Zaman Gazetesi ekonomi yazarı Mehmet Çetingüleç, yaşanan ekonomik kriz ve yükselen dövizle birlikte Türkiye'de fakirliğin arttığına dikkat çeken örnekler verdi.
Türkiye 2001 krizini yaşadığında yine dolar kuru fırlamış, işadamı Sakıp Sabancı, servetinin erimesine tepki gösterirken “Ankara’dakilerin ekonomiyi yönetemediğini” söylemişti.O kriz sonrasında Forbes’in en zenginler listesinde ilk 100’e giren Türk işadamı kalmadı.
Oysa Karamehmet, bir önceki yıl 8 milyar dolarlık servetiyle 47. sırada yer alıyordu. Sabancı ise 5,7 milyar dolarlık servetiyle 75. sıradaydı. Krizden sonra Karamehmet’in serveti 3,7 milyar dolara, Forbes listesindeki yeri 108. sıraya geriledi. Sabancı ise 3,5 milyar dolara inen servetiyle ancak 118. sırada yer bulabildi.
Dolardaki artış işte böyle sonuç doğuruyor. Malınızın mülkünüzün değeri birkaç günde eriyip gidiyor.
Türkiye’de şimdi benzer bir süreç yaşanıyor. Kur yükseldikçe işadamları, işçiler, memurlar, köylüler, esnaflar, emekliler, özetle herkes yoksullaşıyor.
CHP Milletvekili Umut Oran, kasımdan bu yana Türk Lirası’ndaki değer kaybının yüzde 15’e ulaştığını açıkladı. Bu demektir ki, son 4 ayda Türkiye’de yaşayan herkes yüzde 15 oranında fakirleşti. Mal varlıklarının değeri azaldı. Yerli sermaye birikimi eridi. Borsada işlem gören büyük şirketlerin hisselerinde ağır kayıplar var. Borsa İstanbul 100 endeksi 90 bin sınırına geldikten sonra yeniden 70 binli seviyelere geriledi. Düşüş eğilimine giren piyasa faizi yükselmeye başladı.
Dolardaki artışta ABD’nin parasal genişlemeyi durdurması ve yılın ikinci yarısında faizleri artırabileceği yönündeki beklentiler önemli etken. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri değer kaybediyor. Ama Türkiye’deki sarsıntının daha büyük olması, Saray ve hükümet baskısı yüzünden uygulanan hatalı faiz politikasından kaynaklanıyor.
Türkiye’nin cari açığı ve dolayısıyla sıcak paraya bağımlılığı yüksek. Maalesef 13 yıldır tek parti hükümeti işbaşında olduğu halde cari açık sorunu çözülemedi. Parasal genişlemeye, petrol fiyatlarındaki gerilemeye rağmen cari açığı yönetilebilir düzeye indiremedik.
(...)