Îmanda kolaylık, küfürde suûbet, zorluk vardır. Kâinâttaki canlı cansız zerreden küreye bütün hârika varlıkların her biri, Sâni-i Muhteşemi göstermekte ve anlatmaktadır.
MEHMET ALİ ŞENGÜL | Samanyoluhaber
Âhiret inancı; insanı, insanlık çizgisinde tutan en önemli îman erkanından biridir. Âhiret, insanın Allah huzurunda, dünyâda yaptığı iyilik ve kötülük, hayır ve şer adına ne varsa bunların hesâbının sorulacağı, âdilâne muâmele göreceği ölümsüz ve ebedi bir âlemdir.
Âhirete inanan mü’minler; günahlarıyla hem nefsini, hem Peygamber Efendimiz‘i (sav) mahçup etmeme adına, Allah huzurunda zor durumda kalmaktan korkar, hayatlarını buna göre tanzim etmeye gayret ederler.
Allah‘ı inkar eden, inanıyor görünüp ihmal edenlere gelince, dünyâ hayatları itibâriyle kazanıyor gibi görünseler bile, âhiret hayatları adına bin nedâmet duyacakları bir kayıp içindedirler ama,farkında değillerdir.
Bütün peygamberler, insanlara âhiret inancıyla mes‘uliyetlerini hatırlatmış ve ikazda bulunmuşlardır. Peygamber Efendimiz (sav), başta olmak üzere hepsi, kavimlerinden her türlü ezâ ve cefâya mâruz kalmışlar ama, hiç bir zaman peygamberlik vazîfesini ihmal etmemiş, en ağır şartlarda bile tebliğ ve temsil sorumluluklarını yerine getirmişlerdir.
Buna rağmen insanlardan bâzıları, Allah’a inanmazlar ve îmandan mahrum kalırlar. Allah’a inanmayan bu insanlar, âhirete de inanmazlar. Âhireti inkar edip inanmayan bu insanların ahlâkı da felç olur.
İnsanı insanlık çizgisinde tutan, fâziletli, ahlâklı ve değerli kılan şey; yapıp ettiklerinden âhirette hesap verme inancıdır. Bundan mahrum olunca insan, hesap verme sorumluluğundan da uzak kalır. Dünyâyı kendi tapulu malı gibi sahiplenmeye kalkar. Engel olmak isteyen kim olursa olsun, ona hakkı hayat tanımaz. Her türlü isnat ve iftirâlarla üzerine yüklenir ve îtibarlarını sıfırlamaya gayret eder.
Benlik, gurur, kibir, haset ve kıskançlık bazen insanı dağdaki vahşilerden daha tehlikeli hâle getirir. Bu haset ve kıskançlık; -mü’min dahi olsa-, muhâtabına her türlü kötülük ve ihâneti yaptırır. Bunlar hep kendilerini düşünüp menfaatlerini sevdikleri için, benliklerini ve gururlarını aşamazlar.
İsrâ sûresi 72. ayette Cenâb-ı Hakk, “ Kim bu dünyâda gerçekleri görmede kör ise, âhirette de kördür. Hatta yol bulmadaki şaşkınlığı daha da beterdir.”
Yine İsrâ sûresi 84. Ayette, “ Deki: her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır. Kimin isâbetli olduğunu ise, asıl Rabb’iniz bilir.” buyurmaktadır.
Hz.Allah (cc) Mü’min sûresi 16. âyette, “ O büyük buluşma günü, bütün insanların mezarlarından kalkıp meydana çıkarıldıkları bir gündür. Öyle ki, onların işlerinden ve hallerinden bir tek şey bile Allah’a saklı kalamaz. Allah onlara şöyle hitap eder: “Bugün hakimiyet kimindir? (Kendi cevap veriyor) Mutlak galip, tek hakim olan Allah’ın!”
Şûrâ sûresi 22. âyette, “(Büyük buluşma günü ) zâlimlerin, kendi yaptıkları işlerden bucak bucak uzak durup, korkudan titrediklerini görürsün. Halbuki çâre yok, onların cezâsı tepelerinin üstünde durmaktadır.“
Nâziat sûresi 34 ve 35. âyetlerde, “Her şeyi bastıran o felâket geldiği zaman” “ İnsan neyin peşinde koştuğunu anlar ama, artık iş işten geçer.”
Abese sûresi 34,35,36,37. âyetlerde ise, “ İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar. O gün onlardan her birinin başından aşkın derdi ve tasası vardır.” buyurmaktadır.
İnsan (Dehr) sûresi 27. âyette Cenâb-ı Hak, “Şu insanlar bu peşin dünya hayâtını arzulayıp, önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar.”,
İnfitar sûresi 6 ve 7. âyetlerde de, “ Ey insan, nedir seni o kerim Rabb’in hakkında aldatan?” “O (Allah) değil mi seni yaratan, bütün vücut sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hilkat veren?” hatırlatmasında bulunmaktadır.
Cenâb-ı Hak Âl-i İmran sûresi 30. âyette şöyle buyuruyor: “Gün gelecek, her kişi gerek hayır olarak, gerek kötülük olarak ne işlemişse, hepsini önünde bulacak. Yaptığı kötülükten bucak bucak kaçmak isteyecek. Allah sizi, Zâtına karşı gelmekten sakındırır. Doğrusu Allah, kullarına karşı pek şefkatlidir.”,
Âl-i İmran sûresi 133. âyette, “Tarafından mağfirete, genişliği göklerle yer kadar ve müttakiler için hazırlanmış bir cennete doğru yarışırcasına koşuşun!”
Hadid sûresi 21. âyette, “ Rabbiniz tarafından verilecek mağfirete ve cennete girmek için yarışın! Öyle bir cennet ki, eni gökle yerin eni gibi olup Allah’a ve Resullerine îman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın dilediği kimselere olan bir ihsânıdır. Allah büyük lütuf sâhibidir.”
Nisâ sûresi 87. âyette de, “ Allah, O Hak Mabuddur ki, Kendisinden başka hiç bir tanrı yoktur. Kıyâmet günü hepinizi bir araya toplayacaktır. Bunda hiç şüphe yoktur. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?”
Bakara sûresi 254. âyette ise, “ Ey iman edenler! Ne alış verişin, ne bir dosttan yardım beklemenin, ne de bir kimseden şefaat ummanın mümkün olmadığı bir gün gelmeden önce, size nasip ettiğimiz şeylerden harcayın! Kafirler, zâlimlerin ta kendileridir.” buyurmaktadır.
Bakara sûresi 209. âyetle sözlerimizi bitirelim. “Eğer size bunca gerçekler, açık deliller geldikten sonra Hak’tan ayrılırsanız, iyi bilin ki; Allah Aziz ve Hakim’dir.” (son derece güçlü, tam hüküm ve hikmet sahibidir).”