20. yüzyılın âlim, ârif ve mürşid-i kâmillerinden Mehmed Zâhid Kotku Hocaefendi anıldı
20. yüzyılın âlim, ârif ve mürşid-i kâmillerinden Mehmed Zâhid Kotku Hocaefendi, dünyaya gelişinin Hicrî 120. yıldönümü vesilesiyle Fatih İskenderpaşa Camii'nde sevenleri tarafından yâd edildi.
M. Zahid Kotku hazretlerinin "kullara Allah'ı, Allah'a kullarını" sevdirdiğini belirten Mahmud Es'ad Coşan Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkanı Dr. Necdet Yılmaz, "Mütevazıydı, sade ve gösterişsizdi ancak vakurdu, vazifesinin bilincinde bir mü'min-i kâmildi. Bir imamın, yüzyıllar sonra, zor ve çetin şartlarda ve riskli zamanlarda Hz. Peygamber'e nasıl tam manasıyla ittiba edebileceğini örnekliğiyle gösterdi. Camiye, gerçek fonksiyonunu kazandırdı. Müslümanlara; eşyaya, hadiselere Peygamber (sas) Efendimiz'in baktığı açıdan bakmayı öğretti, insanları O'nun gibi yaşamaya sevk etti. Yaşadığı dönemde tüm insanlara pınarı gösteren bir mürşid-i kâmildi. O pınar Hz. Peygamber idi" dedi.
Sohbetlerinin her gün yayınlandığı AKRA FM'de ise gün boyu süren özel yayın akışında yer alan 14 farklı programla M. Zâhid Kotku Hocaefendi'nin hayatı, fikirleri ve irşad çalışmaları hakkında dinleyicilere bilgiler aktarıldı.
İskenderpaşa Camii'ndeki program akşam namazını müteakiben başladı. Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından ilahiler söylendi. Yatsı namazını müteakip, Mahmud Es'ad Coşan Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkanı Dr. Necdet Yılmaz, farklı yönleriyle Mehmed Zâhid Kotku Hocaefendi'yi anlattı.
Salih insanları Allah'ın emri olduğu için yâd ettiklerini belirten Dr. Necdet Yılmaz, "Kur'an-ı Kerim, peygamberleri, salih ve salihaları anlatır ve hatırlanıp anlatılmasını emreder. Zira onlar kâmil insanlardır. Dünyayı Allah'ın emri doğrultusunda imar ederler. İnsanlara önderlik ederler, doğru yola sevk ederler. Model ve numune şahsiyetlerdir. Biz de bu emre ittiba ederek, ülkemizde büyük hizmetler yapan, ülke sınırlarını aşarak büyük kitleleri irşad eden salih bir zât-ı muhteremi, Mehmed Zâhid Kotku Hocamızı yâd ediyoruz" dedi.
VEFAT YERİNE DOĞUM GÜNÜNDE YÂD ETMENİN ÖNEMİ
Yaygın olarak, önemli şahsiyetlerin vefat yıldönümlerinde anıldığını, ancak son yıllarda vefat yerine doğum dikkate alınarak yâd programlarının yapıldığını ifade eden Dr. Necdet Yılmaz, "Vefat yerine doğumu dikkate alarak, onda da hicrî takvimi esas alarak büyük şahsiyetleri, geçmiş değerlerimizi yâd etmek daha mâkul ve makbuldür. Zira Peygamber (sas) Efendimizi, yüzyıllardır doğumlarını dikkate alarak yâd ediyoruz, mevlid kandilini kutluyoruz. Biz de bundan hareketle M. Zâhid Kotku Hazretlerini doğumlarının hicrî yıldönümünde yâd ediyoruz. Doğru olan uygulama budur. Bu yıl, merhum Hocamızın doğumunun hicrî 120. yılıdır" diye konuştu.
ASKERLİK YAPARKEN TUTULAN GÜNLÜK
M. Zâhid Kotku Hocaefendi'nin askerlik yaptığı dönemde günlük tuttuğundan bahseden Dr. Necdet Yılmaz, "Hocamız, askerliğe başladığı 27 Nisan 1916 tarihinden 1922 yılına kadar günlük tutmuştur. Bugüne kadar, Merhum Mahmud Es'ad Coşan Hocamız, bu günlüğe bazı atıflarda bulundu ancak müstakil olarak yayınlanmadı. Bu günlüğü inceleyince Kotku Hocamızın en az 6 yıl askerlik yaptığını, cephelerde yıllarca savaştığını, aylarca aç ve susuz zorlu yolculuklar yaptığını anlıyoruz. Bu günlüklerde dönemin tarihine ışık tutacak çok önemli bilgiler ve tespitler yer alıyor" dedi.
