Samanyoluhaber.com yazarı M. Ertuğrul İncekul'un yazısı
M.ERTUĞRUL İNCEKUL
İsrail Hamas savaşının antisemitizmi tetikleyeceği ve ırkçılığın yükselişe geçeceği tahmin ediliyor.
Antisemitizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik diğer hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık biçimleri yalnızca bunlardan etkilenen bireylerin ve toplulukların güvenliğini tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda köktendinciliğin, terörizmin ve suçun artmasına neden olan zehirli atmosferin yaratılmasına da katkı sağlar. Bu nedenledir ki, diyaloğu, karşılıklı saygı ve anlayışı destekleyerek hoşgörüsüzlük ve ayrımcılıkla mücadele etmek, uluslararası toplumun yerel ve bölgesel düzeyde barış ve istikrarı sağlama gayretlerinde mutlak bir öncelik taşımalıdır. (AGİT 2018 raporuna göre (www.osce.org -Anti-Semitism through Education).
Antisemitizm, sadece Yahudi topluluklarının sorunu değildir. Ötekileştirme Müslümanları, azınlıkları, LGBTİ haklarını kısacası bize benzemeyen herkesi ilgilendiriyor. Avrupa’da aşırı sağ partilerin yayılması veya rağbet görmesi de bunu kanıtlıyor. Şiddet eğilimli çeşitli radikal ideolojiler ve internet ortamında serpilip yaygınlaşan komplo teorileri de sıklıkla antisemitizmi, ırkçılığı körüklemektedir.
Diskriminasyon artıyor
Ötekileştirme ve ırkçılık politikaları ile ayrımcılık, bölücülük, kutuplaşma artırılmaya çalışılıyor. Aidiyetlerin zehirli dili kullanılıyor. Asabiyete dayalı kutuplaşma ve kavmiyetçilik ise öne çekiliyor. Asabiyet; aynı soydan gelenlerin veya bir başka sebeple aralarında yakınlık bulunanların muhaliflere karşı birlikte hareket etmelerini sağlayan dayanışma duygusudur. Göçmenler içinde bu duygu menfi olarak daha çok yayılıyor, bu da entegrasyonu zorlaştırıyor.
Ötekileştirme
Irkçılık, nefret, soykırım, yabancı düşmanlığı gibi tüm ayrımcılık biçimlerini içine alan tarihsel aşamalar “ötekileştirme” ile başlar. Batı emperyalizm anlayışında, Doğu'yu özellikle Çin ve Müslüman ülkeleri öteki olarak görmüştür. Bir düşman belirlemede figür olarak kullanmıştır. Oryantalizmin temelinde ise Doğu'yu bir laboratuvar gibi, bir deney objesi gibi görme vardır.
Ama bu paradigmaya şöyle bakmak daha objektif olsa gerek; “Batı ile Doğu arasındaki ilişki, değiştirilemeyecek veya ihmal edilemeyecek, tartışılmaz bir karşılıklı zorunluluktur; böylece her ikisi de kültür alışverişi ve diyalog yoluyla birbirlerinin medeniyetiyle karşılıklı olarak kendilerini zenginleştirebilirler. Batı materyalizmin hakimiyetinden kaynaklanan bazı manevi ve dini hastalıkların çaresini Doğu medeniyetinde bulabilmiştir. Ve Doğu, Batı medeniyetinde kendisini kırılganlıktan, bölünmeden, çatışmadan, bilimsel, teknik ve kültürel gerilemeden kurtarabilecek pek çok unsuru bulabilirdi. Kişiliğin, kültürün ve Doğu medeniyetinin oluşumunda vazgeçilmez bir unsur olan dini, kültürel ve tarihi farklılıklara dikkat etmek önemlidir; ve iki önlem politikasının kullanılmasından kaçınarak Doğu ve Batı'daki tüm insanlar için onurlu bir yaşamın garanti edilmesine yardımcı olmak için genel ve ortak insan haklarını pekiştirmek önemlidir." Ancak birbirini anlamaya çalışacak bir Batı ve Doğu yeryüzüne huzur ve barış getirebilir, kaldı ki artık transnasyonallik ve daha evrensel kimliklerde buluşma çok daha fazla rağbet görüyor ve konvansiyonel hale geliyor.
Antiemperyalizm
Anti koloniyal anlayışın geliştirilmesi sadece Batı’da değil, Müslüman coğrafyalarda da ele alınmalı, çünkü beyin sömürüsü ciddi boyutlarda Doğu’dan Batı’ya gerçekleşiyor. Şu anda Amerika ve Avrupa’da akademik eğitim gören Doğulu akademisyenlerin sayıları oldukça yüksek. Yani Doğu'nun üreteceği reçeteler ve bakış açısı da çok kıymetli ve Batı'nın asıl ihtiyacı olan genç nüfus, birlikte yaşama kültürü vb. unsurlardır. Aksi halde Avrupa’da özellikle Almanya, Avusturya, Danimarka gibi ülkelerde ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve İslam karşıtlığı olarak devam etmektedir ve hızla yükseliş göstermektedir. Göçmen karşıtı aşırı sağ partiler yükseliştedir.
Yeni bir medeniyetler ittifakı sağlanacaksa kutuplaşma ile değil, birbirini anlamaya çalışacak, saygı duyacak, ortak paydalarda buluşacak bir kültürün geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Tarih boyu birbirini tanımayan toplumlar, milletler önyargılı bir şekilde birbirleri hakkında olumsuz düşünceler ve tavırlar ortaya koymuşlardır. Birbirlerini yok etmeye çalışmışlardır.
Bize benzemeyenin yok edileceği değil, bize benzemeyenin hayat hakkı bulacağı bir dünya için hep beraber mücadele vermek zorunda değil miyiz?