Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Mahmut Tanal ve Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile bazı polis müdürlerini Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Mahmut Tanal ve Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile bazı polis müdürlerini Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti. Çıkışta açıklama yapan Tanal, "Mahkemenin verdiği karar tamamen hukukidir, bunların tahliye edilmemesi ise tamamen siyasi iradeye bağlı. Tahliye edilmemeleri buradaki tutukluların rehin edilmeleri anlamına gelir." dedi.
Mahmut Tanal ve Hakan Şükür, Slivri Cezaevi'ni giderek, Hidayet Karaca'nın yanı sıra Muhammed Ali Iklı, Yurt Atayün, Yakup Saygılı, Ali Fuat Yılmazer ve Ömer Köse'yi ziyaret etti. Ziyaret sonrası cezaevi önünde her iki milletvekili de açıklama yaparak, mahkeme kararına rağmen tahliye edilmemelerini hukuksuzluk olarak yorumladı.
Mahmut Tanal 'aşiret devleti' benzetmesi yaparak şunları söyledi: "İçeride tutuklu bulunan polislerle, emniyet mensupları ile görüşme yaptık. Esasen burada tutuklu olmaması gerekirken, mahkemenin tahliye kararı olduğu halde halen burada rehin tutulmuş durumdalar. Bu aşiret devletlerinde, çadır devletlerinde, gerçekten o aşiret liderinin dediği ne ise onun dedikleri yapılır ama hukuk devletlerini ayıran şey; yazılı kurallar vardır. Yazılı kurallar uyarınca kişi tahliye ediliyorsa tahliye edilir. Netice itibari ile hukuk devleti bunu emrediyor. Aşiret hükümlerinin uygulandığı ülkelerde de o aşiretin lideri kimse, o ne söylerse onun dediği olur. Burada aslında bir turnusol kağıdıdır bu tahliye kararı. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise, meşru olan bir mahkeme tarafından verilen karar uyarınca bu zindanlardan emniyet mensuplarının tahliye edilmeleri gerekirken, tahliye edilmemeleri, hukuk devletinin olmadığı, hukukun paspas altına alındığının bir göstergesi."
'AYNI HAKİM TALEBİ REDDEDİNCE KİMSENİN SESİ ÇIKMADI, KABUL EDİNCE 'PARALELCİ' İLAN EDİLDİ'
Yaşanan hukuki çelişkileri anlatan Tanal, aynı mahkemenin hakiminin, hakimin reddi talebini reddettiğinde kimsenin sesini çıkarmadığını ancak kabul ettiğinde 'paralelci' ilan edildiğini söyledi. Tanal, bu düşüncesini de örnekle açıkladı: " Şimdi tüm Türkiye'de hukukçu olan veya olmayan, bu tahliye kararını veren 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimini her türlü karalama ile karşı karşıya bırakıyorlar. Bu mahkemenin buna benzer bir kararı daha var. Sulh ceza hakimlerinden ret edilen bir yargıç var, o dönemin hakimi Sayın İslam Çiçek diyor ki 'hakimin reddi konusu sulh ceza kanununda düzenlenmemiş, ancak genel hükümlere gidilir' ve bununla ilgili 48. Asliye Ceza Mahkemesi'ne dosya gider ve o da 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ne der ki; 'siz bu konuya bakın'. 32. Asliye Ceza Mahkemesi, 48 Asliye Ceza Mahkemesi'ne der ki ; 'Sen her ne kadar beni yetkili görmüş isen de ben hakimin reddi konusunda karar veremem'. Bununla ilgili bir uyuşmazlık çıktığını söyler. Tahliye kararını veren 32. Asliye Ceza Hakimi olan Mustafa Başer söyler bunu. Bunun üzerine yazı yazar. 5 Şubat 2015 tarihide bunu yazar. Bunun üzerine Asliye Ceza Mahkemesi bunu Ağır Ceza Mahkemesi'ne taşır. Ağır Ceza Mahkemesi de 20 Şubat 2015'te 'Sulh ceza hakimlerinin reddi ile ilgili bir düzenleme yoktur. Bu konuyu karara bağlayacak olan Asliye Ceza Mahkemesi'dir diyor. Yani CMK'nın 27. Maddesi ve devamına göre bunu Asliye Ceza'nın karara bağlaması lazım.
Bu karardan sonra dosya tekrar 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gelir, 4. Mart 2015 tarihinde 32. Asliye Ceza hakimi hem 9. Ağır Ceza'nın hem 48. Asliye Ceza'nın kararları doğrultusunda dosyaya bakar hakimin reddi konusunu inceler, oradaki talebi reddeder. Bu tarihte talebi reddetti 'paralelci' olmadı. Bugün tahliye kararlarını verdi, 'paralelci' oldu. Bu kadar insanları suçlamak, ağır bir töhmet altında bırakmak, bundan adalet yara alır, zarar görür. Mahkemenin verdiği karar tamamen hukukidir, bunların tahliye edilmemesi tamamen siyasi iradeye bağlı. Tahliye edilmemeleri buradaki tutukluların rehin edilmeleri anlamına gelir. 'mahkemede yedi emin olarak alındık bugün de burada rehin olarak tutuluyoruz' diyorlar. İnşallah bu tahliyeler gerçekleşir Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyada rezil olmaz."
'ŞİKAYETLERE BAKMAYAN HSYK, 2 HAKİMİ 2 SAAT İÇİNDE GÖREVDEN ALDI'
Anayasa Mahkemesi'ne de seslenen Tanal, Karaca'nın bireysel başvurusunun gündeme alınmasını istedi. HSYK'yı da suçlayan Tanal, şöyle devam etti: " Hidayet Karaca Bey'in, ayrıca burada AYM'ye sesleniyoruz. Bireysel başvuru yaptığı, yani burada delilsiz tutuklanma yapıldığına dair. AYM henüz olumlu veya olumsuz karar vermedi. İçeride bulunan polisler, sulh ceza hakimlerini HSYK'ya şikayet ettiği halde, HSYK o hakimlerle ilgili bir işlem yapmadığı halde, tahliye kararını veren 32. Asliye Ceza hakimi ve 29. Asliye Ceza hakimini 2 saat içinde açığa aldılar. Bu çifte standarttır. Güçlünün hukuku uygulanıyor. Düşman hukuku uygulanıyor ve bundan da devletimiz ve vatandaşımız kaybediyor."
CİHAN