ASKERDEYKEN DAHİ İLİMLE MEŞGUL OLURDU
Günlükten bazı bölümleri de katılımcılara aktaran Necdet Yılmaz, "M. Zâhid Kotku hazretlerinin askerliğinin son yıllarını İstanbul'da geçirdiğini, askerdeyken dahi vakit buldukça ilimle meşgul olduğunu, medreselere gittiğini, dergâhları ziyaret ettiğini, 16 Temmuz 1920'de bir Cuma günü Ayasofya Camii'nde kıldığı bir Cuma namazından sonra Nakşibendiyye tekkesine giderek Dağıstanlı Ömer Ziyaeddin hazretlerine intisab ettiğini bu günlükten öğreniyoruz" diye konuştu.
Bu yıllarda Fatih, Bayezid ve Süleymaniye medreselerinde Arapça ve İslâmî ilimler alanında tahsiline de devam ettiğini, kezâ hafızlığını da tamamladığını söyledi.
Zâhid Kotku Hocaefendi'nin askerden sonra da ilim ve irfan yuvası İstanbul'da kaldığını, 1929 yılında babasının vefatı üzerine Bursa'nın İzvat Köyü'nde babasının imamlık yaptığı camide göreve başladığını belirten Necdet Yılmaz, şu bilgileri verdi:
ÜSKÜDAR HÜDAİ DERGÂHI CAMİİ İÇİN DİLEKÇE
"1945 yılına kadar burada görev yaptı. Daha sonra Bursa'da baba ocağının yakınındaki Üftade Camii'ne nakledildi. Üftade Hazretleri, Aziz Mahmud-ı Hüdai hazretlerinin şeyhidir. Sıradan bir cami değildi, bir dergâh, bir âsitâneydi. Orada imamlık yapması önemlidir. 1952 yılında, Abdülaziz Bekkine hazretlerinin vefatı üzerine Zâhid Kotku Hocamız İstanbul'a davet edilir ve Zeyrek'te bulunan Ümmügülsüm Camii'nde göreve başlar. Bir ara, caminin bulunduğu alanın istimlak edileceği açıklanınca Zâhid Hocamız, dilekçe vererek, Üsküdar'daki Hüdâî Dergâhı Camii'ne nakledilmek ister. Ancak istimlak meselesi durdurulunca bu müracaatından vazgeçer. Bir süre daha Ümmügülsüm Camii'nde görev yapar. 1958 yılında ise İskenderpaşa Camii'nde göreve başlar ve vefatına kadar vazifesini burada yürütür."
CAMİYE GERÇEK FONKSİYONUNU KAZANDIRDI
M. Zâhid Kotku hazretlerinin zor şartlarda çok önemli vazifeleri yerine getirdiğini ifade eden Necdet Yılmaz, "Hocamız, yaratılış hikmetinin farkında idi. Peygamber Efendimizin varisi olduğunun bilinciyle hareket etti. Eşrefoğlu Rûmî'ye göre mürşid-i kâmilin iki özelliği vardır. Biri, kullara Allah'ı sevmelerini sağlamak... Diğeri ise Allah'a kulları sevdirmek... İşte Zâhid Kotku Hocamız, kullara Allah'ı, Allah'a ise kullarını sevdiren bir mürşid-i kâmildi. Mütevazıydı, sade ve gösterişsizdi ancak vakurdu, vazifesinin bilincinde bir mü'min-i kâmildi. Bir imamın, yüzyıllar sonra, zor ve çetin şartlarda ve riskli zamanlarda Hz. Peygamber'e nasıl tam manasıyla ittiba edebileceğini örnekliği ile gösterdi. Camiye, gerçek fonksiyonunu kazandırdı. Müslümanlara; eşyaya, hadiselere Peygamber (sas) Efendimiz'in baktığı açıdan bakmayı öğretti, insanları O'nun gibi yaşamaya sevk etti. Hiçbir zaman Kur'an ve sünnet-i seniyyeden ayrılmadı... Gayrimüslimlerin İslâm'la şereflenmesine vesile oldu. Misal vermek gerekirse, bir Ermeni Barsam usta vardır. Zâhid Kotku Hocamızı tanıyor, ihtidâ ediyor ve müridi oluyor. Hocamız, müslüman olunca ona kendi adını veriyor, Mehmed Zâhid oluyor adı. Önemli bir şahıs olduğu için Ermeni papazlar etrafını çeviriyorlar, 'Müslümanların şu halini görmüyor musun, nasıl olurda Müslüman olursun?' diyorlar. O da, 'Siz, kanalizasyonun akan suyuna bakıyorsunuz, suyun kaynağına, pınara bakın, beni ancak o zaman anlarsınız' diyor. İşte M. Zâhid Kotku Hocamız, yaşadığı dönemde tüm insanlara pınarı gösteren bir mürşid-i kâmildir. O pınar Hz. Peygamber'dir" diyerek konuşmasını tamamladı.