Mavi Marmara avukatları: Böyle bir saldırının karşılığı 1 milyar dolardır

İsrail askerileri tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara mağdurlarının avukatları, hakların Türkiye-İsrail arasında pazarlık konusu yapılamayacağını belirtti. Avukatlar tarafından yapılan açıklamada, "Bilinmelidir ki, davalara ve soruşturmalara etki edecek tek yetkili merci müvekkillerimiz ve avukatlarıdır. Mağdur müvekkillerimizin haklarına ve yargı sürecine her kim müdahil olursa, ağır bir vebal ve mesuliyeti üzerine almış olacaktır. Böyle bir saldırının karşılığı 1 milyar dolardır. Müzakerelerde İsrail'in 20 milyon dolar ödeyeceği konusunda anlaşıldığı ileri sürülmektedir." denildi.

2010 yılında Gazze'ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda İsrail askerinin saldırısına uğramış 9 kişi ölmüştü. Mavi Marmara davasında görev alan mağdurların avukatları, Türkiye-İsrail arasındaki anlaşmalar ve tazminat önerileriyle ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi

"İsrail'in, Mavi Marmara ve diğer Gazze Yardım Filosu gemilerine yaptığı saldırılara karşı başlatılan soruşturma ve davaların takibi, 37 ülkedeki hukukçulardan oluşan bir heyet olarak tarafımızca yürütülmektedir.

Son günlerde, İsrail ve Türkiye yetkililerinin müvekkillerimizin uğramış olduğu saldırıyı konu edinen bir görüşme yürüttükleri medya vasıtasıyla dünya kamuoyuna yansımıştır. Müvekkillerimizin haklarının iki ülke yetkilileri arasında siyasi pazarlığa konu edilmesi kabul edilemez.

Öncelikle, Mavi Marmara gemisinde saldırıya uğrayan ve mağdur olan tüm gerçek ve tüzel kişiler ile şehit ailelerinin hakları tarafımızca dünyanın birçok ülkesindeki mahkemelerde dava konusu edilmiştir. Bu davalar gerek uluslararası gerekse ulusal yargı mercilerinde ciddi aşamalar kat ederek ilerlemektedir. Saldırgan İsrail'in, bu dava ve soruşturmalardan kurtulmak için oldukça ciddi çabalar (talep, ikna, şantaj, korkutma, caydırma, ülkelerde kanun değişikliğine ikna dahil birçok yöntem) gösterdiği herkesin malumudur. Bilinmelidir ki, davalara ve soruşturmalara etki edecek tek yetkili merci müvekkillerimiz ve avukatlarıdır. Mağdur müvekkillerimizin haklarına ve yargı sürecine her kim müdahil olursa, ağır bir vebal ve mesuliyeti üzerine almış olacaktır.

Müvekkillerimiz defaatle ve son olarak da 11 Ocak'ta yaptıkları yazılı açıklamada, daha önce Türkiyeli yetkililere tazminatla ilgili İsrail tarafıyla yapılan görüşmelerden ve İsrail'in tutumundan rahatsızlığı beyan etmişlerdir. Açıklamalarında, 'yakınlarımızı şehit eden İsrailli sorumlular hakkında açtığımız davalarımıza dair İsrail tiyatro benzetmesi yapıp ciddiye almadığını beyan etmişken, şimdi anlaşmanın olmazsa olmaz şartı olarak davalardan vazgeçilmesi veya düşürülmesi şartını öne sürmesi, Türkiye tarafının da biz şehit ailelerine ve mağdur yolculara danışmadan davaları pazarlık konusu yapması, bir hukuk devletinde kabul edilebilir değildir. İsrailli komutanlar hakkında devam eden ceza davamız ve tüm diğer hukuki süreçlerden tazminat karşılığında vazgeçeceğimiz iddiasını, bizlere yapılmış bir hakaret olarak görmekteyiz' şeklinde beyanda bulunmuşlardı.

