Medyum Melih’ten kehanetler!

''Melih kaderini reisin kaderine kilitlemiş. Başka şansı yok, her türlü şebekliği yapacak. Darwin’i tersten haklı çıkaracak kadar maymunlaşma pahasına yapacak bunu. Pek çok AKP’li gibi kaderi iktidarda kalmaya bağlı. Zira çok iyi biliyorlar ki, iktidar ellerinden gittiği anda hesap verme dönemi başlayacak.''
''Bilgelerin aydınlatamadığı toplumu, şarlatanlar aldatır!”
(Marqius De Condorcet)

Adam Ankara’nın çer-çöpünü toplamak, yol, asfalt işlerini yapmak için seçilmiş belediye reisi mi, yoksa 24 saat internette işi gücü ergen atarlanması yapan AKTrol mü tam olarak belli değil. 

Yeni değil her seçim öncesi çıkıp aynı şeyleri söyler. 

2014’te söylemiş.

2015’te üstünden geçmiş. 

2016’da da..

2017’nin başında çıtayı daha da yukarılara koyarak coştu medyum başkan Melih Bey. 

Nasılsa yalan ne kadar büyük olursa olsun inanan bulunuyor diye, AKP tabanının aklıyla alay edercesine uçtukça uçtu. Darbeyi cemaatin üç harflilerle yaptırdığını filan bile söyledi. 

Normal bir ülkede böylesi bir adam değil başkentin anahtarını vermek, doğrudan psikiyatri koğuşunun gözlem odasını verirler ama burası Türkiye maalesef. 

Amma…

Ancak 2017 Mart’ında söyledikleri ilginçti. Belli ki birilerinin oturup aklı başında yeni baştan plan yaptıklarının göstergesiydi aynı zamanda. 

Ve özellikle Gülerce, Taşgetiren, Dilipak gibi enteresan isimleri manipüle eden Melih, bu kez doğrudan kendi kaynağına yönelerek aracıları da çıkarmıştı devreden. 

Kim, nasıl öğretmişse iyi çalıştırmıştı. 

Sosyal medyaya çıktı ve kendisinden beklenmeyecek derinlikli (!) analizler filan yaptı. 

Tamamı kanlı kumpaslarla ilgili.

Şeytanın bile aklına gelmeyecek kurgulardı bunlar.

Konuşan bilindik trol Gökçek değildi. 

Hani şu, yağmur yağınca bile terör eylemi olduğunu savunan, trafik tıkanınca “Paralelciler yaptı” diye mavra sallayan Melih değildi bu seferki. 

Tane tane anlattı.

Ancak ve ancak, işin gerçek planlayıcılarının bilebileceği şekilde anlattı Twitter’da üstelik. 

Şunları yazdı: 
“Sevgili twit alemi, sizlere bu gece tarihi bir açıklama yapacağım. Son zamanlarda yaptığım açıklamalar F..Ö camiasında inanılmaz bir paniğe neden oldu. Biliyorsunuz bir tartışma başlatmıştık. Türkiye'de yeniden bir darbe olur mu? Olamaz, çünkü darbe karşıtı olarak meydanlarda darbecilere karşı mücadele eden on binlerce genç şu anda asker. Subaylar, bu askerleri kıtadan çıkarmaya çalışsa, bu askerler o subayların emrini dinlemez, hesap sorar, hatta tehlike görürse çatışır dedim. Hadi birilerini ikna edip sokağa çıksalar, bu kez halkla karşı karşıya gelirler. Halk geçen sefer silah olmadan bedenleriyle karşı çıkmıştı, bu kez silahları ile çıkarlarsa kan dökülür. Çünkü halk arasında inanılmaz bir silahlanma var demiştim. Arkasından şunu ilave etmiştim; Ben bu silahlanmayı kesinlikle tasvip etmiyorum. Ama gerçekleri görmemek için başımızı kuma gömemeyiz. Bunun için tedbir alınmalı ve tüm silahlar devlet tarafından kontrol altına alınmalı dedim.
Son birkaç gün içinde enteresan gelişmeler oldu. İfadelerimin muhatabı kesinlikle F..Ö’cü subaylar iken durumdan vazife çıkaran ve darbe sırasında F..Ö’ye karşı olduğunu bildiğim birilerinden acayip tepki ve yorumlar geldi; "Gökçek halkı orduya karşı silahlandırıyor" diye.
Cevabım şimdi yerine oturacak. ‘Çüşş geri zekalı. Ben senin anlama kabiliyetine tüküreyim. Bilinmeli ki bu ordu benim ordum. El-Bab'da çarpışıp şehit olan bu şerefli ordumla gurur duyuyorum. Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz bu orduyla şeref duymayan dünyanın en şerefsiz insanıdır. Ancak şimdi size bomba gibi bir haberim var. Duyduğunuzda şok olacaksınız. Tankla topla bundan böyle darbe yapamayacağını anlayan F..Ö’cülerin suikastlarla yola devam edeceğini söylemiştik.

