Manisa Barosu Başkanı Arslan: Yargıya olan güven dibe vurdu

Manisa Barosu Başkanı Ali Arslan, Türkiye'de yargıya olan güvenin dibe vurduğunu söyledi. Yargıya güvenin yüzde 70'lerden yüzde 20 seviyelerine kadar düştüğünü savunan Arslan, bunda Ergenekon, Balyoz ve son günlerdeki "paralel yapı" operasyonlarının ardından yapılan yargılamalardaki hataların etkili olduğunu ifade etti. Güvenin tekrar kazanılabilmesi için acil olarak yargı reformu gerektiğini kaydetti.

Baro Başkanı Arslan, özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarında hakimlerin ve kararların değişmesi, tutukluların salınması, mahkeme heyetinin değişmesi ve ömür boyu hapis cezası alan sanıkların beraat etmesinin, kamuoyunda çok farklı bir algı oluşturduğunu söyledi. Türkiye'deki yargı sistemindeki hatalarla, "Demek ki adamına göre yargılama yapılarak karar veriliyor" algısının ortaya çıktığını söyleyen Arslan, "Ergenekon ve Balyoz davaları soruşturması ile başlayan süreçte, yıllardır vatandaşlarımız içeride kaldı. İntihar eden oldu, ailesi dağılanlar oldu ama bir anda bu olaylara bakış şekli değişince, o dönemde sanık avukatlarının dediği olayların doğruluğu ortaya çıktı. Delillerin düzmece olduğu, dosyalara çok sahte evrakların koyulduğu, bunların savcı ve hakimlerin bilgisi dahilinde olduğu görüldü. Şu an buna benzer operasyonların yapılması, kamuoyunun yargıya olan güvenini alt seviyelere çekti. Yargıya olan güven, yüzde 70'lerden yüzde 20 seviyelerine düştü." dedi.

Ali Arslan, yargıda yapılacak reformlarla güvenin bir an önce üst seviyelere çekilmesi gerektiğini kaydederek, "Yargı bağımsızlığını öne çıkarmak gerekiyor. Bunun için yargı reformlarına ihtiyaç var. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesi gerekiyor. Adalet Bakanlığı'nın, HSYK içerisinde olmaması gerekir. HYSK seçimlerinin daha objektif olması gerekir." diye konuştu. Hukukun kanunlara uygun, herkese eşit ve bağımsız bir şekilde uygulanmasını istediklerini de belirten Baro Başkanı Arslan, "Bir vatandaş, adliyede hakim karşısına çıktığında zengine de, fakire de, arkasında güç olana da, olmayana da hukukun aynı şekilde işlediğini bilmeli. 'Gariban olarak değil, zengin biri olarak da gelsem yine alacağım ceza aynı.' diye düşünmeli ki yargıya olan güven daha üst seviyelere çıksın." şeklinde konuştu.

Arslan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmasına da tepki göstererek, "Bugün demokrasimizin ve basın özgürlüğünün kara günüdür. Hukukun ve yargının siyasal iktidarların çıkarlarına göre dizayn edilmesine, şekilden şekile sokulmasına, sopa olarak kullanılmasına dün karşıydık, bugün de karşıyız. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, demokratik bir siyasal rejimin temelini oluşturur. Onayladığımız uluslararası sözleşmeler, AİHM içtihatları ve Anayasamız, ifade ve basın özgürlüğüyle halkın gerçekleri öğrenme hakkını güvence altına almıştır. Can Dündar ve Erdem Gül, yasaların kendilerine yüklediği görevi, gazetecilik görevini yapmışlardır. Tek suçları budur. Halkın aydınlanması, gerçekleri öğrenmesi için habercilik yapmışlardır. Adalet duygusunun, adaletle ayrıştığı günleri yaşıyoruz. Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması vicdanları sızlatan bir karar, tarihe geçecek kara bir sayfa olmuştur. 'Bizler casus değiliz, hain değiliz, kahraman değiliz. Bizler gazeteciyiz. Burada yapılan şey de baştan sona gazetecilik faaliyetidir.' diyen Can Dündar ve, 'Bir gazeteci, ülkesinin tehlikede olduğunu görüyorsa bu haberi yapmak onun görevi, zorunluluğudur.' diyen Erdem Gül, hukuki dayanaktan yoksun, zorlama iddialarla tutuklanmamalıdır." dedi. CİHAN
27 Kasım 2015 16:37
DİĞER HABERLER