üretildiği bir sanayi gibi de bakabilirsiniz. Kurtlar Vadisi çok sayıda oyuncu kazandırmıştır Türkiye’ye, bu oyuncularının çoğunun da kariyeri parlaktır. Çok sayıda usta tiyatrocuyu, oyuncuyu da ömürlerinin sonunda halka mal etti. Bu güzel bir şey, bu anlamda Kurtlar Vadisi övülesi bir şeydir. Kurtlar Vadisi büyük bir takım çalışmasıdır. Raci Şaşmaz ile başlar, senaryosuyla devam eder, hemen oradan başrol oyuncusunun sırtına büyük sorumlulukla Necati Şaşmaz’a devredilir buradan bütün oyuncu kadrosuyla set ekibine gelir ve yönetmeniyle düğümlenir. Kanalıyla, seyircisiyle büyük bir takımın Türkiye’nin belki de en büyük takımının bir çalışmasıdır. Bu zenginlikler vadisinin, bu bir oyuncunun girip diğer oyuncunun çıktığı bayrak geçme yarışının olduğu, bayrak yarışının hiç bitmeden devam ettiği Kurtlar Vadisi’ne siz pozitif bakarsanız zaten Kurtlar Vadisi’nin kazandığını, oyuncularıyla senaristleriyle kazandığını tekrar onlara armağan ettiğini görürüz. Kurtlar Vadisi’ni, yapımcısı, senaristleri, oyuncuları, yönetmenleri var etmiştir; ama Kurtlar Vadisi de onları var etmiştir. Bakıyoruz Can Gürzap’ın kırk yılı var. Tamer Yiğit’in öyle. Bozkurt Kuruç var. Tiyatrolar genel müdürlüğü yapmış. Atsız Karaduman var, Zafer Algöz var, Selçuk Özel var. Var, var, var. Siz bir vadi anlatıyorsanız güçlü bir senaryo nasıl olmazsa olmaz, böyle güçlü bir kadro da olmazsa olmaz. Kurtlar Vadisi’nin yaptığı, yapacağı yine en büyüklerin vadisi oldu. En iyi oyuncularla, en iyi kameralarla, en iyi senaryoyla ve en iyi takımla şampiyonluk mücadelesi vereceğiz. ZAMAN
21 Nisan 2007 10:31
DİĞER HABERLER