Dursun Çiçek'in internet andıcıyla ilgili itirafları ve gelinen süreçte ortaya çıkan bilgiler, 'meçhul subay'ın 2 yıl önce yargıya ulaştırdığı ihbar mektuplarını doğruladı.
'AKP ve Gülen'i bitirme planı'nın ıslak imzalı orijinalini ve internet andıcını savcıya gönderen meçhul subay, kapatılan kara propaganda sitelerinin yeniden faaliyete geçirilmesi için hazırlanan andıcın dönemin Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a sunulduğunu aktarmıştı.
Kara propaganda amacıyla Genelkurmay tarafından kurulduğu ileri sürülen internet siteleriyle ilgili davada, sanık itirafları Türkiye gündemine oturdu. 'AKP ve Gülen'i bitirme planı'nda ıslak imzası bulunan Albay Dursun Çiçek, önceki gün 'İnternet andıcı gerçek bir belgedir' derken, gelinen süreçte ortaya çıkan bilgiler, 'meçhul subay'ın 2 yıl önce yargıya ulaştırdığı mektuplarla örtüştü. Planın ıslak imzalı orijinalini ve internet andıcını savcıya gönderen meçhul subay, kapatılan sitelerin yeniden faaliyete geçirildiğini, bunun için hazırlanan andıcın dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a sunulduğunu vurgulamıştı. Ayrıca 'AKP ve Gülen'i bitirme planı'nın da Albay Çiçek'e üstleri tarafından hazırlattırıldığına dikkat çekmişti.
Meçhul subay, Genelkurmay'ın bütün suçu Çiçek'in üzerine atacağını belirtmişti. Geçtiğimiz haziran ayında Karargâh'tan savcılığa gönderilen ve 'maksadı aşan faaliyetlerden, görevli subaylar sorumlu' denilen 13 sayfalık yazı, ihbarı doğruladı. Dursun Çiçek yazıdan sonra 'andıç' emrini veren komutanları yargıya bildirdi. İddianamede yer alan sanık ifadeleri de meçhul subayın anlattıklarıyla örtüştü. Korgeneral Mehmet Eröz, çalışmanın emrini dönemin Genelkurmay Başkanı'nın verdiğini itiraf ederken, sanık Yüzbaşı Murat Uslukılıç süreci şöyle dile getirdi: "Andıç, 2. Başkan Hasan Iğsız'a sunuldu. Iğsız da 'Komutana arz' notu yazdı. Çalışmayı Başbuğ'a Dursun Çiçek sundu."
Meçhul subayın savcıya gönderdiği mektupta deşifre olma durumunda, 'üstlerin emriyle' hazırlanan 'internet andıcı'nı Dursun Çiçek'in tek başına hazırladığı süsü verilerek, suçlamalardan Çiçek'in sorumlu tutulacağı ifade ediliyordu: "Genelkurmay Askerî Savcılığı aracılığı ile suçluların sadece Çiçek ve birlikte çalıştığı alt kademe personel olduğu şeklinde karar aldırmak. Bu personelin olabilecek en hafif suçlar ile cezalandırılmasını sağlamak. Yargılama sürecinin, emir vererek çalışmaları başlatan ve yönlendiren komuta kademesine sıçramasına engel olmak."
Meçhul subay, bütün çalışmaların hiyerarşik bir yapıda gerçekleştirildiğini göstermek için 'Ek-A'dan oluşan bir belgeyi de mektuba eklemişti. Belgede, psikolojik harekât faaliyetleri için kullanılan sitelerin deşifre olması halinde, bunların Genelkurmay'a ait olmadığını göstermek için yapılacak faaliyetler sıralanıyordu. Devamında şunları kaydediyordu: "Belgenin hazırlanmasında, sızma olasılığı da dikkate alınarak çok özenli bir dil kullanılmıştır. Ancak belgenin son bölümünde gri ve siyah propaganda faaliyetlerinin Kurum'dan bağımsız olarak devam ettirileceği ifade edilmiştir. Hâlbuki bundan önce bu illegal faaliyetler çok yoğun bir şekilde açıktan icra edilmekteydi." Meçhul subay, sitelerin yalnız Çiçek tarafından yapılmadığını ispatlamak için de alan adı kiralarının, Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda görevli şube müdürlerinin kredi kartlarıyla yapıldığını belirtiyordu.
Meçhul subayın, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' ve 'internet andıcı'yla ilgili öngördüğü ve sonra da ortaya çıkan gelişmeler bununla sınırlı değildi. Bunlardan birkaçı şöyle:
EMİR KOMUTA ZİNCİRİ İÇİNDE YAPILDI
Meçhul subay ihbar mektubunda "... Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız'ın Genelkurmay ikinci başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Org. Hasan Iğsız'ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanması konusunda verdiği direktif gereği, Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı'nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Kur. Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır." diyordu.
Dursun Çiçek bu iddiayı doğrulayan, 20 Temmuz 2011'de verdiği ifadede, internet andıcının emir komuta zinciri içerisinde hazırlandığını şöyle itiraf etti: "...internet sitelerinin aylık ve 3 aylık izlenme oranları hakkında emir komuta sistemi ile komutanlara bilgi arz edilir. Bir haberin yayınlanıp yayınlanmaması konusunda tereddüt yaşandığında sivil memur bunu sıralı amirler aracılığıyla sorar. Proje subayına, proje subayı şube müdürüne, o da ihtiyaç duyarsa bilgi destek daire başkanına, o da harekât başkanına arz eder. Oradan onay alındıktan sonra aynı silsile yoluyla geriye dönüş yapılır. Harekât başkanının da tereddütte kaldığı konu olursa ikinci başkana hatta genelkurmay başkanına kadar haber içeriği arz olunur."
