Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturması beklenen Mehmet Şimşek, ekonomide enkaz devralacak. Ödemeler dengesi krizi riski kapıda beklerken, rezerv, enflasyon ve bütçe tablosu alarm veriyor. Erdoğan Şimşek'ten sıcak para ve yabancı sermaye çekmesini bekliyor.
Sözcü'den Emre Deveci'nin haberine göre 10 Temmuz 2018 yılında kabineye veda eden Mehmet Şimşek’in, Hazine ve Maliye Bakanı olarak ekonominin başına geçmesi bekleniyor.
2007-2018 döneminde AKP hükümetlerinde ekonomi ile ilgili çeşitli bakanlık görevlerinde bulunan Şimşek, 2018’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi sonrasında kabinede görev alamamış, ekonominin sorumluluğu önce Berat Albayrak’a, sonra Lütfü Elvan’a, sonrasında da Albayrak’a yakın bir isim olan Nureddin Nebati’ye devredilmişti.
2 Aralık 2021’de Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturan Nureddin Nebati ve 19 Mart 2021 tarihinde Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığı koltuğuna oturan Şahap Kavcıoğlu’nun önceliği, ekonomi değil siyaset olmuş, 2023 seçimlerinin kazanılması için atılan adımlar ekonomide ödemeler dengesi krizi riskini artırmıştı.
Şimşek’in görevi devrettiği sırada 4,70 olan dolar/TL kuru, Kavcıoğlu göreve başladığında 7,50, Nebati göreve başladığında 13 seviyesinde idi.
BİRİNCİ SORUN ÖDEMELER DENGESİ KRİZİ RİSKİSeçim operasyonunun başarıyla tamamlanmasıyla birlikte olası bir krizden kaçınmak için Mehmet Şimşek göreve çağrıldı.
Seçim öncesi kredi musluklarının açılmasıyla 2023’ün ilk beş ayda 56,1 milyar dolara yükselen ve son iki ayda 122,3 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı ile birlikte yine son iki ayda 54,2 milyar dolara yükselen cari açık ve 203 milyar dolara ulaşan 1 yılda çevrilmesi gereken dış borç, ödemeler krizi riskini artıran faktörlerin başında geliyor.
İKİNCİ SORUN REZERVLER VE KKMBunun karşılığında sene başından bu yana 30,3 milyar dolar düşüşle 98,5 milyar dolara gerileyen brüt rezerv, -4,4 milyar dolara gerileyen net rezerv ve -60,5 milyar dolara gerileyen swap hariç net rezerv tablosu, riskleri artırıyor.
Döviz kurlarındaki artışı frenlemek için Aralık 2021’de devreye alınan kur korumalı mevduatta (KKM) biriken 2 trilyon 499 milyar TL'lik (125,3 milyar dolara denk) hacim de önemli bir risk unsuru olarak dikkat çekiyor.
Şimşek’in görevi devrettiği Temmuz 2018’de TCMB’nin brüt rezervi 102 milyar dolar, net rezervi 28,7 milyar dolar, swap hariç net rezerv 27,5 milyar dolardı.
Swap hariç net rezervde net kayıp geride kalan 5 yılda 88 milyar dolar oldu.
TCMB’nin rezervlerinde şu an “dost” ülkelerden swap ve depo olarak alınan 43,2 milyar dolarlık borç bulunuyor.
ÜÇÜNCÜ SORUN KUR VE FAİZLERKur ve faizlerin ne olacağı, piyasada en tartışmalı başlıklardan biri.
TCMB rezervleri tüketilerek ve KKM ile kur baskılandı ancak ihracatçı rekabet avantajı için, yabancı yatırımcı da ülkeye giriş için kur artışı istiyor.
Kur artışının ise KKM üzerinden bütçede ve fiyat artışları üzerinden enflasyonda sorunları artırması riski bulunuyor.
Faizlerde ise tüm dengeler alt üst olmuş durumda. TCMB’nin politika faizi yüzde 8,5 iken piyasada ihtiyaç kredisi ve mevduat faizleri yüzde 40’ın üzerine çıkmış durumda.
Ticari kredi faizlerinin bir bölümü düzenlemeler nedeniyle yüzde 15’lerde olsa da bir bölümü oldukça yüksek ve sermaye kesimleri arasında krediye erişim sorunlarına dönük şikayetler var.
Olası faiz artışlarının, şirketler kesimini zorlaması ve hanehalkı tüketimini azaltarak büyümeyi yavaşlatması muhtemel görünüyor.
Düzenlemeler nedeniyle düşük kalan Hazine tahvili faizlerinin serbest bırakılması da banka bilançolarını zorlayabilir ve Hazine’nin faiz harcamalarını artırabilir.
DÖRDÜNCÜ SORUN ENFLASYONTÜİK verilerinde bile Ekim 2022’de yüzde 85,51 ile 24 yılın zirvesine yükselen ve nisan 2023’te döviz kurlarının baskılanmasının da etkisiyle yüzde 43,68’e gerileyen enflasyon, çözülmeyi bekleyen sorun başlıkları arasında yer alıyor.
Temmuz 2018’de yüzde 15,39 olan enflasyon, son beş yılda yüksek seyretti. TÜFE’de son beş yıldaki birikimli yüzde 264,15 oldu.
BEŞİNCİ SORUN BÜTÇE AÇIĞIŞimşek’in göreve geldiğinde masasındaki sorunlardan biri de son aylarda hızla artan bütçe açığı olacak.
On iki aylık bütçe açığı nisan ayı sonu itibarıyla 502,2 milyar TL seviyesinde bulunuyor ve seçim öncesinde atılan adımlar ve deprem nedeniyle açığın büyümesi bekleniyor.
9 ay sonra yerel seçimler olduğu için kamu harcamalarını kısmak zor olsa da yeni vergilerin ve özelleştirmelerin halkın sırtına yüklenmesi, kemer sıkma adımlarının atılması muhtemel görünüyor.
ALTINCI SORUN SICAK PARAErdoğan’ın Şimşek’ten beklediği temel şey, yabancı sıcak para çekmesi.
Erdoğan, Aralık 2021’de yaptığı açıklamada “Biz yeni ekonomi modeli ile artık yüksek faiz verecek sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz” demişti.
Erdoğan ayrıca “Kısa vadeli olarak ülkeye giren küresel fonlar var; yani sıcak para diyoruz. Bu sıcak para döviz kurunu geçici olarak düşürebilir. Ama bizim için ideal değildir. Bir süre sonra kur yükselir” demişti ancak seçimin hemen ardından beklenen U dönüşünü yaparak “Uluslararası itibara sahip finans yönetimi” vaat etti.
Mehmet Şimşek ve Ali Babacan’lı ekonomi yönetimleri, son beş yılda Erdoğan’ın kendisi ve ekonomi ekibi tarafından sıkça “sıcak paraya, cari açığa ve dış borca dayalı” olmakla eleştirilmişti.
Erdoğan şimdi Şimşek’ten sıcak para getirmesini bekliyor ancak Türk hisse ve tahvillerinde pozisyonlarını tarihi düşük seviyeye çeken Batı sermayesinin, hem politikalara güven hem de kur ve faiz artışlarıyla değerlemelerin dolar bazında düşmesi için beklemesi muhtemel.
Son dönemde Körfez sermayesinde olduğu gibi Batı sermayesini çekmek için de dış politikada çeşitli tavizler verilmesi ve ABD ile işbirliğinin artırılması da yeni dönemde muhtemel görünüyor.