15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Olağanüstü Hal ilanıyla beraber işkence iddialarında ciddi artış yaşandı. Ancak işkencelerin hiç biri soruşturulmamıştı. Darbeden sonra ilk kez ise bir mahkeme, işkencecilerin peşine düştü.
Birleşmiş Milletler İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Özel Raportör Nils Melzer, Türkiye'de incelemelerde bulunmuş, hazırladığı raporda da Türkiye'deki ağır işkencelerin yaşandığına yer vermişti.
Melzer raporunda, şiddetli dayak, yumruk ve tekme, nesnelerle darbeler, falaka, tehdit ve sözlü tacizler, çıplak soymak, cinsel şiddet ve tecavüz, uykudan yoksun bırakma, birkaç gün boyunca göz kapaklarını açık tutturmak, kelepçelemek gibi çok sayıda işkence yöntemlerinin uygulandığını paylaşmış, işkencecilerin ise yargılanmadığını belirtmişti.
Odatv'den Müyesser Yıldız'ın haberine göre ise mahkeme, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk kez işkencecilerin peşine düştü.
24. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada yargılanan Kara Harp Okulu davasında mahkeme, Genelkurmay Protokol Şube'de çalıştığı sırada gözaltına alınan Üsteğmen Kübra Yavuz'u dinledi.
Kübra Yavuz daha önce kocası aleyhine ifade vermiş... Bu ifadenin eşinin ilk savcılık ifadesi olduğunu hatırlatan Yunus Emre Yavuz, “Eşim daha sonra savcılığa bu sözleri ölüm tehdidi altında söylediğini ifade etmiştir” dedi. Bunun üzerine mahkeme, Kübra Yavuz'un Kara Harp Okulu davasında tanık olarak dinlenmesine karar verildi.
Kübra Yavuz, 19 Nisan'da mahkemede ifade verdi. Yavuz, “Bir bayan olarak ölüm tehdidi atlattım. 10 gün sonra Genelkurmay Karargâhı içinde Zekai Aksakallı ve İrfan Özsert tarafından ölüm tehdidi altında ifadem alındı. Genelkurmay poligonunda 2 gün ölüm tehdidi ve şiddete maruz kaldım. Çok ciddi travmalar yaşadım. Merkez Komutanlığı'ndan Spor salonuna teslim ettiklerinde küfre maruz kaldık, ama Genelkurmay'daki işkence ortamı olmadan ifade verdim” sözlerini kullandı.
Yavuz ayrıca elektrikli işkenceye de maruz kaldıklarını ileri sürdü:
"15 Temmuz'da Protokol Şube Müdürlüğü'nde nöbetçiydim. 20:30'da MİT Müsteşarını uğurladıktan sonra odama geçtim. 16 Temmuz'a kadar dışarı çıkmadık, kendimizi odaya kapattık. İki defa idari tahkikattan geçtik. Genelkurmay poligonu içinde ellerimiz, gözlerimiz bağlı elektrik verilerek, dövülerek, 2 gün aç bırakılarak verilen ifadedir.”
Mahkeme başkanı ise Kübra Yavuz'a bunları neden savcılık ifadesinde anlatmadığını sorunca Yavuz, “Bir şey sorulmadı. Sadece, 'Poliste verdiğin ifadene katılıyor musun?' dendi. 'Evet' dedim” diye yanıtladı.
Haberde yer alan ifadelere göre Kübra Yavuz'un işkence iddiaları böylelikle mahkeme tutanaklarına geçti. Mahkeme de ifadede ismi geçenlerin adreslerinin bildirilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'na yazı yazılması yönünde ara karar aldı.
26 Nisan'da da Genelkurmay'a yazı yazılıp, Kübra Yavuz'un, “Bana işkence yaptılar” dediği kişilerin adresleri soruldu. Genelkurmay bu yazıyı, Karargâh ve Destek Kıtaları Grup Komutanlığına havale etti. Grup Komutanı imzasıyla da 29 Mayıs'ta Genelkurmay Hukuk Hizmetleri Başkanlığına şu cevap verildi:
“T.C. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tanık Kübra Yavuz'a ait bilgi alma tutanağının kimler tarafından alındığı ve açık adresleri ilgi yazı ile talep edilmiştir. Yapılan incelemede, 15 Temmuz 2016 menfur girişimin hemen sonrasındaki karmaşık ortamda terör örgütü üyelerinin belirlenmesi için kolluk kuvvetlerine destek olmak maksadıyla benzer ifadelerin alındığı bilinmekle birlikte, ifadelerin kimler tarafından alındığı tespit edilememiş ve konu ile ilgili herhangi bir bilgi belge bulunamamıştır. T.C. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi'ne istenilen bilgi ve belgelerin bulunamadığının bildirilmesini arz ederim.”
Müyesser Yıldız, bu cevabın Hukuk Hizmetleri Başkanı imzasıyla 31 Mayıs'ta 24. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiğini belirterek, haberinde şu ifadelere yer veriyor:
"Söz konusu karar ve yazışmalardan; İlk kez bir Mahkemenin, suçlananların isimlerini değil doğrudan adreslerini sorarak, bir anlamda “işkence” iddialarını ciddiye aldığı, buna karşılık Genelkurmay'ın, “Kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak maksadıyla” Karargâh'ta ifade alındığını doğrulamakla birlikte, bu ifadeleri alanların isimleri ve adreslerini vermekten kaçındığı sonucu çıkmaz mı?
Görüldüğü üzere 15 Temmuz ihaneti yüzünden Türk Ordusu'na maalesef böyle bir zillet de yaşatılmış oldu!.."