Malatya'da 10 yıl önceki fotoğraftan Hrant Dink ve Kenan Işık eksik kaldı

Malatya'ya ilişkin kültürel değerlerin, şehrin yetiştirdiği ünlü simaların ağzından anılarla paylaşıldığı 'Malatya Kültürü Neyi Anlatır' adlı söyleşinin 10 yıl sonra ikincisi düzenlendi. İlki İstanbul'da düzenlenen toplantının ikincisinde, 10 yıl önceki toplantıda yer alan, suikasta kurban giden Malatyalı Ermeni gazeteci Hrant Dink ile hasta olduğu için tedavisi devam eden sanatçı Kenan Işık yer alamadı.

İlki Malatyalı İşadamları Derneği (MİAD) tarafından düzenlenen toplantının ikincisini Malatya Girişim Grubu (MGG) organize etti. Double Tree Hilton'da düzenlenen etkinliğe İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, İstanbul merkezli Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği (HAYDER) eski Başkanı Hosrof Köletavitoğlu, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (CEM Vakfı) Başkanı Eşref Doğan, emekli bürokrat ve şair Cumali Ünaldı, Yeşilyurt Belediyesi eski Başkanı ve MGG Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kavuk yer aldı. Daha önceden söyleşiye katılacakları ifade edilen Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ile Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar söyleşiye katılamadı.

"BİZ BU OYUNA GELDİK, SİZ GELMEYİN, DİYORUM"

Söyleşinin moderatörlüğünü yapan şair Cumali Ünaldı, 2006 yılında birincisi gerçekleştirilen söyleyişe kendisinin daveti üzerine gazeteci Hrant Dink'in de katıldığını belirtti. Ünaldı, Dink'in, bu toplantıda, 1915'te emperyalist batının kendilerine 'Osmanlı'ya karşı sizin arkanızdayız, Osmanlı'ya karşı çıkın' dediğini, kendilerinin de karşı çıktığını ancak dönüp baktıklarında arkalarında kimsenin olmadığını söylediğini aktardı. Ünaldı, Dink'in, 'Bugün aynı oyun Kürtlere oynanıyor. Bütün Kürtlere, Leyla Zana dahil olmak üzere bunu söylüyorum; biz bu oyuna geldik, siz gelmeyin, diyorum.' dediğini anlattı.

"MALATYA'NIN GELENEĞİNDE, BARIŞ VE UZLAŞMA KÜLTÜRÜ YER ALIYOR"

"Bugünün Türkiye'sinde söylenecek tek söz Hrant'ın bu sözü." diyen Ünaldı, Dink'in menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybettiğini ve bu söyleşide aralarında olmadığını dile getirdi. Ünaldı; Malatya'nın geleneğinde, barış ve uzlaşma kültürünün yer aldığını, Türkiye'nin, Ortadoğu'nun ve dünyanın bu kültüre ihtiyacı olduğunu söyledi. Malatyalıları, yarasını melengiç sakızı ile tedavi eden bir kekliğe benzeten Ünaldı, "Malatyalılar keklik gibidir. Türkiye'de herkes 1915 Ermeni olaylarını yaşadı. En ağır yaşayanlardan birisi de Malatya'ydı. Ama Malatya kendini öyle bir tedavi etti ki ben bunu kekliğe benzetiyorum. Kekliği yaralarsınız gider bir melengiç bulur, melengiç sakızını yarasına sürer, kendini tedavi eder." dedi.

Malatya'nın, Alevi-Sünni ayrımını da en ağır yaşayan illerden biri olduğunu kaydeden Ünaldı, "Ben şunu iddia ediyorum; bugün bazı insanlar olmasaydı, mesela Eşref Dede olmasaydı, Hasan Meşeli olmasaydı, Zeki Şengöz olmasaydı, Ramazan Kayan olmasaydı, bugün Malatya'da bazı mahalleler, bazı mahallelere pasaportla girerdi. Elhamdülillah Malatya bugün hepimizin Malatya'sı, bir tek Malatya ve biz bu Malatya içerisinde çok mutluyuz. Bunu sağlayan insanlar, bu insanlar." diye konuştu. Ünaldı, "Ortadoğu, bizim bugün Malatya'da sağladığımız barışı bulacaktır ancak çok dökerek bulacaktır." dedi.

"MALATYA KELİMESİ MELETİ'DEN GELİYOR, HİTİTÇEDE 'BAL' DEMEK"

Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan da Malatya'nın 5 bin yıllık tarihi, yetiştirdiği değerleri, kayısısıyla örnek bir il olduğunu söyledi. Doğan, "İnternetten Malatya'ya dair fotoğraflar indirirken ilginç bir şey dikkatimi çekti. Malatya 38. enlem ve boylamda yer alıyor. Bu bir lütuf mu? Bu bir şans mı? Bu bir tesadüf mü? Bilemiyorum. Ama buna bakın. 38. enlem ve 38. boylamda olan bir başka şehir bulamayız." ifadelerini kullandı.

Malatya'nın barış ve kardeşlik konularında da örnek bir geçmişi olduğunu kaydeden Eşref Doğan, "Malatya kelimesi Meleti'den geliyor. Hititçede 'bal' demek. Birbirimizin inancına, ırkına, diline saygı göstermek, bal gibi tatlı olmaya devam edelim." dedi.