Bu konuda değişik çabaların olduğu, ancak devlet erkanının iyi korunması dolayısıyla amaçlarına ulaşamadıkları biliniyor. İşte F..Ö’nun talimatı ve yeni çabalar. Bu subaylara özellikle AK Parti'ye karşı olan bazı subaylarla işbirliği yapmalarını ve yeni bir anlayışla 'tanksız topsuz bir infaz darbesi' gerçekleştirmelerini talimat olarak verdi. Olay şöyle gerçekleştirilecekmiş... 

Herkes gece yarısı uykuda iken gece yarısı saat 04-05 sıralarında Ankara ve İstanbul’da 20 ayrı noktaya, diğer vilayetlerde 2-3 noktaya, 100-200 askerle ani baskın yapılacak ve hedef kişiler infaz edilecek.

Bu suretle halkla karşı karşıya gelmeden mesele halledilecekmiş. Ey darbeciler sizi takip ediyoruz ve bütün tezgâhlarınızı öğreniyoruz. Biz sizi gece yarısı operasyonunuzda da bekliyoruz. Gelin ki bu millet size gene dersinizi versin... Gene hezimete uğrayacaksınız. F..Ö’cülerde amaç referandumdan önce son çıkışı yapmak. Çünkü referandumdan evet çıkmasını kendilerinin kesin sonu olarak görüyorlar. Türk ordusunun şerefli subay ve astsubaylarına çağrıda bulunuyorum….”

Çok enteresandır sanki aradan hiç zaman geçmemiş gibi, altı ay önce neredeyse virgülüne kadar ve en ince ayrıntısına hâkim olarak basın toplantısında anlattığı bu kurguyu bu kez sosyal alemde tekrarladı Gökçek. 

“Özellikle PKK ve İŞİD’den Türkiye’ye sızmalar yapılacak. Ve Türkiye’nin birçok vilayetinde aynı anda olaylar çıkaracaklar. Polis bunlarla uğraşırken F..Ö’cülerin kalıntıları yeniden bir darbe girişiminde bulunacaklar. Bunda başarılı olamazlarsa ikinci etap karanlık işler içerisine girecekler. Onlar da istihbaratlarda mevcut, suikastlara başlayacaklar, Türkiye’de suikastlar duyacaksınız…” 

Evet, nereden bakılsa korkunç bir tablo bu. 

İlk soru şu; işi belediyecilik olan, fen işleriyle yağmurda sel baskınlarıyla filan uğraşması gereken bir yerel görevlinin bu istihbarat ve kaos komplosuyla uğraşması normal mi?

Daha önemlisi ise; bu kadar ayrıntılı olarak anlatması sizi işkillendirmiyor mu?

Ya da birilerinin önüne koyduğunu okuyor. 

Şurası kesin ki, Gökçek’in ipini elinde tutanlar referandumda mağlubiyet alacaklarını çok iyi biliyorlardı. 

Zira her anket aleyhlerineydi. 

Nitekim Melih’in kenti başta olmak üzere, tüm entrikalara rağmen büyük illeri kaybettiler. 