DAVALARDAN VAZGEÇMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ

Müvekkillerimizin İsrail'e karşı tavrı, olayın vukuundan bu yana istikrarlı bir şekilde yukarıda beyan ettikleri şekildedir. Ayrıca mağdur avukatları olarak birkaç hususta da Türkiye Hükümeti'ne hatırlatma ve uyarı da bulunmak İsrail'in, takip ettiğimiz davaların nihayete erdirilmesini, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin ön şartı olarak ileri sürdüğü bilinen bir gerçektir. Bu davaların hiçbirisinden hiçbir şekilde vazgeçmemiz söz konusu olamaz. Böyle bir durum hukuken de mümkün değildir.

İsrail ve saldırıya katılan İsrailli saldırganlar, müvekkillerimize verdiği tüm zararları madden ve manen tazmin etmek zorundadırlar. Dünyadaki hukuki emsallerine bakıldığında ise, böyle bir saldırının karşılığı 1 milyar dolardır. Müzakerelerde İsrail'in 20 milyon dolar ödeyeceği konusunda anlaşıldığı ileri sürülmektedir. İsrail, bu komik bedeli bağışlayarak hem sorumluluktan sıyrılmakta, hem de şehitlere hakaret edercesine bu bedeli bağış/sadaka olarak vereceğini beyan etmektedir.

Kamuoyuna yansıyan bilgiye göre, İsrail'in 20 milyon doları bir fona aktaracağı, Türkiye'nin bu fondaki parayı şehit ailelerine dağıtacağı şeklinde bir formül üzerine mutabakat sağlandığı beyan edilmektedir. Bu durum müvekkillerimizin haklarının gaspı, aynı zamanda şehitlerin şahs-ı manevisinin aşağılanmasıdır ve hukuken de asla kabul edilemez. İsrail bu yöntemle suçluları koruyup bu suçlardan kurtulmayı arzulamaktadır. Bağış olarak verilen bedel ne kadar yüksek olursa olsun hiç bir şekilde kabul edilemez. Ancak mahkemelerce verilecek kararla 1 kuruş da olsa 'haksız fiil tazminatı', yani saldırganların cezai sorumluğunun tescili olarak kabul edilebilir.

Gazze'ye uygulanan hukuksuz Abluka'nın kaldırılması meselesi ise, Mavi Marmara davalarının esas konusudur. Gazze, hukuken bu ablukaya mahkum olmadığı gibi, uluslararası sular da İsrail'in istediği gemiye saldıracağı, istediği gibi insanları katledeceği bir alan değildir. Mavi Marmara davaları İsrailli suçluların yargılanmasını sağladığı gibi, esasen Akdeniz'i ve Gazze'yi özgürleştirecektir. Devam eden davalarda oldukça ciddi ilerlemeler kaydetmişken, Akdeniz'de bile İsrail işgalini kabul etmek ve bu anlama gelecek bir mutabakata imza atmak, hukuki sonuçları da olacak büyük bir hatadır. Bu sorumluluğu Türkiye Hükümeti üzerine almamalıdır. Türkiye Hükümeti, kendi vatandaşlarına da, yabancı mağdurlara da bu durumu izah edemez.

Bizler Mavi Marmara ve diğer Gazze Özgürlük filosundaki yolcuların avukatları olarak, İsrail'e karşı açtığımız davaları olumsuz etkileyecek en ufak bir tasarrufa hukuk nezdinde müdahale edeceğimizi belirtir, şimdiden çok ciddi hukuki sonuçlar doğuracak bu tür gelişmeler hususunda tüm ilgili ve yetkilileri uyarmayı bir sorumluluk biliriz.

Dileriz ki, Türkiye Hükümeti bugüne kadar olduğu gibi Birleşmiş Milletler dahil tüm siyasi, hukuki, diplomatik vb. mercilerde zulüm ve işgal politikalarına karşı durduğu gibi, İsrail'in bu ayak oyunlarına da karşı duracaktır. Hukuka dayanan, adaletin gereği olan politikalar, mazlum halkların tek umududur. Hukuktan ve adaletten yana olanlar, gönüllerdeki ve tarihteki haklı yerini alacaktır. Adaletin gereği olarak yargı kararlarıyla ablukanın hukuksuzluğu ve İsrailli suçluların cezalandırılacağı o gün için, yürüyüşümüz devam edecektir."
CİHAN
17 Şubat 2016 15:00
DİĞER HABERLER