"YAŞAMI ORADA ÖĞRENDİK, SANATI, KÜLTÜRÜ, İNSAN OLMANIN ERDEMLERİNİ ÖĞRENDİK"

Prof. Dr. Mesut Parlak ise 1970'lerin Malatya'sını özlediğini söyledi. Cumhuriyet çocuğu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Parlak, "Benim okuduğum dönemde Malatya Lisesi'nin (şimdiki Milli Eğitim Müdürlüğü'nün olduğu bina) karşısında bir halkevi vardı. Şimdiki Atatürk Evi. Biz yaşamı orada öğrendik. Sanatı, kültürü, insan olmanın erdemlerini öğrendik. Bayrağımızı, Mustafa Kemal'i, İsmet Paşa'yı ve tüm Türk'ün tarihini öğrendik. Ben bunları hiç unutmadım. En ağır, batı tiyatro eserlerini orada izledim. Şiiri orada dinledim. Ben her şeyimle Atatürk Cumhuriyeti'nin çocuğuyum ve bununla gurur duyuyorum. Hep de gurur duydum ve gurur duymaya devam edeceğim. Bu kente sahip çıkmalıyız. Malatya her şeyiyle, insanıyla, kaynağı ile kişiliği ile her şeyiyle var olan bir kent. Görüyorsunuz, bu topraklarda şu ülke için çok değerli insanlar yetiştirildi. Yani bunları söylerken bunlar ne yapmış? Hangi koşullarda yetişmiş? Bugün eğitimci kişiliğimle baktığımda lise hocalarımı düşünürken, 'Bu hocaların hepsi profesörmüş' diyorum. Ben o günlerimi, o günün Malatya'sını özlüyorum." diye konuştu.

"TÜRKLER VE ERMENİLER ACILARI BİRLİKTE PAYLAŞIP, YOLLARINA DEVAM ETMELİ"

Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği (HAYDER) Başkanı Hosrof Köletavitoğlu da Türkler ve Ermenilerin acıları birlikte paylaşıp yollarına devam etmesi gerektiğini söyledi. Köletavitoğlu, 1955'te Malatya'da doğduğunu, çocukluğunun Salköprü Mahallesi'nde geçtiğini anlattı. Türk komşularıyla birlik ve beraberlik içinde yaşadığını kaydeden Köletavitoğlu, kadınların yemeklerini beraber yaptığını, erkeklerin de kentte aynı birliktelikte yaşadığını aktardı.

Köletavitoğlu, Malatya'ya 25 yıl gelmediğini ve 25 yıl sonra geldiğinde, 'Malatya için bir şeyler söyle' dediklerinde, Malatya'yı herhangi bir Ermeni'ye soracak olursanız, 'Bu topraklardaki izlerimiz' diyeceklerdir. 'Sözlerimiz' diyeceklerdir. 'Sevgimiz, özlemimiz, sevdamız, türkülerimiz, acılarımız, sevinçlerimiz, hayallerimiz' diyeceklerdir. Başka bir şey demeyeceklerdir. Malatya Kültürü ile Anadolu'da kültürle ilgili konuşuyorsak, mutlaka bir yerlerinde Ermeni olacak. Bunu oradan arındırmak mümkün değil. Tabi bu gerçek tabloysa. Picasso'nun tablosunu konuşuyorsak, Picasso'nun tablosunun gerçeğinde bu var. Bugün bazı sahte olanlarda olmayabilir. Ama biz gerçekleri konuşuyor olursak, biraz daha doğru düzgün iş yaparız diye düşünüyorum." dedi.

"HAYATA ADALET VE VİCDANLA BAKMIYORSAK HİÇBİR DEĞERİMİZ YOK"

Dayısının, 80'i aşkın Türk ailenin kirveliğini üstlendiğini dile getiren Köletavitoğlu, terzilik yapan babasının 1968'de 45 santimetre kar yağan bir gecede vefat ettiğini, komşularının babasını sırtlarında 1,5 kilometre taşıyarak mezarlığa götürdüğünü anlattı. Köletavitoğlu, "İnsanlar olarak hayata adalet ve vicdanla bakmıyorsak hiçbir değerimiz yok. Her türlü değerin üzerine vicdanı, adaleti koymuyorsak doğru olmanın imkanı yoktur. Herkes 'Mevcut adaletsizlikten ne kadar pay alabilirim' derdinde. Ne olur bunu değiştirmek için elimizden geleni yapalım." şeklinde konuştu.

Malatya Park Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Kavuk ise Malatya'nın kültürüne harman olacak güzel bir söyleşide bir araya geldiklerini ifade etti. Kavuk, Malatya'nın şahsına münhasır kültürleri olduğunu kaydederek, "Her memleketin var. Bizim kültürümüzde bize yetecek kadar var. Allah, bu günlerimizi aratmasın." dedi.

'Malatya Kültürü' konulu söyleşiyi Hekimhan Belediye Başkanı Aliseydi Millioğulları, Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ali Selvi, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Irak Türkmen Bağımsız Hareketi Türkiye Temsilcisi Veysel Şahin, Suriye Türkmen Cephesi Meclis Başkanı Mahmut Zengin ile İstanbul'da faaliyet gösteren MİAD, MASTÖB ve Ataşehir Malatyalılar Derneği'nden çok sayıda isim katıldı.


CİHAN
31 Ocak 2016 15:54
DİĞER HABERLER