Yine Korgeneral Mehmet Eröz de 15 Haziran 2011 tarihinde savcılığa verdiği ifadesinde 'internet andıcı' olarak yer alan çalışmanın emrini Genelkurmay Başkanı'ndan aldıklarını şöyle anlattı: "2 Şubat tarihinde internet siteleri ile ilgili haber yayınlanınca, sitelerin yayınlarını durdurduklarını ve komutanların emri doğrultusunda konuyu incelemeye başladıklarını, 2 Şubat'ta bu olaylar çıkınca kamuoyunda yaratılan tepki ve kendi bilmedikleri olumsuzlukların olduğunu fark ettiklerini ve hemen durdurduklarını ve bunun düzeltilmesi konusunda emir aldığını, aynı şekilde bu konunun incelenmesinin kendisine emredildiğini."
Albay İlker Ziya Göktaş iddianamede yer alan ifadesinde siteleri Genelkurmay Başkanlığı adına yürüttüklerini şöyle anlattı: "Bu siteleri Genelkurmay Başkanlığı adına yürüttüklerini, site içeriklerinin Destek Şube'ce muhafaza edildiğini, ama bunların silindiğini, şu anda saklandığı bir yer olmadığını, bilgilerin niçin silindiğini tam olarak bilemediğini, ancak bu daireye geldiğinde de internet işine çok sıcak bakmadığını..."
Meçhul subay, internet sitelerinin gizlice hazırlandığını ve personelin, sitelerin masraflarını kendi kredi kartları ile karşıladığını anlatarak, "Andıçta parafı bulunan Şb. Md.lerinin o dönemde yeni aldıkları kredi kartları ve yaptıkları ödemeler rahatlıkla banka kayıtlarından temin edilebilir." diyordu. Meçhul subay örnek olarak da Albay Ziya İlker Göktaş'ı gösteriyordu. İnternet andıcı soruşturmasında, sitelerin satın alınmasının İlker Ziya Göktaş, Sedat Özüer, Hulusi Gülbahar ve Dursun Çiçek tarafından yapıldığı, kredi kartı ekstreleriyle ortaya çıktı. Göktaş, ifadesinde site masraflarını kendisinin karşıladığını şöyle anlatıyor:
"Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde görevindeyken TSK'ya yönelik laiklik karşıtı faaliyetler ve menfi propagandalardan sorumlu olduğunu, başladığında sorumluluğu olduğu sitelerin irtica.org ve aslar.org olduğunu, bir de bu sitelere yönlendirme adı altında kurulan sitelerin olduğunu, o sitelere girildiğinde irtica.org veya aslar.org sitesine doğrudan bağlanıldığını, desteği günlük basın özetlerinden, arama motoru vasıtasıyla arattırdıklarını, bazen de okuyuculardan gelen mailler olduğunu, gazetelerden aldıkları bilgilerin de olduğunu, mutlaka kaynak linkini koyduklarını... sitenin ismini kendi kredi kartı ile satın aldığını ve test yayınına başladıklarını.."
BELGENİN SAHTE OLDUĞU ANLATMA GAYRETİ
Meçhul subay, imza makinesi gibi argümanlara sarılınarak kamuoyunda belgenin gerçekliğine olan inancın sarsılmak istendiğini dile getirdi. Bazı gazetelerde 'imza makinesi' konuları işlendi. Ana haberlerde imza atan makinelerin görüntülerine yer verildi. Sanık avukatları, Ergenekon davasının görüldüğü Silivri'deki mahkemeye ıslak imza makinesi getirerek savcı ve mübaşirin imzasını taklit etti.
İhbar mektubunda belge ile ilgili olarak yazıcı, kalem, mürekkep vb. tali unsurları ön plana çıkararak belgenin içeriğinden çok şekli unsurlarının kamuoyunda tartışılmasının sağlanacağına dair bilgi vardı. Gerçekten de belgenin yazışma tekniğinin TSK'ya ait olmadığı yönünde iddialar gündeme getirildi. Genelkurmay Askerî Savcılığı, 'evrakın hiçbir şekilde karargâh çalışması/askerî yazışma usullerine ilişkin mevzuat uyuşmadığını' açıkladı. Ancak Jandarma Kriminal Dairesi imzanın Çiçek'e ait olduğunu doğruladı.
ASKERÎ YARGIYA TAŞIMA çabası
Yine ihbar mektubunda yargılama sürecinin askerî yargıya taşınacağı anlatılıyordu. Askerlerin sivil mahkemede yargılanmasının önünü açan yasayı, CHP'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Kararın ardından Tuğg. Hıfzı Çubuklu, askerle ilgili sivil mahkemelerdeki soruşturma ve davaların askerî mahkemelere gönderilmesi gerektiğini açıklamıştı. Meçhul subaya göre soruşturma takipsizlikle sonuçlanmazsa Çiçek'in daha az cezayla kurtulması sağlanacaktı. Askerî savcılığın iddianamesinde Çiçek hakkında 6 yıl istendi.