Mah-ı Muharrem hepimizi dilgir eder

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih, yeni köşe yazısını "Mah-ı Muharrem hepimizi dilgir eder" başlığı ile kaleme aldı.
         “Sünnî dünya Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimize yapılan zulüm ve gadre karşı üzülür, ağlar…  Bütün sünnî tarikatlarda da Mâh-ı Muharrem söylenir… Kültür mirasımız olarak tarikatlar çok önemlidir. Sistem olarak biz bir tarikat değiliz. Ama bu bizim bir tasavvuf ehli olmadığımız mânasına gelmez. (Büyük Cevşen’dekiler sıradan tarikat ehlinden çok fazla şeyler zikrettiğimizi gösterir. Ayrıca Kulûb-u Dârida’da bütün tarikat ve tasavvuf büyüklerinin evrâd ve ezkârları mevcud.  S.S.)

         “Alevî  kardeşlerimizle de, eskiden olanları günümüze taşımadan vifak ve ittifak içinde olmalıyız. Firak ve iftirakın kimseye faydası yok. Ahmet Yesevî  ve Hacı Bektaş yolu, bir tarikat yoludur.

         “Bütün bunları göz önüne getirmek büyük bir tolerans ile ittifakımıza bakalım.” (M. Fethullah Güen)

         Çevrildi şimdi, yazlar  bu süreçte kışa

         Sürüldü işler, artık hepten yokuşa

         Ayrılırsa insan eğer haktan yanlışa

         Elbette bunlar gelir başa

         Mevlam ayrılık vermesin

         Hatta gökte uçan kuşa

         Hem de koparmasın Rabbim kesin

         Bilemeyiz neler gelir başa!..

         Her şey gider boşa…

         Unutmayalım, Efendimizin (S.A.S.)  yakını  Ubeydullah İbn-i Cahş, Allah için Habeşistan’a hicret etmesine rağmen bilinçli olarak, Müslüman Muhacir cemaatten kendisini tecrit edip kopuk yaşamaya başlayınca irtidat etti. İbret alalım…

         **               *                *

         Rabbim, al da “beni” benden

         Bırakma “beni” bende

         Vurayım “beni” birden yere

         Çalayım “beni” yerden yere

         Habire, habire…

         **               *                *

         18 Eylül 2009’da Venedik’te bir İftar Yemeğimiz vardı. Osmanlı-Türk uzmanı olan bir hanımefendi, İnebahtı Savaşını ele aldı. Bunun yanlış yönlendirildiğini ve maalesef gerçeğin yamultulduğunu söyledi. Hanımefendi gerçekten bir Osmanlı hayranı…  Dedi ki: Osmanlıda kast sistemi yoktu. Kabiliyetli ve çalışkan olanlar, üst makamlara gelebiliyorlardı. Müslüman olmayan Osmanlı tebaası hangi dinden olursa olsun, ticarî hayatta istediği gibi ilerleyebiliyordu. Hanımefendi, elbisesinin İstanbul Taksim’den alındığını, kolyesinin Ankara’dan; bilekliğinin Trabzon’dan alındığını söyledi. Türkiye’yi sevdiğini ifade etti. Bu iftarda, Bilal Erdoğan da vardı.

         **               *                *

         Taklitçiler, içten yıkmak isteyenler, Hizmeti bilakis vicdanları harekete geçirir, sağda-soldaki küskünleri bile tahrik edip tekrar  Hizmet dairesine koşturur…

         Çok güzel sesi olan ve çok güzel mevlüt okuyan Meşhur Hâfız Burhan, bir Mevlid Kandilinde, İzmir’in İkiçeşmelik Yokuşu’ndaki camide bulunmakta, ama canı çok sıkkın olduğundan kızgın vaziyette bir köşede sinmekte… Cemaat Mevlidi onun muhrik sesinden dinlemek için orada toplandıklarından onu beklemekte… Ama onda hiçbir hareket yok. Cemaatten birisi şimdi ben onu nasıl mevlüt okutacağımı bilirim diyerek, başlar yalan yanlış onu taklit etmeye… Bir müddet sonra Hâfız Burhan’ın yerinden kalkıp o taklitçinin yanına gelerek  “Çekil oradan be herif diyerek, onu susturup, gerçekten derin ve en güzelinden bir Mevlüt okumaya başladığı görülür…

         **               *                *

         Hüsnü Mübarek Mısır’da kendisinden sonrasını şöyle anlatıyor: “Benden sonra ülkemize Demokrasi gelecek Zaten benim iki oğlum var. Sizler de demokratik haklarımızı kullanıp bunlardan birisini seçeceksiniz!..” diyor.  Bu sözler bizlere hiç yabancı gelmiyor. Ama Hadis-i şerif var.  “Küfür devam eder ama  zulüm devam etmez.” Çünkü dünya imtihan dünyası küfür, inkâr kıyamete kadar devam eder ama zulüm hiçbir zaman pâyidar olmaz.
04 Eylül 2025 12:21
DİĞER HABERLER