Ama sandıklarla oynayabileceklerini bildikleri için kaos planlarını sürekli yedekte tutuyorlardı. 

Eğer 2.5 milyon oyu çalmayı başaramazsalar emin olun ki Melih’in kulağına fısıldadıkları şeyleri yapacaklardı. 

15 Temmuz’da köprüye gidip halkın üzerine ateş açarak katliam yaptıktan sonra suçu askerlerin üzerine atanlar, bu kez kaos çıkaracak, suikast yapacak ve suçu yine başkalarına atacaklardı. 

Böylelikle referandumu gargaraya getireceklerdi. 

Başta CHP olmak üzere siyasi partilerin hımbıllığı onlara referandumu altın tepside sundu. 

Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a kadar yürüyeceğine, o akşam YSK merkezine kadar yürüse belki Türkiye’nin kaderi değişecekti. Çünkü hileye suçüstü yapmış olacaktı. 

Ama olmadı...

Bu mıymıntılık belki de pek çok suikast planını erteletti. 

Şimdiden başkanlık seçimine odaklandılar. 

Ağızlarıyla kuş tutsalar, oyların yarısını çalsalar bile Tayyip Erdoğan için artık başkanlığın hayal olduğunu biliyorlar. 

Her fırsatta “Dünya bizi kıskanıyor” diye inandırılan kitleler bile Erdoğan’ı artık başkan olarak görmek istemiyor. 

En kibarı bile “yorulmuştur artık” demekle yetiniyor. 

Zalim yorulur mu yahu?

Siz hangi büyük diktatörün “yoruldum artık emekli olup çizgili pijama giyeceğim, torunlarımla oynayacağım” dediğini duydunuz. 

Bizimki niye desin!

Demeyecektir..

İşte o zaman ertelenen bu adi ve kanlı plan devreye sokulacak.

Melih’i konuşturarak yol yapıyorlar. 

Onbinlerce insan tutukladılar darbeci diye. 

Bırakınız silah kullanmayı tutuklanmaya direnen bir tek kişi bile çıkmadı. 

Eğer cemaat terör örgütü olsaydı ya da tutukladıkları insan darbeci olsaydı şimdi başta Melih olmak üzere hepsinin gözünden kan alıyor olurlardı. 

Onlar önce hukuka güvendiler. 

Bu büyük bir yanılgıydı evet. 

Ama güvendiler. 

Zannettiler ki, karşılarında insan var, en önemlisi vicdan var. 

Muhalefet partilerinin bile bu kadar alçalacağını, zulme sessiz kalacağını hiç kimse hesaplamadığı için bugün onbinlerce masum hapiste işkence görüyor. 

Bakın solcu geçinen müptezellere.

Darwin teorisini bile daha çok savunuyorlar işkenceden rahatsızlık duymadan. 

Kıllarını bile kıpırdatmıyorlar hapisteki yüzlerce minik bebek için. 

Vay efendim Evrim Teorisi nasıl savunulurmuş!

Hay başınıza üç maymun düşsün!

Melih kaderini reisin kaderine kilitlemiş.

Başka şansı yok, her türlü şebekliği yapacak. 

Darwin’i tersten haklı çıkaracak kadar maymunlaşma pahasına yapacak bunu. 

Pek çok AKP’li gibi kaderi iktidarda kalmaya bağlı.

Zira çok iyi biliyorlar ki, iktidar ellerinden gittiği anda hesap verme dönemi başlayacak.

Ülkeye hukuk geri geldiği an ise masumlara giydirmeyi planladıkları tek tip tulumu kendileri giyecekler. 

Gelecek nesiller de yüzlerine tükürmek için sıraya girecek…

İşte bunun için, kan da dökerler, yalan da söylerler, oy da çalarlar, iç ve dış savaş da çıkarırlar…

Nasılsa Şeyhülislamları Hayrettin Molla hepsine fetva verdi…

Gözü dönmüş bir haydut şebekesi devleti ele geçirmiş, kan dökmek onlar için artık çocuk oyuncağı…

Seyfi Mert
18 Ağustos 2017 16:35
DİĞER HABERLER